English    Türkçe    فارسی   

1
3760-3809

  • Fakat ayın kursu, söze gelirse gece yol alanları hemencecik yola sokar. 3760
  • Yanlış yola gitmekten de emin olurlar, yoldan çıkmadan da. Ayın sesi, gulyabani sesinden üstün olur.
  • Ay, söylemeksizin yol gösterirse, söyleyince ne yapmaz, dünyayı ışığa boğar!
  • Madem ki sen ilim şehrine kapısın, mademki sen hilim güneşine şûlesin;
  • Ey kapı, kapı arayanlara açıl ki kabuklar içlensin (zâhir ehli, hakikate erişsin)!
  • Ey rahmet kapısı, ey eşi, naziri olmayan Tanrı dergâhı, ebede kadar açık kal!” 3765
  • Her istek, her zerre bir penceredir, fakat kör gönül nasıl olur da “Orada bir kapı vardır” der.
  • Gözcü, bir kapı açmadıkça gönle, orada kapı olmak ihtimali bile gelmez.
  • Fakat bir kapı açıldı mı, şaşırır. Tamah ümidinin kuşu uçup gider.
  • Akıllı bir kişi, bir viranede ansızın define buldu, onun için her viraneye koşuyor.
  • Sen, yoklukta bir inci bulamadıysan gayri orada ne diye inci arıyorsun? 3770
  • Zan, yıllarca kendi ayağıyla koşsa burnunun direğinden ileriye geçemez (olduğu yerde sayar, durur).
  • Burnuna gayptan bir koku gelmedikçe, söyle… burnunun ucundan başka bir şey görebilir misin?
  • O kâfirin, Ali –Keremmallahu Vechehu- ye “Bana üstün gelmişken niçin elinden kılıcını attın?” diye sorması
  • Ali’ye dedi ki: “Ya Emîrel Müminîn, buyur da can; tende, ana karnındaki cenin gibi canlansın, oynasın.
  • Ey can, yedi yıldız; ana karnına düşen her çocuğu, muayyen müddetlerde ve nöbetle terbiye eder.
  • Ceninin canlanma zamanı gelince ona yardım eden güneştir. 3775
  • Cenin, güneşin tesiriyle harekete gelir. Güneş, ona derhal can bağışlar.
  • Cenine güneş doğmadıkça, güneşin nuru, ona vurmadıkça öbür yıldızların tesiriyle canlanmaz. Onlar, ancak suretine hizmet ederler.
  • Cenin, ana rahminde güzel yüzlü güneşle bu alâkayı hangi yoldan kazandı?
  • Bizim duygumuzdan gizli olan bir yoldan gökyüzündeki güneşe nice yollar var.
  • Bir yol var; yakut, o yolla güneşten gıdalanır…Bir yol var; o yolla ve güneşin tesiriyle yakut olur. 3780
  • Bir yol var, güneş o yola lâli kızıllaştırır. Bir yol var, o yolla nala kıvılcım saçma hassasını verir.
  • Bir yol var, güneş o yolda meyveleri oldurur… Bir yol var, o yolla korkaklara yürek verir.
  • Ey kandı aydınlanmış, padişahla ve padişahın koluyla ^şina olmuş doğan, açık söyle!
  • Ey padişahın ankayı bile avlayan doğanı, ey askerle değil, bizzat ve tek başına ordular kıran,
  • Sen, tek başına bir ümmetsin, fakat yüzbinlerce er sayılırsın. Ey bu kulu, himmet doğanına av eden! 3785
  • Kahır zamanında bu merhamet neden? Ejderhayı elden bırakmak kimin yolu?”
  • Emîr-ül Müminîn Ali –Kerremallahu Vechehu- nun, cevap vermesi ve o sırada kılıcı elinden atmasının sebebi ne olduğunu söylemesi
  • Ali dedi ki: “Ben kılıcı Tanrı için vuruyorum. Tanrı kuluyum ten memuru değil!
  • Tanrı aslanıyım heva heves aslanı değil... İşim, dinime şahittir.
  • Ben “Attığın zaman sen atmadın, Tanrı attı” sırrına mazharım. Ben kılıç gibiyim, vuran o güneştir.
  • Ben; pılımı pırtımı yoldan kaldırdım; Tanrıdan gayrısını yok bildim. 3790
  • Bir gölgeyim sahibim güneş... Ona hacibim hicap değil.
  • Kılıç gibi vuslat incileriyle doluyum; savaşta diriltirim, öldürmem.
  • Kılıcımın gevherini kan örtmez. Rüzgâr nasıl olur da bulutumu yerinden teprendirebilir?
  • Saman çöpü değil; hilim, sabır ve adalet dağıyım. Kasırga dağı kımıldatabilir mi?
  • Bir rüzgârla yerinden kımıldanıp kopan bir çöpten ibarettir. Çünkü muhalif esen nice rüzgârlar var! 3795
  • Hışım, şehvet ve hırs rüzgârı, namaz ehli olmayan kişiyi silip süpürür.
  • Ben dağım; varlığım, onun binasıdır. Hattâ saman çöpüne benzesem bile rüzgârım, onun rüzgârıdır.
  • Benim hareketim, ancak onun rüzgarıyladır. Askerimin başbuğu, ancak tek Tanrının aşkıdır.
  • Hiddet, padişahlara bile padişahlık eder, fakat bize köledir. Ben hiddete gem vurmuş, üstüne binmişimdir.
  • Hilim kılıcım, kızgınlığımın boynunu vurmuştur. Tanrı hışmıysa bence rahmettir. 3800
  • Tavanım, damım yıkıldı ama nura gark oldum. Toprak atası ( Ebu Turab) oldumsa da bahçe kesildim.
  • Savaşırken içime bir vesvese, bir benlik geldi; kılıcı gizlemeyi münasip gördüm.
  • Bu suretle “Sevgisi Tanrı içindir” denmesini diledim; ancak Tanrı için birisine düşmanlık etmeli.
  • Cömertliğimin Tanrı yolunda olmasını, varımı yine Tanrı için sakınmamı istedim.
  • Benim sakınmam da ancak Tanrı içindir. Vermem de... Tamamı ile Tanrınınım, başkasının değil. 3805
  • Tanrı için ne yapıyorsam bu yapışım, taklit değildir; hayale kapılarak, şüpheye düşerek de değil. Yaptığımı, işlediğimi, ancak görerek yapıyor, görerek işliyorum.
  • Hüküm çıkarmadan arayıp taramadan kurtuldum. Elimle Tanrı eteğine yapıştım.
  • Uçarsam uçtuğum yeri görmekteyim, dönersem döndüğüm yeri.
  • Bir yük taşıyorsam nereye götüreceğimi biliyorum. Ben ayım, önümde güneş, kılavuzuyum.