- Bu harabe, sizin gözünüze hoş bir yer görünüyor, bana değil. Benim naz ettiğim yer, padişahın koludur” diyordu.
- این خراب آباد در چشم شماست ** ور نه ما را ساعد شه باز جاست
 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Baykuş ise “ Doğan sizi evinizden, barkınızdan etmek için hileye sapıyor.
- جغد گفتا باز حیلت میکند ** تا ز خان و مان شما را بر کند
 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Hile ile bizi yurdumuzdan ayırmak, yuvamızdan etmek niyetinde.
- خانههای ما بگیرد او به مکر ** بر کند ما را به سالوسی ز وکر
 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Bu hileci tokluk gösteriyor ama Allah hakkı için bütün harislerden beterdir.
- مینماید سیری این حیلت پرست ** و الله از جملهی حریصان بدتر است
 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
	         
	         
	         
		 
		 
		    
		    - Hırsından balçığı pekmez gibi yer. Ayıya kuyruğunuzu kaptırmayın.   1145
- او خورد از حرص طین را همچو دبس ** دنبه مسپارید ای یاران به خرس
 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Bizim gibi saf kişileri yoldan çıkarmak için padişahtan, padişahın elinden dem vurmakta.
- لاف از شه میزند وز دست شاه ** تا برد او ما سلیمان را ز راه
 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Bir kuşcağız, hiç padişahla düşüp kalkar mı? Bir parçacık aklınız varsa dinlemeyin bu sözü,
- خود چه جنس شاه باشد مرغکی ** مشنوش گر عقل داری اندکی
 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - O, padişahın cinsinden mi, vezirin cinsinden mi? Hiç sarımsakla badem helvası yenir mi?
- جنس شاه است او و یا جنس وزیر ** هیچ باشد لایق لوزینه سیر
 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Padişah, adamlarıyla beni arıyor demesi de hilesinden, fendinden.
- آن چه میگوید ز مکر و فعل و فن ** هست سلطان با حشم جویای من
 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
	         
	         
	         
		 
		 
		    
		    - Bu, kabul edilmeyecek bir malihulya. Bu, olmayacak bir lâf, ahmak aldatmak için kurulmuş bir tuzak!   1150
- اینت مالیخولیای ناپذیر ** اینت لاف خام و دام گول گیر
 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Kim buna inanırsa ahmaklığından inanır. Zayıf bir kuşcağızın padişahla ne münasebeti olabilir?
- هر که این باور کند از ابلهی است ** مرغک لاغر چه در خورد شهی است
 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - En aşağı bir baykuş, onun beynine vursa ona padişahtan yardımcı gelecek ha! Hani, nerede?” demekteydi.
- کمترین جغد ار زند بر مغز او ** مر و را یاریگری از شاه کو
 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Doğan dedi ki: “ Benim bir tüyüm bile kopsa padişah, baykuş yuvasının kökünü kazır.
- گفت باز ار یک پر من بشکند ** بیخ جغدستان شهنشه بر کند
 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Baykuş kim oluyor ki? Bir doğan bile beni incitir, gönlümü kırar, bana cefa ederse,
- جغد چه بود خود اگر بازی مرا ** دل برنجاند کند با من جفا
 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
	         
	         
	         
		 
		 
		    
		    - Padişah; her yokuşta her inişte doğan başlarından harmanlar yapar, tepeler yüceltir.   1155
- شه کند توده به هر شیب و فراز ** صد هزاران خرمن از سرهای باز
 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Benim bekçim, onun inayetleridir. Nereye varırsam padişah arkamdadır.
- پاسبان من عنایات وی است ** هر کجا که من روم شه در پی است
 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Hayalim, padişahın gönlündedir. O, bensiz duramaz.
- در دل سلطان خیال من مقیم ** بیخیال من دل سلطان سقیم
 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Padişah beni uçurunca onun ziyası gibi gönül yücelerinde uçarım.
- چون بپراند مرا شه در روش ** میپرم بر اوج دل چون پرتوش
 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Ay gibi güneş gibi uçup gök perdelerini aşarım.
- همچو ماه و آفتابی میپرم ** پردههای آسمانها میدرم
 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
	         
	         
	         
		 
		 
		    
		    - Akılların aydınlığı, benim fikrimden; göklerin halk edilmesi, benim yüzümdendir.   1160
- روشنی عقلها از فکرتم ** انفطار آسمان از فطرتم
 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Öyle bir doğanım ki Hüma bile bana hayran olur. Baykuş kim oluyor ki sırımı bilsin.
- بازم و حیران شود در من هما ** جغد که بود تا بداند سر ما
 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Padişah, benim kurtulmam için zindanı açtı, Yüz binlerce mahpusu azat etti.
- شه برای من ز زندان یاد کرد ** صد هزاران بسته را آزاد کرد
 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Bir zamancağız beni baykuşlara hemdem etti de benim yüzümden baykuşları doğanlaştırdı.
- یک دمم با جغدها دمساز کرد ** از دم من جغدها را باز کرد
 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Ne mutlu o doğana ki uçuşuma uyar; talihi yâr olur da sırrımı anlar.
- ای خنک جغدی که در پرواز من ** فهم کرد از نیک بختی راز من
 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
	         
	         
	         
		 
		 
		    
		    - Bana yapışın da doğan olun, baykuşsanız bile doğanlaşın!   1165
- در من آویزید تا نازان شوید ** گر چه جغدانید شهبازان شوید
 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Böyle bir padişaha sevgili olan nereye düşerse, düşsün, nasıl olur da garip olur.?
- آن که باشد با چنان شاهی حبیب ** هر کجا افتد چرا باشد غریب
 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Padişah kimin derdine derman olursa o, ney gibi feryat eder, sessiz sedasız kalmaz.
- هر که باشد شاه دردش را دوا ** گر چو نی نالد نباشد بینوا
 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Ben mülk sahibiyim, başkasının sofrasına oturup yemeğini yemiyorum. Padişah, uzaktan benim davulumu çalmakta, nöbetimi vurmakta.
- مالک ملکم نیم من طبل خوار ** طبل بازم میزند شه از کنار
 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Benim davulumu döğen “İrciî” sesidir. Benimle dâvaya girişenlerin rağmine şahidim, Allah’tır.
- طبل باز من ندای ارجعی ** حق گواه من به رغم مدعی
 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
	         
	         
	         
		 
		 
		    
		    - Padişahın cinsinden değilim, hâşa, bunu iddia etmiyorum. Fakat onun tecellisiyle, onun nuruna sahibim.   1170
- من نیم جنس شهنشه دور از او ** لیک دارم در تجلی نور از او
 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Cins oluş, sade şekil ve zat bakımından değildir. Su, nebatta toprağın cinsinden sayılır.
- نیست جنسیت ز روی شکل و ذات ** آب جنس خاک آمد در نبات
 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Rüzgâr, ateşi yaktığı, yanmasına yardım ettiği için rüzgârın cinsi demektir. Nihayet şarap, tabiata neşe verdiğinden onun cinsidir.
- باد جنس آتش آمد در قوام ** طبع را جنس آمده ست آخر مدام
 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Cinsimiz, padişah cinsinden olmadığı için varlığımız onun varlığına büründü, yok oldu.
- جنس ما چون نیست جنس شاه ما ** مای ما شد بهر مای او فنا
 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Varlığımız kalmayınca da tek olarak onun varlığı kaldı. Ben onun atının ayağı önünde toz gibiyim, toz gibi!
- چون فنا شد مای ما او ماند فرد ** پیش پای اسب او گردم چو گرد
 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
	         
	         
	         
		 
		 
		    
		    - Can da, canın nişaneleri de toprak oldu. Toprakta onun ayak izi var.”   1175
- خاک شد جان و نشانیهای او ** هست بر خاکش نشان پای او
 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Bu izi bulmak için ayağı altında toprak ol ki başı dik kişilerin tacı olasın.
- خاک پایش شو برای این نشان ** تا شوی تاج سر گردن کشان
 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Sizi şeklimin aldatmaması için sözümü dinlemeden şarabımı için, mezemi yiyin.
- تا که نفریبد شما را شکل من ** نقل من نوشید پیش از نقل من
 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Nice kişiler var ki suret, onların yolarını kesti. Surette kastettiler, Allah’a çattılar.
- ای بسا کس را که صورت راه زد ** قصد صورت کرد و بر الله زد
 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Bu can da, bedenle birleşmiştir ya. Fakat hiç can bedene benzer mi?
- آخر این جان با بدن پیوسته است ** هیچ این جان با بدن مانند هست
 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
	         
	         
	         
		 
		 
		    
		    - Göz nuru iç yağıyla eş olmuştur, gönül nuru bir katre kanda gizli.   1180
- تاب نور چشم با پیه است جفت ** نور دل در قطرهی خونی نهفت
 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Neşe ciğerin kızılındandır, gam karasında; akıl bir mum gibi beynim içinde.
- شادی اندر گرده و غم در جگر ** عقل چون شمعی درون مغز سر
 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Bu alâkadar keyfiyetsiz bir tarzdadır. Akıllar, bu keyfiyetsizliği bilmede âcizdir.
- این تعلقها نه بیکیف است و چون ** عقلها در دانش چونی زبون
 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Külli can, cüzi cana alâkalandı; can ondan bir inci alıp boynuna koydu.
- جان کل با جان جزو آسیب کرد ** جان از او دری ستد در جیب کرد
 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Meryem nasıl gönüller alan Mesih’e gebe kaldıysa can da onun gibi koynuna aldığı o inciden gebe kaldı.
- همچو مریم جان از آن آسیب جیب ** حامله شد از مسیح دل فریب
 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
	         
	         
	         
		 
		 
		    
		    - Fakat o Mesih, kuru ve yaş üstünde, yeryüzünde seyahat eden Mesih değildir. O Mesih’in şanı seyahatten yücedir.   1185
- آن مسیحی نه که بر خشک و تر است ** آن مسیحی کز مساحت برتر است
 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Can, canlar canından gebe kaldı ya. İşte cihan, böyle candan gebe kalır.
- پس ز جان جان چو حامل گشت جان ** از چنین جانی شود حامل جهان
 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Cihan da başka bir cihan doğurur. Bu mahşer de başka bir mahşer gösterir.
- پس جهان زاید جهان دیگری ** این حشر را وا نماید محشری
 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Kıyamete kadar söylesem, saysam bu kıyameti anlatamam.
- تا قیامت گر بگویم بشمرم ** من ز شرح این قیامت قاصرم
 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Bu, sözler, mana bakımından “ Yarab” nidasına benzer. Harfler, bir tatlı dudaklının nefesini avlamağa tuzaktır.
- این سخنها خود به معنی یا ربی است ** حرفها دام دم شیرین لبی است
 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
	         
	         
	         
		 
		 
		    
		    - Kulun “Yarab” sözüne Allah’ın “Lebbeyk” cevabı geldikten sonra, nasıl olur da “Yarab” demekte kusur eder?   1190
- چون کند تقصیر پس چون تن زند ** چون که لبیکش به یا رب میرسد