- Ekmek de manevi oldukça o yeşil dikendi. Fakat şimdi zâhiri ekmek olduğundan kupkuru bir hale geldi, sertleşti.
- نان چو معنی بود بود آن خار سبز ** چون که صورت شد کنون خشک است و گبز
 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Ey nazlı nazenin varlık (ey Husâmeddin), bundan önce onu yemeğe alışmıştın.
- تو بدان عادت که او را پیش از این ** خورده بودی ای وجود نازنین
 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - O alışkanlıkla bu kuru ekmeği de alıp yemek istiyorsun ama gayri mâna, yerle karıştı;
- بر همان بو میخوری این خشک را ** بعد از آن کامیخت معنی با ثری
 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
	         
	         
	         
		 
		 
		    
		    - Toprakla karışık, kaskatı, dili damağı yırtar bir hale geldi. Ey deve, şimdi otu yeme, ondan çekin!   4000
- گشت خاک آمیز و خشک و گوشت بر ** ز آن گیاه اکنون بپرهیز ای شتر
 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Söz, toprakla pek karışık bir hale geliyor, su bulandı... Kuyunun ağzını kapa.
- سخت خاک آلود میآید سخن ** آب تیره شد سر چه بند کن
 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Ki Tanrı onu yine sâf, yine hoş bir hale getirsin. Onu bulandıran, durultur da.
- تا خدایش باز صاف و خوش کند ** او که تیره کرد هم صافش کند
 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Maksada sabırla erişilir, aceleyle değil. Sabret, doğrusunu Tanrı daha iyi bilir.
- صبر آرد آرزو را نه شتاب ** صبر کن و الله اعلم بالصواب