English    Türkçe    فارسی   

1
577-626

  • Zahir dedikodusu toz gibidir. Kulak gibi bir müddet dinlemeyi âdet edin!”
  • Müritlerin, halveti terk et diye tekrar ısrarla yalvarışları
  • Hepsi dediler ki: “Ey bahane arayan hakîm bu cefayı bize reva görme!
  • Hayvana takati derecesinde yük yüklet. Zayıflara iktidarları nispetinde iş havale et!
  • Her kuşun yiyeceği lokma, kendine göredir. Nasıl olur da her kuş bir inciri (bütün olarak) yutabilir? 580
  • Çocuğa süt yerine ekmek verirsen zavallı yavruyu o ekmek yüzünden öldü bil!
  • Ondan sonra dişleri çıkınca kendi kendine onun içi ekmek ister.
  • Henüz kanadı çıkmayan kuş uçmaya kalkışırsa her yırtıcı kedinin lokması olur.
  • Ama kanatlanınca o kendisinden teklifsizce, iyi ve kötü ıslık olmaksızın uçar.
  • Senin sözün Şeytan’ı susturur, senin lütuf ve keremin, bizim kulağımıza akıl ve fehim verir. 585
  • Söyleyen, sen olunca kulağımız, tamam akıldan ibarettir. Mademki deniz sensin, kurumuz da denizdir!
  • Ey (sekizinci gökteki) Simak burcundan (denizin dibindeki) balığa kadar her şey, kendisinden nurlanmış olan! Seninle olunca yer, bize gökten daha iyidir.
  • Sensiz, biz göğün tâ üstünde bile karanlık içindeyiz. Ey ay! Gayrı bu felek, nedir ki seninle mukayese edilebilsin?
  • Göklerin sûreta yüksekliği var. Mana yüzünden yükseklik, temiz ruhundur.
  • Sûreta yükseklik, cisimlerindir, fakat mana huzurunda cisimler, isimlerden ibarettir. 590
  • Vezirin “Halveti terk etmem" diye cevap vermesi
  • Vezir dedi ki: “Delillerinizi kısa kesiniz; nasihatimi, can ve gönülden dinleyiniz.
  • Emin isem, emin adam ittiham edilmez göğe yer desem bile!
  • Eğer ben mahzı kemâl isem kemâli inkâr nedir? Değilsem bu zahmet, bu eziyet ne oluyor?
  • Ben bu halvetten çıkmayacağım çünkü kalp ahvali ile meşgulüm.”
  • Müritlerin vezire yalvarması
  • Hepsi birden dediler ki: “Ey vezir, inkâr etmiyoruz, bizim sözümüz ağyarın sözü gibi değildir. 595
  • Ayrılığından gözyaşlarımız akmakta, canımızın tâ içinden ahu vahlar coşmakta!”
  • Çocuk dadı ile kavga etmez. Gerçi ne kötüyü bilir ne iyiyi... Fakat boyuna ağlar durur!
  • Biz çenk gibiyiz sen mızrak vurmaktasın; inleme bizden değil, sen inliyorsun!
  • Biz ney gibiyiz, bizdeki nağme senden. Biz dağ gibiyiz, bizdeki seda senden.
  • Kazanıp kaybetmede satranç oyunu gibiyiz; ey huyları güzel! Bizim kazanıp kaybetmemiz sendendir. 600
  • Ey bizim canımıza can olan! Biz kim oluyoruz ki seninle ortada olalım, görünelim!
  • Biz yokuz. Varlıklarımız, fâni suretle gösteren Vücud-u Mutlak olan sensin.
  • Biz umumiyetle aslanlarız ama bayrak üstüne resmedilmiş aslanlar! Onların zaman zaman hareketleri, hamleleri rüzgârdandır.
  • Aslanların saldırışı meydânda; lâkin rüzgâr gizlidir. O gizli olan, aslâ eksik olmasın. (T.M. 602)
  • Hareketimiz de, varlığımız da senin vergindir. Varlığımız umumiyetle senin icadındır. 605
  • Yoksa varlık lezzetini gösterdin. Yok olanı kendine âşık eylemiştin!
  • O in’am ve ihsanın lezzetini... Mezeyi, şarabı ve kadehi esirgeme!
  • Esirgersen kim arayıp tarıyabilir? Nakış nakkaşla nasıl mücadele eder?
  • Bize, bizim ef’alimize bakma; kendi ikramına, kendi cömertliğine bak!
  • Biz yoktuk, mücadelemiz de yoktu. Senin lütfun bizim söylenmemiş sırlarımızı da işitiyordu. 610
  • Nakış, nakkaşın ve kaleminin huzurunda ama karnındaki çocuk gibi âciz ve eli bağlıdır.
  • Kudret huzurunda bütün âlem mahlûkları, iğne önünde gergef gibi âcizdir.
  • Kudret gergefe bazen şeytan resmi, bazen insan resmi işler; gâh neşe, gâh keder nakşeder.
  • Gergefin eli yok ki onu def’ için kımıldatsın; dili yok ki fayda, zarar hususunda ses çıkarsın.
  • Sen beytin tefsirini Kur’an’dan oku Tanrı “Attığın zaman sen atmadın” dedi. 615
  • Biz bir ok atarsak, atış, bizden değildir. Biz yayız, o yayla ok atan Tanrı’dır.
  • Bu “cebir” değil, cebbarlığın manasıdır. Cebbarlığı anış da, ancak Tanrı’ya tazarru ve niyaz içindir.
  • Bizim figanımız muztar ve kudretsiz olduğumuzun delilidir. Yaptığımızdan utanmamız da elimizde ihtiyar olduğuna delildir.
  • Yapıp yapmamada ihtiyarımız varsa utanma ne? Bu açıklanma, bu utanış, bu teeddüp ne?
  • Hocaların şakirtleri terbiye etmesi niçin; fikir, neden tedbirlerden tedbirlere dönüyor? 620
  • Eğer sen: “O, cebirden gafildir. Hakk’a mensup olan ay, bulutta yüzünü gizliyor” dersen,
  • Buna hoş bir cevap var; dinlersen küfürden geçer, dini tasdik eder, bana tâbi olursun:
  • Hasret ve figan, hastalık zamanındadır. Hastalık zamanı tamamı ile uyanıklık zamanıdır.
  • Hasta olduğun zaman günahından istiğfar eder durursun.
  • Sana günahın çirkinliği görünür; iyileşince yola geleyim diye niyet edersin. 625
  • Bundan sonra kulluktan başka bir iş ihtiyar etmeyeyim diye ahdeylersin.