English    Türkçe    فارسی   

1
613-662

  • Kudret gergefe bazen şeytan resmi, bazen insan resmi işler; gâh neşe, gâh keder nakşeder.
  • Gergefin eli yok ki onu def’ için kımıldatsın; dili yok ki fayda, zarar hususunda ses çıkarsın.
  • Sen beytin tefsirini Kur’an’dan oku Tanrı “Attığın zaman sen atmadın” dedi. 615
  • Biz bir ok atarsak, atış, bizden değildir. Biz yayız, o yayla ok atan Tanrı’dır.
  • Bu “cebir” değil, cebbarlığın manasıdır. Cebbarlığı anış da, ancak Tanrı’ya tazarru ve niyaz içindir.
  • Bizim figanımız muztar ve kudretsiz olduğumuzun delilidir. Yaptığımızdan utanmamız da elimizde ihtiyar olduğuna delildir.
  • Yapıp yapmamada ihtiyarımız varsa utanma ne? Bu açıklanma, bu utanış, bu teeddüp ne?
  • Hocaların şakirtleri terbiye etmesi niçin; fikir, neden tedbirlerden tedbirlere dönüyor? 620
  • Eğer sen: “O, cebirden gafildir. Hakk’a mensup olan ay, bulutta yüzünü gizliyor” dersen,
  • Buna hoş bir cevap var; dinlersen küfürden geçer, dini tasdik eder, bana tâbi olursun:
  • Hasret ve figan, hastalık zamanındadır. Hastalık zamanı tamamı ile uyanıklık zamanıdır.
  • Hasta olduğun zaman günahından istiğfar eder durursun.
  • Sana günahın çirkinliği görünür; iyileşince yola geleyim diye niyet edersin. 625
  • Bundan sonra kulluktan başka bir iş ihtiyar etmeyeyim diye ahdeylersin.
  • Şu halde bu yakinen anlaşıldı ki hastalık sana akıllılık, bahşediyor.
  • Ey asıl arayan kimse! Şu aslı bil ki kimde dert varsa o, koku almış, dermana ermiştir.
  • Kim daha ziyade uyanıksa o daha ziyade dertlidir. Kim işi daha iyi anlamışsa onun benzi daha sarıdır.
  • Hakk’ın cebrinden agâh isen feryadın nerede? Cebbarlık zincirini görüşün hani? 630
  • Zincire bağlanan nasıl olur da neşelenir? Hapiste esir olan nasıl hürlük eder?
  • Eğer ayağını bağladıklarını, başına padişah çavuşlarının dikildiğini görüyorsan.
  • Gayrı sen de âcizlere çavuşluk etme. Çünkü bu vazife âcizlerin huyu ve tabiatı değildir.
  • Mademki görmüyorsun; Tanrı’nın cebrinden bahsetme! Görüyorsan hangi gördüğünün nişanesi?
  • Hangi bir işe meylin varsa o işte kendi kudretini apaçık görür durursun; 635
  • Hangi işe meylin ve isteğin yoksa... Bu, Tanrı’dandır diye kendini Cebrî yaparsın!
  • Peygamberler, dünya işinde Cebrîdirler, kâfirler de ahiret işinde.
  • Peygamberlerin, ahiret işinde ihtiyarları vardır, cahillerin de dünya işinde.
  • Zira her kuş, kendi cinsinin bulunduğu yere gider, bedeni, geride uçmaktadır, canı daha tez, daha ileri gitmekte!
  • Kâfirler “Siccin” cinsinden olduklarından dünya zindanına rahat rahat gelmişlerdir. 640
  • Peygamberler, "İlliyyin" cinsinden olduklarından can ve gönül İlliyyinine doğru gitmişlerdir.
  • Bu sözün sonu yoktur, fakat biz yine dönüp o hikâyeyi tamamlayalım:
  • Vezirin, halveti terk etmede müritleri ümitsiz bırakması
  • Vezir içerden seslendi: “Ey müritler, benden size şu malûm olsun.
  • Ki İsa bana “Hep yakınlarından, arkadaşlarından ayrıl, tek ol,
  • Yüzünü duvara çevirip yalnızca otur, kendi varlığından da halveti ihtiyar et” diye vahyetti. 645
  • Bundan sonra konuşmaya izin yok, bundan sonra dedikodu ile işim yok.
  • Dostlar, elveda! Ben öldüm, yükümü dördüncü göğe ilettim.
  • Bu suretle de ateşe mensup feleğin altında zahmet ve meşakkatler içinde yanmayalım.
  • Bundan sonra dördüncü kat gök üstünde, İsa’nın yanında oturacağım.”
  • Vezirin her emiri ayrı ayrı veliaht yapması
  • Neden sonra o emirleri yalnız ve birer birer çağırıp her birine bir söz söyledi. 650
  • Her birine “İsa dininde Tanrı vekili ve benim halifem sensin,
  • Öbür emirler senin tâbilerindir. İsa, umumunu senin taraftarın ve yardımcın etti.
  • Hangi emir, baş çeker, tâbi olmazsa onu tut; ya öldür yahut esir et, hapse at.
  • Ama ben sağ iken bunu kimseye söyleme, ben ölmedikçe, reisliğe talip olma.
  • Ben ölmedikçe bunu hiç meydana çıkarma. Saltanat ve galebe dâvasına kalkışma. 655
  • İşte şu tomar ve onda Mesih’in hükümleri... Bunu ümmete fasih bir tarzda oku!” dedi.
  • O, her emire ayrı olarak şunu söyledi: “Tanrı dininde senden başka naip yoktur!”
  • Her birini ayrı ayrı ağırladı. Ona ne söyledi ise buna da onu söyledi.
  • Her birine bir tomar verdi, her tomar öbürünün zıddını ifade ediyordu.
  • O tomarların metni “Ya” harfinden “Elif” harfine kadar olan harflerin şekilleri gibi birbirine aykırıdır. 660
  • Bu tomarın hükmü, öbürünün zıddıydı, bu zıt diyeti bundan önce bildirdik.
  • Vezirin halvette kendini öldürmesi
  • Ondan sonra daha kırk gün kapısını kapadı. Kendisini öldürüp varlığından kurtuldu.