English    Türkçe    فارسی   

1
671-720

  • Sevgili, göz önünden kayboldu mu, onun visalinden mahrum kaldık mı, yerine birisinin vekil olması, birisinin bize yadigâr kalması gerekir.
  • Gül mevsimi geçip gülşen harap olunca gül kokusunu nereden alalım? Gül suyundan!
  • Ulu Tanrı açıkça meydan da olmadığından, bu peygamberler Hakk'ın vekilleridir.
  • Hayır, yanlış söyledim. Vekil ile vekil edeni iki sanırsan (bu) hatadır, iyi bir şey değil.
  • Sen surete taptıkça ikidir. Suretten kurtulana göre ise birdir. 675
  • Surete bakarsan gözün ikidir. Sen onun nuruna bak ki o birdir.
  • Bir adam, gözün nuruna bakarsa iki gözün nuru, birbirinden ayırt edilemez.
  • Bir yerde on tane çırağ bulundurulursa görünüşte her biri, öbüründen ayrıdır.
  • Nuruna yüz çevirirsen şüphesiz ki birinin nurunu öbürlerinden ayırt etmeye imkân yoktur.
  • Yüz tane elma, yüz tane de ayva saysan her biri ayrı ayrıdır. Onları sıkarsan yüz kalmaz, hepsi bir olur. 680
  • Manalarda taksim ve sayı yoktur, ayırma, birleştirme olamaz.
  • Dostun, dostlarla birliği hoştur. Mana ayağını tut (ona meylet), suret serkeştir.
  • Serkeş sureti, eziyetle eritip mahveyle ki onun altında define gibi olan vahdeti göresin.
  • Eğer sen eritmezsen onun (Tanrı’nın) inayetleri, esasen onu eritir. Ey gönlüm, kulu olan Tanrı!
  • O, hem gönüllere kendini gösterir, hem dervişin hırkasını diker. 685
  • Hepimiz yayılmıştık ve bir cevherdik. Orada başsız ve ayaksızdık;
  • Güneş gibi bir cevherdik, düğümsüz ve saftık, su gibi.
  • O güzel ve lâtif nur surete gelince kale burçlarının gölgesi gibi sayı meydana çıktı.
  • Mancınıkla burçları yıkın ki bu bölüğün arasından ayrılık kalksın.
  • Mutlaka ben bunu açar, anlatırdım, fakat bir fikir bile sürçmesin, (bundan) korkarım. 690
  • Nükteler keskin bir çelik kılıç gibidir. Eğer kalkanın yoksa gerisin geriye kaç!
  • Kalkansız bu elmasın karşısına gelme. Çünkü kılıca, kesmekten utanç gelmez.
  • Ben bu sebepten kılıcı kına koydum; Ters okuyan birisi, aykırı mana vermesin.
  • Hikâyeyi tamamlamaya, doğrular topluluğunun vefakârlığından bahse geldik:
  • O reisin ölümünden sonra kalktılar, yerine bir vekil istedilerdi. 695
  • Emirlerin veliahtlık için savaşları ve birbirlerine kılıç çekmeleri
  • O emirlerin birisi öne düşüp o vefalı kavmin yanına gitti.
  • Dedi ki: “İşte o zatın vekili; zamanede İsa halifesi benim.
  • İşte tomar, ondan sonra vekilliğin bana ait olduğuna dair burhanımdır.”
  • Öbür emir de pusudan çıkageldi. Hilâfet hususunda onun dâvası da bunun dâvası gibiydi.
  • O da koltuğundan bir tomar çıkardı, gösterdi. Her ikisinin de Yahudi kızgınlığı başladı. 700
  • Diğer emirler de bir bir katar olup (birbirlerinin ardınca dâvaya kalkışıp) keskin kılıçlar çektiler.
  • Her birinin elinde bir kılıç ve bir tomar vardı; sarhoş filler gibi birbirlerine düştüler.
  • Yüz binlerce Hıristiyan öldü, bu suretle kesik başlardan tepe oldu.
  • Sağdan, soldan sel gibi kanlar aktı. Havaya, dağlarcasına tozlar kalktı.
  • O vezirin ektiği fitne tohumları, onların başlarına afet kesilmişti. 705
  • Cevizler kırıldı; içi sağlam olan, kırıldıktan sonra temiz ve lâtif ruha malik oldu.
  • Ancak ten nakşına ait olan öldürmek ve ölmek, nar ve elmayı kırmak, kesmek gibidir.
  • Tatlı olan nardenk şerbeti olur, çürümüş olanın ise bir sesten başka bir şeyi kalmaz.
  • Esasen manası olan meydana çıkar; çürümüş olan rüsvay olur, gider.
  • Ey surete tapan! Türü, manayı elde etmeye çalış! Çünkü mana suret tenine kanattır. 710
  • Mana ehliyle düş, kalk ki hem atâ ve ihsan elde edesin, hem de fetâ olasın.
  • Bu cisimde manasız can; hilâfsız, kılıf içinde tahta kılıç gibidir.
  • Kılıfta bulundukça kıymetlidir. Çıkınca yakmaya yarar bir alet olur.
  • Tahta kılıcı muharebeye götürme, ah-ü figane düşmemek için önce bir kere kontrol et;
  • Eğer tahtadansa, yürü, başkasını ara; eğer elmassa sevinerek ileri gel! 715
  • Elmas kılıç, velilerin silâh deposundandır. Onları görmek, size kimyadır.
  • Bütün bilenler, ancak ve ancak bunu böyle demişlerdir: bilen âlemlere rahmettir.
  • Nar alıyorsan gülen (çatlak) narı al ki onun gülmesi, sana tanesi olduğunu haber versin.
  • O ne mübarek gülmedir ki can kutusundaki inci gibi, ağızdan gönlü gösterir.
  • Mübarek olmayan gülme, lâlenin gülmesidir: Ağzını açınca kalbinin karalığını gösterir. 720