English    Türkçe    فارسی   

1
3856-3905

  • Kendi yaptığı işe itiraz, ancak onun kârıdır. Çünkü kahırda da tektir, lûtufta da.
  • Bu hâdiseler şehrinde bey odur, memleketlerde tedbir onundur,
  • Aletini kırarsa kırılanı tekrar iyileştirebilir.”
  • Ulu kişi, “ Hiçbir âyeti değiştirmedik ki ardından daha hayırlısını getirmeyelim” remzini bil.
  • Tanrı hangi şeriatın hükmünü kaldırdıysa âdeta otu yoldu, yerine gül bitirdi demektir. 3860
  • Gece, gündüz meşguliyetini giderir, bitirir. Akıl ermeyen şu uykuya bak!
  • Sonra tekrar gündüzün nuruyla gece ortadan kalkar, bu suretle de o yalımlı ateş yüzünden donukluk, uyku yanar, gider.
  • O uyku, o duygusuzluk zulmettir ama abıhayat, zulmette değil mi?
  • Akıllar, o zulmetle tazelenmiyor mu? Hanendenin bestedeki duraklaması sese kuvvet vermiyor mu?
  • Zıtlar, zıtlardan zuhur etmekte... Tanrı, kalpte ki süveydada daimi bir nur yarattı. 3865
  • Peygamberin savaşı sulha sebep oldu. Bu âhir zamandaki sulh o savaş yüzündendir.
  • O gönüller alan sevgili ( Peygamber), âlemdekilerin başları aman bulsun diye yüz binlerce baş kesti.
  • Bahçıvan, fidan yücelsin, meyve versin diye muzır dalları budar.
  • Sanatını bilen bahçıvan, bahçe ve meyve gelişsin diye bahçedeki otları yolar.
  • Sevgilinin ağrıdan, hastalıktan kurtulması için hekim, çürük dişi çekip çıkarır. 3870
  • Noksanlarda nice fazlalıklar var. Şehitlere hayat yokluktadır.
  • Rızk yiyen boğaz kesildi mi “Onlar Rablerinden rızıklanır, ferahlarlar” nimeti hazmedilir.
  • Hayvanın boğazı kesilince insanın boğazı gelişir. O hayvan, insan vücuduna girer, insan olur, fazileti artar.
  • İnsanın boğazı kesilirse ne olur, fazileti ne dereceye varır? Artık agâh ol da onu bununla mukayese et.
  • Öyle bir üçüncü boğaz doğar ki o, Tanrı şerbetiyle, Tanrı nurlarıyla beslenir, gelişir. 3875
  • Kesilen boğaz, bu şerbeti içer ama “Lâ” dan kurtulmuş “Belâ” da ölmüş boğaz!
  • Ey kısa parmaklı, himmeti kesik kişi! Ne vakte dek canının hayatı ekmek olacak?
  • Beyaz ekmek için yüzsuyu döktüğünden dolayı söğüt ağacı gibi meyven yok!
  • Duygu canı, bu ekmeğe sabredemiyorsa kimyayı elde et de bakırı altın yap!
  • Elbiseyi yıkamak istiyorsan bez yıkayanların mahallesinden yüz çevirme! 3880
  • Ekmek orucunu bozduysa kırıkçıya yapış, yücel!
  • Onun eli, mademki kırıkları sarar, iyileştirir... Şu halde onun kırması şüphe yok ki yapmaktır.
  • Fakat sen kırarsan der ki: “Gel yap bakalım.” Elin ayağın yok ki yapamazsın.
  • Şu halde kırmak, kırığı sarıp iyileştiren adamın hakkıdır.
  • Dikmeyi bilen yırtmayı da bilir. Neyi satarsa yerine daha iyisini alır. 3885
  • Evi yıkar, hâk ile yeksan eder; fakat bir anda da daha mamur bir hale getirir.
  • Bir bedenden baş kesti mi yerine derhal yüz binlerce baş izhar eder.
  • Canilere kısas emretmese, yahut “Kısasta hayat var” demeseydi,
  • Kimin haddi vardı ki kendiliğinden, Tanrı hükmüne esir olmuş bir kişiye kılıç vurabilsin!
  • Çünkü Tanrı, kimin gözünü açmışsa o adam bilir ki katil, takdirin esiridir. 3890
  • O takdir kimin boynuna geçmişse kendi oğlunun başına bile kılıç vurmuştur.
  • Yürü, kork ve kötüleri az kına; takdirin hüküm tuzağına karşı aczini bil!
  • Âdem Aleyhisselâm’ın İblis’in sapıklığına şaşması ve ululanması
  • Âdem Peygamber, ansızın esasen şakî olan İblise hor baktı.
  • Kendisini beğenip, kendisini ulu görüp melun şeytanın yaptığı işe güldü.
  • Tanrı gayreti bağırdı: Ey tertemiz adam! Sen gizli sırları bilmiyorsun. 3895
  • Eğer Tanrı kürkü ters giyerse dağı bile ta kökünden temelinden söker.
  • O zaman, yüzlerce Âdem’in perdesini yırtar, yüzlerce yeni müslüman olmuş suçsuz, günahsız iblis yaratır!
  • Âdem “Bu hor görüşten tövbe ettim. Bir daha böyle küstahça düşünceye düşmem” dedi.
  • Ey yardım dileyenlerin yardımcısı, bize hidayet ver. Bilgilerle, zenginlikle öğünmeye imkân yok.
  • Kerem ederek hidayet ettiğin kalbi azdırma; takdir ettiğin kötülükleri bizden defet; 3900
  • Kötü kazaları üstümüzden esirge; bizi Tanrı’ya razı olan kardeşlerden ayırma!
  • Senin ayrılığından daha acı bir şey yok... Sana sığınmazsak sen esirgemezsen işimiz, gücümüz ancak kargaşalıktır.
  • Zaten malımız mülkümüz; malımızın, mülkümüzün yolunu kesmekte... Zaten cismimizi soyup çırçıplak bırakmakta!
  • Elimiz, ayağımıza kastettikten sonra artık kim, senin lûtfun olmadıkça canını kurtarabilir ki?
  • Bu pek büyük tehlikelerden canını kurtarsa bile kurtardığı şey ancak idbar ve tehlike sermayesi kesilir. 3905