Ey zamanede nazîri olmayan zat! Allah aşkına halkın imdadına yetiş!”
ای که چون تو در زمانه نیست کس ** الله الله خلق را فریاد رس
Vezirin müritleri defetmesi
دفع گفتن وزیر مریدان را
Vezir dedi ki: “Dikkat ediniz, ey dedikodu düşkünleri! Dilden çıkan ve kulakla duyulan zahiri vaizleri arayanlar!565
گفت هان ای سخرگان گفتوگو ** وعظ و گفتار زبان و گوش جو
Bu aşağılık duygu kulağına pamuk tıkayın, ten gözünden duygu başını çözün!
پنبه اندر گوش حس دون کنید ** بند حس از چشم خود بیرون کنید
O gizli kulağın pamuğu, baş kulağıdır, bu kulak sağır olmadıkça o can kulağı sağırdır.
پنبهی آن گوش سر گوش سر است ** تا نگردد این کر آن باطن کر است
Hissiz, kulaksız, fikirsiz olur ki “İrciî - Tanrına geri dön” hitabını işitesiniz.
بیحس و بیگوش و بیفکرت شوید ** تا خطاب ارجعی را بشنوید
Sen uyanıklık dedikodusunda oldukça uyku sohbetinden nasıl olur da bir koku alabilirsin!
تا به گفتوگوی بیداری دری ** تو ز گفت خواب بویی کی بری
Bizim sözümüz işimiz, hariçte yürümektedir. Bâtınî yürümek ise gökler üzerinde olur.570
سیر بیرونی است قول و فعل ما ** سیر باطن هست بالای سما
Cisim, kuruluğu (bu âlemi) gördü, çünkü kuruluktan (bu âlemden) doğdu; can İsa’sı, ayağını denize attı.
حس خشکی دید کز خشکی بزاد ** عیسی جان پای بر دریا نهاد
Kuru cismin yürümesi, kuruya düştü, ama canın yürümesine gelince: Ayağını denizin ta ortasına bastı.
سیر جسم خشک بر خشکی فتاد ** سیر جان پا در دل دریا نهاد
Ömür kuruluk yolunda; gâh dağ, gâh deniz, gâh ova aşarak geçip gittikten sonra...
چون که عمر اندر ره خشکی گذشت ** گاه کوه و گاه صحرا گاه دشت
Abıhayatı, nerede bulacaksın; deniz dalgalarını nerede yaracaksın?
آب حیوان از کجا خواهی تو یافت ** موج دریا را کجا خواهی شکافت
Kara dalgası, bizim kuruntularımız, anlayışımız ve fikrimizdir. Deniz dalgası ise kendinden geçiş, sarhoşluk ve yokluktur.575
موج خاکی وهم و فهم و فکر ماست ** موج آبی محو و سکر است و فناست
Sen bu sarhoşlukta oldukça o sarhoşluktan uzaksın. Bundan sarhoş oldukça o kadehten nefret eder durursun.
تا در این سکری از آن سکری تو دور ** تا از این مستی از آن جامی تو دور
Zahir dedikodusu toz gibidir. Kulak gibi bir müddet dinlemeyi âdet edin!”
گفتوگوی ظاهر آمد چون غبار ** مدتی خاموش خو کن هوش دار
Müritlerin, halveti terk et diye tekrar ısrarla yalvarışları
مکرر کردن مریدان که خلوت را بشکن
Hepsi dediler ki: “Ey bahane arayan hakîm bu cefayı bize reva görme!
جمله گفتند ای حکیم رخنه جو ** این فریب و این جفا با ما مگو
Hayvana takati derecesinde yük yüklet. Zayıflara iktidarları nispetinde iş havale et!
چار پا را قدر طاقت بار نه ** بر ضعیفان قدر قوت کار نه
Her kuşun yiyeceği lokma, kendine göredir. Nasıl olur da her kuş bir inciri (bütün olarak) yutabilir?580
دانهی هر مرغ اندازهی وی است ** طعمهی هر مرغ انجیری کی است
Çocuğa süt yerine ekmek verirsen zavallı yavruyu o ekmek yüzünden öldü bil!
طفل را گر نان دهی بر جای شیر ** طفل مسکین را از آن نان مرده گیر
Ondan sonra dişleri çıkınca kendi kendine onun içi ekmek ister.
چون که دندانها بر آرد بعد از آن ** هم بخود گردد دلش جویای نان
Henüz kanadı çıkmayan kuş uçmaya kalkışırsa her yırtıcı kedinin lokması olur.
مرغ پر نارسته چون پران شود ** لقمهی هر گربهی دران شود
Ama kanatlanınca o kendisinden teklifsizce, iyi ve kötü ıslık olmaksızın uçar.
چون بر آرد پر بپرد او به خود ** بیتکلف بیصفیر نیک و بد
Senin sözün Şeytan’ı susturur, senin lütuf ve keremin, bizim kulağımıza akıl ve fehim verir.585
دیو را نطق تو خامش میکند ** گوش ما را گفت تو هش میکند
Söyleyen, sen olunca kulağımız, tamam akıldan ibarettir. Mademki deniz sensin, kurumuz da denizdir!
گوش ما هوش است چون گویا تویی ** خشک ما بحر است چون دریا تویی
Ey (sekizinci gökteki) Simak burcundan (denizin dibindeki) balığa kadar her şey, kendisinden nurlanmış olan! Seninle olunca yer, bize gökten daha iyidir.
با تو ما را خاک بهتر از فلک ** ای سماک از تو منور تا سمک
Sensiz, biz göğün tâ üstünde bile karanlık içindeyiz. Ey ay! Gayrı bu felek, nedir ki seninle mukayese edilebilsin?
بیتو ما را بر فلک تاریکی است ** با تو ای ماه این فلک باری کی است
Göklerin sûreta yüksekliği var. Mana yüzünden yükseklik, temiz ruhundur.
صورت رفعت بود افلاک را ** معنی رفعت روان پاک را
Sûreta yükseklik, cisimlerindir, fakat mana huzurunda cisimler, isimlerden ibarettir.590
صورت رفعت برای جسمهاست ** جسمها در پیش معنی اسمهاست
Vezirin “Halveti terk etmem" diye cevap vermesi
جواب گفتن وزیر که خلوت را نمیشکنم
Vezir dedi ki: “Delillerinizi kısa kesiniz; nasihatimi, can ve gönülden dinleyiniz.
گفت حجتهای خود کوته کنید ** پند را در جان و در دل ره کنید
Emin isem, emin adam ittiham edilmez göğe yer desem bile!
گر امینم متهم نبود امین ** گر بگویم آسمان را من زمین
Eğer ben mahzı kemâl isem kemâli inkâr nedir? Değilsem bu zahmet, bu eziyet ne oluyor?
گر کمالم با کمال انکار چیست ** ور نیم این زحمت و آزار چیست
Ben bu halvetten çıkmayacağım çünkü kalp ahvali ile meşgulüm.”
من نخواهم شد از این خلوت برون ** ز آن که مشغولم به احوال درون
Müritlerin vezire yalvarması
اعتراض مریدان در خلوت وزیر
Hepsi birden dediler ki: “Ey vezir, inkâr etmiyoruz, bizim sözümüz ağyarın sözü gibi değildir.595
جمله گفتند ای وزیر انکار نیست ** گفت ما چون گفتن اغیار نیست
Ayrılığından gözyaşlarımız akmakta, canımızın tâ içinden ahu vahlar coşmakta!”
اشک دیدهست از فراق تو دوان ** آه آه است از میان جان روان
Çocuk dadı ile kavga etmez. Gerçi ne kötüyü bilir ne iyiyi... Fakat boyuna ağlar durur!
طفل با دایه نه استیزد و لیک ** گرید او گر چه نه بد داند نه نیک
Biz çenk gibiyiz sen mızrak vurmaktasın; inleme bizden değil, sen inliyorsun!
ما چون چنگیم و تو زخمه میزنی ** زاری از ما نی تو زاری میکنی
Biz ney gibiyiz, bizdeki nağme senden. Biz dağ gibiyiz, bizdeki seda senden.
ما چو ناییم و نوا در ما ز تست ** ما چو کوهیم و صدا در ما ز تست
Kazanıp kaybetmede satranç oyunu gibiyiz; ey huyları güzel! Bizim kazanıp kaybetmemiz sendendir.600
ما چو شطرنجیم اندر برد و مات ** برد و مات ما ز تست ای خوش صفات
Ey bizim canımıza can olan! Biz kim oluyoruz ki seninle ortada olalım, görünelim!
ما که باشیم ای تو ما را جان جان ** تا که ما باشیم با تو در میان
Biz yokuz. Varlıklarımız, fâni suretle gösteren Vücud-u Mutlak olan sensin.
ما عدمهاییم و هستیهای ما ** تو وجود مطلقی فانی نما
Biz umumiyetle aslanlarız ama bayrak üstüne resmedilmiş aslanlar! Onların zaman zaman hareketleri, hamleleri rüzgârdandır.
ما همه شیران ولی شیر علم ** حملهشان از باد باشد دمبهدم
Aslanların saldırışı meydânda; lâkin rüzgâr gizlidir. O gizli olan, aslâ eksik olmasın. (T.M. 602)
حمله شان پیدا و ناپیداست باد ** آن که ناپیداست هرگز کم مباد
Hareketimiz de, varlığımız da senin vergindir. Varlığımız umumiyetle senin icadındır.605
باد ما و بود ما از داد تست ** هستی ما جمله از ایجاد تست
Yoksa varlık lezzetini gösterdin. Yok olanı kendine âşık eylemiştin!
لذت هستی نمودی نیست را ** عاشق خود کرده بودی نیست را
O in’am ve ihsanın lezzetini... Mezeyi, şarabı ve kadehi esirgeme!
لذت انعام خود را وامگیر ** نقل و باده و جام خود را وامگیر
Esirgersen kim arayıp tarıyabilir? Nakış nakkaşla nasıl mücadele eder?
ور بگیری کیت جستجو کند ** نقش با نقاش چون نیرو کند
Bize, bizim ef’alimize bakma; kendi ikramına, kendi cömertliğine bak!
منگر اندر ما، مکن در ما نظر ** اندر اکرام و سخای خود نگر
Biz yoktuk, mücadelemiz de yoktu. Senin lütfun bizim söylenmemiş sırlarımızı da işitiyordu.610
ما نبودیم و تقاضامان نبود ** لطف تو ناگفتهی ما میشنود
Nakış, nakkaşın ve kaleminin huzurunda ama karnındaki çocuk gibi âciz ve eli bağlıdır.
نقش باشد پیش نقاش و قلم ** عاجز و بسته چو کودک در شکم
Kudret huzurunda bütün âlem mahlûkları, iğne önünde gergef gibi âcizdir.
پیش قدرت خلق جمله بارگه ** عاجزان چون پیش سوزن کارگه
Kudret gergefe bazen şeytan resmi, bazen insan resmi işler; gâh neşe, gâh keder nakşeder.
گاه نقشش دیو و گه آدم کند ** گاه نقشش شادی و گه غم کند