English    Türkçe    فارسی   

1
749-798

  • Şûleler, mücevherlere tâbi olarak parıldar ve dönerler. Şûle, nereden çıkıyorsa, madeni neredeyse oraya gider.
  • Güneş, bir burçtan bir burca gidip durduğundan pencereye vuran ziyası da evin etrafında döner dolaşır. 750
  • Kimin bir yıldızla alâka ve merbuyeti varsa o; kendi yıldızıyla döner, dolaşır, o yıldızın tesiri altındadır.
  • Talihli Zühre ise şevki, çalıp çağırmayı, aşkı diler, onlara adamakıllı meyli vardır.
  • Kan dökücü huylu Mirrih’e mensup ise cenk, bühtan ve düşmanlık arar.
  • Yıldızların ardında yıldızlar vardır ki onlarda ihtirak ve nahis olmaz.
  • Onlar, bu meşhur yedi kat gökten başka diğer göklerde seyir ve hareket ederler. 755
  • Birbirlerine bitişik ve birbirlerinden ayrı olmayan bu yıldızlar, Tanrı nurlarının ışığında dururlar.
  • Her kimin talihi o yıldızlardan olursa o kimsenin zatı, kâfirleri taşlayıp yakar.
  • Onun hışmı, bazen galip gelen, bazen mağlûp olan ve tesiri böylece değişerek yürüyen Mirrih’in hışmına benzemez.
  • Galip nur, noksandan ve karanlıktan emindir. Tanrı nurunun iki parmağı arasındadır.
  • O nuru, canlara Hak saçtı. Devletliler, onunla eteklerini doldurmuşlardır. 760
  • O nur saçısını bulan yüzünü Tanrı’nın gayrısından çevirmiştir.
  • Kimin aşk eteği yoksa o nur saçısından nasipsiz kalmıştır.
  • Cüzülerin yüzü, külle doğrudur. Bülbüllerin aşkı güledir.
  • Öküzün rengini dışından, insanın rengini, sarı, kırmızı… her neyse içinden ara!
  • İyi renkler, temizlik küpünden hâsıl olur. Çirkinlerin rengiyse, kirli kara sudan meydana gelir. 765
  • O lâtif rengin adı “Sıbgatullah-Tanrı boyası” dır. Bu kirli rengin kokusu ise… Tanrı lânetidir.
  • Denizden olan, yine denize gider; nerden gelmişse, yine oraya varır.
  • Dağ başından, hızlı hızlı akan seller; bizim tenimizden de aşka karışık olarak akıp giden can, aslına gidip kavuşur!
  • Yahudi padişahının ateş yaktırması, ateşin yanına, kim puta secde ederse ateşten kurtuldu diye bir put diktirmesi
  • O köpek Yahudi, bak, ne tedbirde bulundu? Ateşin yanına bir put dikti.
  • “Kim bu puta taparsa kurtulur. Secde etmeyen, ateşin tam ortasına oturur” dedi. 770
  • O, bu nefis putunun cezasını vermeyince nefis putundan, başka bir put doğdu.
  • Putların anası nefsinizin putudur. Çünkü o put yılan, bu put ejderhadır.
  • Nefis; demir ve taştan yapılan çakmaktır, put kıvılcımdır. O kıvılcım su ile söner.
  • Fakat taş ve demir (çakmak), su ile söner mi? Âdemoğlu’nda, bu ikisi oldukça ne vakit ve nasıl emin olur?
  • Put, bir testide gizli kara sudur. Nefsi, muhakkak olarak o kara suya pınar bil. 775
  • O, yontulmuş put, kara sel gibidir. Put yapan nefis, anayolda bir pınardır.
  • Bir taş parçası yüz testiyi kırar ama pınar suyu durmadan kaynar.
  • Put kırmak kolay, gayet kolaydır. Fakat nefsi kolay görmek cahilliktir.
  • Ey oğul, nefsin misal ve suretini istersen yedi kapılı cehennemin kıssasını oku!
  • Nefsin her anda hilesi var, her hilesinde yüzlerce Firavun, Firavun’a uyanlarla boğulmuş! 780
  • Mûsâ’nın Tanrısına ve Mûsâ’ya kaç; Firavun’luk ederek iman suyunu dökme!
  • Ahad ve Ahmed’e yapış, ey kardeş, ten Ebucehl’inden kurtul!
  • O Yahudi padişahının, küçük bir çocukla bir kadını getirip, o çocuğu ateşe atması, çocuğun dile gelerek halkı ateşe atılmağa teşvik eylemesi
  • O Yahudi, bir kadını çocuğuyla putun önüne getirdi, ateş yalımlanmıştı.
  • Çocuğu, anasından alıp ateşe attı. Kadın korkup gönlünü imandan ayırdı.
  • Kadın, put önünde secde etmek isteyince çocuk ateş içinde “Ben ölmedim” diye haykırdı. 785
  • “Ana, gel. Gerçi zahirde ateş içinde isem de ben burada iyiyim, hoşum.
  • Bu ateş; perde olarak zahirde bir gözbağıdır. Fakat hakikatte mana yakasından baş çıkarmış, zuhur etmiş bir rahmettir.
  • Ana, gel de Tanrı’nın burhanını gör ki bu suretle Hak haslarının zevk ve işaretini de göresin.
  • Ana, hakikatte ateş olan, fakat zahiren suya benzeyen bir âlemden çık, bu ateşe gir de ateşe benzeyen suyu gör!
  • Ateşe gir de ateş içinde gül ve yasemin bulan İbrahim’in sırlarını gör. 790
  • Senden doğarken ölümü görüyordum, senden ayrılmaktan pek korkuyordum.
  • Hâlbuki senden doğunca havası hoş, rengi güzel bir âleme gelip dar bir zindandan kurtuldum.
  • Şimdi şu ateş içindeki sükûn ve rahatı bulunca dünyayı ana rahmi gibi görmeye başladım.
  • Bu ateş içinde bir âlem gördüm ki her zerresinde bir İsâ nefesi var.
  • Şekli yok, kendisi var bir cihan… O zahiren var olan dünya ise sebatsız şekilden ibaret. 795
  • Ana, analık hakkı için gel, gir… Bu ateşin ateşlik hassası yok.
  • Ana, gel, gir… Tam talih ve devlet zamanı… Ana, gel, gir… Devleti elinden kaçırma.
  • O köpeğin kudretini gördün. Gel de bir de Tanrı’nın lütuf ve kudretini gör.