Onların asılları önceden de ateşti; sonunda da asıllarına gittiler.
اصل ایشان بود آتش ابتدا ** سوی اصل خویش رفتند انتها
Zaten zümre ateşten doğmuştu. Cüzüler kül tarafına yol alır, o tarafa giderler. 875
هم ز آتش زاده بودند آن فریق ** جزوها را سوی کل باشد طریق
Onlar ancak mümini yakan bir ateştiler. Kendilerini kendi ateşleri çerçöp gibi yaktı.
آتشی بودند مومن سوز و بس ** سوخت خود را آتش ایشان چو خس
Anası(mayası) Hâviye olan kimsenin mekânı, ancak Hâviyedir.
آن که بوده ست امه الهاویه ** هاویه آمد مر او را زاویه
Çocuk anası, onu arar; asıllar, mutlaka feri’leri izler.
مادر فرزند جویان وی است ** اصلها مر فرعها را در پی است
Su, havuz içinde zindanda mahpus gibidir ama hava onu çeker. Zira su, erkâna mensuptur (dört erkân denen hava, ateş, su ve topraktandır. Havanın feri’dir).
آب اندر حوض اگر زندانی است ** باد نشفش میکند کار کانی است
Onu havuzdan kurtarır, madenine azar azar götürür ki sen götürdüğünü görmeyesin. (fırat) 880
میرهاند میبرد تا معدنش ** اندک اندک تا نبینی بردنش
Bu nefes alıp vermek de bizim hayatımızı azar azar cihan mahbesinden çalar. (T.M. 876)
وین نفس جانهای ما را همچنان ** اندک اندک دزدد از حبس جهان
Sözlerin temizleri, bizden çıkarak ona yükselir, ondan başkasının bilmediği yere kadar varır.
تا إلیه یصعد أطیاب الکلم ** صاعدا منا إلی حیث علم
Nefeslerimiz, temizlik sebebiyle bizden hediye olarak beka yurduna yücelir.
ترتقی أنفاسنا بالمنتقی ** متحفا منا إلی دار البقا
Sonra ululuk sahibi Tanrı’dan, ancak rahmet olarak sözlerimizin mükâfatı, iki misli bize gelir;
ثم تاتینا مکافات المقال ** ضعف ذاک رحمة من ذی الجلال
Sonradan kul nail olduğu şeylere bir daha nail olsun diye bizi, yine o güzel sözlere sevk eder, yine bize o çeşit sözler söyletir. 885
ثم یلجینا الی امثالها ** کی ینال العبد مما نالها
İşte böylece en güzel sözleri söyledikçe hep böyle sözlerin çıkmakta, Tanrı rahmeti inmektedir ve bu iki hal sende daimîdir.
هکذا تعرج و تنزل دایما ** ذا فلا زلت علیه قائما
Fârisî söyleyelim: Bu şevk ve cezbe, o zevkin geldiği taraftan gelir.
پارسی گوییم یعنی این کشش ** ز آن طرف آید که آمد آن چشش
Her kavmin gözü, bir günceğiz zevk sürdüğü cihette kalmıştır.
چشم هر قومی به سویی مانده است ** کان طرف یک روز ذوقی رانده است
Yakînen her cinsin zevki kendi cinsiyledir. Bak; cüz’ün zevki kendi küllünden olur.
ذوق جنس از جنس خود باشد یقین ** ذوق جزو از کل خود باشد ببین
Yahut o şey, bir cinse katılma kabiliyetinde olur da ona erişince o cinsten oluverir. 890
یا مگر آن قابل جنسی بود ** چون بدو پیوست جنس او شود
Su ve ekmek gibi ki bizim cinsimiz değilken bizim cinsimizden oluverdi ve vücudumuzu besledi, kuvvetimizi arttırdı.
همچو آب و نان که جنس ما نبود ** گشت جنس ما و اندر ما فزود
Su ve ekmeğin sûreta bizimle cinsiyeti yoktur ama sonucu bakımından onu cinsimiz bil.
نقش جنسیت ندارد آب و نان ** ز اعتبار آخر آن را جنس دان
Eğer, bizimle cins olanlardan başka bir şeyden zevk alıyorsak o da ancak bizimle cinsiyeti olana benzer bir şeydir.
ور ز غیر جنس باشد ذوق ما ** آن مگر مانند باشد جنس را
Cinse benzeyenden alınan zevk, dimî değildir. O zevk âriyettir. Âriyet nesne ise akıbet baki kalmaz.
آن که مانند است باشد عاریت ** عاریت باقی نماند عاقبت
Kuşa, ıslıktan zevk gelirse de cinsini bulamayınca ok gibi uçar gider. 895
مرغ را گر ذوق آید از صفیر ** چون که جنس خود نیابد شد نفیر
Susuz kimseye seraptan zevk gelir, fakat ona erişince kaçar ve yine su arar.
تشنه را گر ذوق آید از سراب ** چون رسد در وی گریزد جوید آب
Müflisler kalp altından hoşlanırlarsa da, o altın darphanede rüsvay olur.
مفلسان هم خوش شوند از زر قلب ** لیک آن رسوا شود در دار ضرب
Dikkat et; altın suyu ile boyaman seni yoldan alıkoymasın! Dikkat et; bâtıl hayal seni kuyuya düşürmesin!
تا زر اندودیت از ره نفگند ** تا خیال کژ ترا چه نفگند
Kelile’den bu hikâyeyi oku ve o kıssadan hisse almaya bak!
از کلیله باز جو آن قصه را ** و اندر آن قصه طلب کن حصه را
Av hayvanlarının aslana, tevekkül edip çalışmayı terk etmesini söylemeleri
بیان توکل و ترک جهد گفتن نخجیران به شیر
Güzel bir derede av hayvanları, aslan korkusundan ıstırap içindeydiler. 900
طایفهی نخجیر در وادی خوش ** بودشان از شیر دایم کش مکش
Çünkü aslan, daima pusudan çıkıp birisini kapmaktaydı. O otlak bu yüzden hepsine fena geliyordu.
بس که آن شیر از کمین درمیربود ** آن چرا بر جمله ناخوش گشته بود
Hileye başvurdular; aslanın huzuruna geldiler. “Biz sana gündelikle yiyecek verip doyuralım,
حیله کردند آمدند ایشان بشیر ** کز وظیفه ما ترا داریم سیر
Bundan sonra hiçbir av peşine düşme ki bu otlak, bize zehrolmasın” dediler.
بعد از این اندر پی صیدی میا ** تا نگردد تلخ بر ما این گیا
Aslanın av hayvanlarına cevap verip çalışmanın faydasını söylemesi
جواب گفتن شیر نخجیران را و فایدهی جهد گفتن
Aslan dedi ki: “Hileye uğramasam, vefa görecek olsam dediğiniz doğru. Ben şundan, bundan çok hileler görmüşümdür.
گفت آری گر وفا بینم نه مکر ** مکرها بس دیدهام از زید و بکر
İnsanların yaptıkları işlerden, ettikleri hilelerden helâk olmuşum; o yılanlar, o akrepler tarafından çık ısırılmışım. 905
من هلاک فعل و مکر مردمم ** من گزیدهی زخم مار و کژدمم
İçinde pusu kurmuş olan nefis ise, kibir ve kin bakımından bütün adamlardan beterdir.
مردم نفس از درونم در کمین ** از همه مردم بتر در مکر و کین
Benim kulağım “mümin, bir zehirli hayvan deliğinden iki kere dağlanmaz” sözünü işitti; Peygamber’in sözünü canla, gönülle kabul etti.”
گوش من لا یلدغ المؤمن شنید ** قول پیغمبر به جان و دل گزید
Av hayvanlarının tevekkülü çalışıp kazanmaya tercih eylemeleri
ترجیح نهادن نخجیران توکل را بر جهد و اکتساب
Hepsi dediler ki: “Ey halden haberdar hakîm! Çekinmeyi bırak; çekinme, insanı kaderin hükümlerinden kurtaramaz.
جمله گفتند ای حکیم با خبر ** الحذر دع لیس یغنی عن قدر
Kaderden çekinmekte perişanlık ve kötülük vardır, yürü, tevekkül et ki tevekkül, hepsinden iyidir.
در حذر شوریدن شور و شر است ** رو توکل کن توکل بهتر است
Ey kötü hiddetli adam! Kaza ile pençeleşme ki kaza da seninle kavgaya tutuşmasın. 910
با قضا پنجه مزن ای تند و تیز ** تا نگیرد هم قضا با تو ستیز
Tanyerini ağartan Tanrı’dan bir zarar gelmemesi için kulun Hak hükmüne karşı ölü gibi olması lâzımdır.”
مرده باید بود پیش حکم حق ** تا نیاید زخم از رب الفلق
Aslanın çalışıp kazanmayı tevekküle, teslimiyete tercih etmesi
ترجیح نهادن شیر جهد و اکتساب را بر توکل و تسلیم
Aslan: “Evet, tevekkül kılavuzsa da bu sebebe teşebbüs de, Peygamber’in sünnetidir.
گفت آری گر توکل رهبر است ** این سبب هم سنت پیغمبر است
Peygamber, yüksek sesle “Tevekkülle beraber yine devenin ayağını bağla” dedi.
گفت پیغمبر به آواز بلند ** با توکل زانوی اشتر ببند
“Çalışan kimse Tanrı sevgilisidir” işaretini dinle: tevekkülden dolayı esbaba teşebbüs hususunda tembel olma” dedi.
رمز الکاسب حبیب الله شنو ** از توکل در سبب کاهل مشو
Av hayvanlarının tevekkülü çalışmaya tercih etmeleri
ترجیح نهادن نخجیران توکل را بر اجتهاد
Hayvanlar, ona: “Çalışıp kazanma, bil ki, halkın itikat zayıflığı yüzünden, harislerin boğazları miktarınca bir riya lokmasıdır. 915
قوم گفتندش که کسب از ضعف خلق ** لقمهی تزویر دان بر قدر حلق
Tevekkülden daha güzel bir kazanç yoktur. Esasen Hakk’a teslim olmadan daha sevgili ne var?
نیست کسبی از توکل خوبتر ** چیست از تسلیم خود محبوبتر
Çokları belâdan belâya; yılandan ejderhaya sıçrarlar,
بس گریزند از بلا سوی بلا ** بس جهند از مار سوی اژدها
İnsan hile etti ama hilesi kendisine tuzak oldu… Can sandığı, kan içici bir düşman kesildi!
حیله کرد انسان و حیلهش دام بود ** آن که جان پنداشت خون آشام بود
Kapıyı kapadı, hâlbuki düşman evinin içindeydi. Firavunun hile ve tedbiri de işte buna benzer masallardandı.
در ببست و دشمن اندر خانه بود ** حیلهی فرعون زین افسانه بود
O kin güdücü, yüz binlerce çocuk öldürdü; aradığıysa evinin içindeydi. 920
صد هزاران طفل کشت آن کینه کش ** و آن که او میجست اندر خانهاش
Mademki bizim gözümüzde birçok illet var; yürü, kendi görüşünü dostun görüşünde yok et!
دیدهی ما چون بسی علت در اوست ** رو فنا کن دید خود در دید دوست
Bizim görüşümüze bedel onun görüşü, ne güzel bir karşılıktır. Bütün maksatları onun görüşünde bulursun.
دید ما را دید او نعم العوض ** یابی اندر دید او کل غرض
Çocuk; tutucu, koşucu değilken ancak babasının omzuna biner.
طفل تا گیرا و تا پویا نبود ** مرکبش جز گردن بابا نبود