- İnci de nedir ki? Bir katrada gizlenmiş bir deniz.. bir zerreye sığmış güneş! 1395
- در چه دریا نهان در قطرهای ** آفتابی مخفی اندر ذرهای
- Öyle bir güneş ki kendisini zerre gösterdi de yavaş, yavaş yüzünü açtı.
- آفتابی خویش را ذره نمود ** و اندک اندک روی خود را بر گشود
- Bütün zerreler, onda yok oldu. Âlem, onun yüzünden sarhoş oldu, onun yüzünden kendisine geldi.
- جملهی ذرات در وی محو شد ** عالم از وی مست گشت و صحو شد
- Fakat kalem, bir gaddarın elinde oldu mu şüphe yok, Mansur, dâra çekilir.
- چون قلم در دست غداری بود ** بیگمان منصور بر داری بود
- Bu hüküm, bu hükümet, kötü kişilerin elinde oldukça elbette peygamberleri öldürmek lâzım.
- چون سفیهان راست این کار و کیا ** لازم آمد یقتلون الأنبیاء
- Yol azıtmış kavim, aptallıklarından peygamberlere “ Biz, sizi şom bilmekteyiz. Bize sizin yüzünüzden kötülük geliyor” dedi. 1400
- انبیا را گفته قومی راه گم ** از سفه إنا تطیرنا بکم
- Hıristiyanların cehaletine bak ki asılan bir Allahtan medet ummaktadır.
- جهل ترسا بین امان انگیخته ** ز آن خداوندی که گشت آویخته
- Çünkü onlarca İsa’yı Yahudiler asmıştır. Peki, iş böyleyse ona kim imdat etsin?
- چون به قول اوست مصلوب جهود ** پس مر او را امن کی تاند نمود
- O padişahın yüreği, onların yüzünden kan olunca “ Sen, onların içinde oldukça Allah onlara azap göndermez” hükmü nasıl olur da sürüp gider?
- چون دل آن شاه ز ایشان خون بود ** عصمت و أنت فیهم چون بود
- Hain kalpazandan, halis altınla kuyumcu, daha fazla korkar.
- زر خالص را و زرگر را خطر ** باشد از قلاب خاین بیشتر
- Yusuflar, çirkin kişilerin hasedinden korkup gizlenirler. Güzeller, düşman korkusundan ateş içinde yaşarlar. 1405
- یوسفان از رشک زشتان مخفیند ** کز عدو خوبان در آتش میزیند
- Yusuflar, kardeşlerinin hilesi yüzünden kuyuya düşmüşlerdir. Çünkü o kardeşler, hasetlerinden Yusuf’u kurtlara verip dururlar.
- یوسفان از مکر اخوان در چهاند ** کز حسد یوسف به گرگان میدهند
- Hasetten Mısır Yusuf’unun başına neler geldi? Bu haset, pusuya yatmış büyük bir kurttur.
- از حسد بر یوسف مصری چه رفت ** این حسد اندر کمین گرگی است زفت
- Hulâsa halîm Yakup, Yusuf’a bir şey yapmasın diye bu kurttan daima korkar.
- لاجرم زین گرگ یعقوب حلیم ** داشت بر یوسف همیشه خوف و بیم
- Zahiri kurt, Yusuf’un etrafında dönüp dolaşmadı. Fakat bu haset, işlediği işle kurtları da geçti!
- گرگ ظاهر گرد یوسف خود نگشت ** این حسد در فعل از گرگان گذشت
- Bu haset kurdu, Yusuf’u yaraladı da “ Biz onu elbiselerimizin başında bırakmış, gitmiştik, kurt kapmış” diye tatlı sözlerle özür serdetti. 1410
- رحم کرد این گرگ و ز عذر لبق ** آمده که إنا ذهبنا نستبق
- Bu hile, yüz binlerce kurtta bile yok Hele dur, bak, bu kurt sonunda nasıl rüsvay olur!
- صد هزاران گرگ را این مکر نیست ** عاقبت رسوا شود این گرگ بیست
- Ondan dolayı herkesin yaptığı kötülüğün zararını göreceği gün hasetçiler, muhakkak kurt şeklinde haşredileceklerdir.
- ز انکه حشر حاسدان روز گزند ** بیگمان بر صورت گرگان کنند
- Hırsla dolu aşağılık ve haram yiyici kişi, o sayı günü domuz şeklinde,
- حشر پر حرص خس مردار خوار ** صورت خوکی بود روز شمار
- Zina edenler, avret yerleri kokarak, şarap içenler, ağızları kokarak dirilirler.
- زانیان را گند اندام نهان ** خمر خواران را بود گند دهان
- Gönüllerin duyduğu o gizli koku, mahşerde açığa çıkar, duyulur. 1415
- گند مخفی کان به دلها میرسید ** گشت اندر حشر محسوس و پدید
- İnsanın varlığı bir ormana benzer. O deme agâhsan çekin bu varlıktan çekin!
- بیشهای آمد وجود آدمی ** بر حذر شو زین وجود ار ز آن دمی
- Vücudumuzda binlerce kurt, binlerce domuz. Temiz, pis, güzel, çirkin binlerce sıfat var.
- در وجود ما هزاران گرگ و خوک ** صالح و ناصالح و خوب و خشوک
- Herhangi huy galipse hüküm, onundur. Maden de altın bakırdan fazlaysa o maden altın sayılır.
- حکم آن خور است کان غالبتر است ** چون که زر بیش از مس آید آن زر است
- Vücudunda hangi huy galipse o huyun suretine göre haşredilmen gerekir.
- سیرتی کان بر وجودت غالب است ** هم بر آن تصویر حشرت واجب است
- İnsan da bir an olur, kurtluk zuhur eder, bir an olur, ay gibi Yusuf yüzlü bir güzel haline gelir. 1420
- ساعتی گرگی در آید در بشر ** ساعتی یوسف رخی همچون قمر
- İyiliklerle kinler gizli bir yolda gönüllerden gönüllere gidip durmaktadır.
- میرود از سینهها در سینهها ** از ره پنهان صلاح و کینهها
- Hatta insandan, öküzle eşek bile bilgi sahibi olur, akıllanır, hüner elde eder.
- بلکه خود از آدمی در گاو و خر ** میرود دانایی و علم و هنر
- Serkeş at, rahvan bir hale gelir, alışır. Ayı oynar, keçi de selâm verir.
- اسب سکسک میشود رهوار و رام ** خرس بازی میکند بر هم سلام
- Köpeğe insanın huyu geçer, nihayet çoban olur, av, avlar yahut sürüyü korur.
- رفت اندر سگ ز آدمیان هوس ** تا شبان شد یا شکاری یا حرس
- Eshabı Kehf’in köpeğine onlardan öyle bir huy sirayet etti ki sonunda Allah’ı aramaya koyuldu. 1425
- در سگ اصحاب خوبی ز ان وفود ** رفت تا جویای الله گشته بود
- Kalpte her an bir çeşit şey baş gösterir. İnsan bazen şeytanlaşır, bazen melekleşir. Bazen tuzak kesilir, bazen yırtıcı hayvan!
- هر زمان در سینه نوعی سر کند ** گاه دیو و گه ملک گه دام و دد
- Aslanların bildiği o acayip ormandan, gönüller tuzağına gizli bir yolu bulunan o meşelikten,
- ز آن عجب بیشه که شیر آگه است ** تا به دام سینهها پنهان ره است
- İçten içe hırsızlık et, can mercanını çal! Ey köpekten aşağı, ariflerin gönüllerinden o mercanı elde et.
- دزدیی کن از درون مرجان جان ** ای کم از سگ از درون عارفان
- Mademki hırsızlık ediyorsun, bari lâtif inciyi çal! Mademki hamallık ediyorsun, bari yüce bir yük yüklen!
- چون که دزدی باری آن در لطیف ** چون که حامل میشوی باری شریف
- Müritlerin, Zünnun’un deli olmayıp mahsustan öyle göründüğünü anlamaları
- فهم کردن مریدان که ذو النون دیوانه نشده است قاصد کرده است
- Dostlar Zünnun’un bu işinde düşünceye daldılar, zindana gittiler, bu hal hususunda konuşup fikirlerini söylemeye başladılar: 1430
- دوستان در قصهی ذو النون شدند ** سوی زندان و در آن رایی زدند
- Dediler ki: “Bunu herhalde kasten yapıyor. Bunda bir hikmet var. O bu dinle bir kıbledir, bir delildir.
- کاین مگر قاصد کند یا حکمتی است ** او در این دین قبلهای و آیتی است
- Ona delilik hükmetsin, o çaldırsın. İmkân mı var? Böyle bir şey onun deniz gibi hudutsuz aklından ne kadar uzak!
- دور دور از عقل چون دریای او ** تا جنون باشد سفه فرمای او
- Haşa delilik bulutu, onun ayını örtsün. Böyle bir şey onun ulu makamının kemalinden değildir.
- حاش لله از کمال جاه او ** کابر بیماری بپوشد ماه او
- O halkın şerrinden bir bucağa sindi. Akıllılardan utandı da divane oldu.
- او ز شر عامه اندر خانه شد ** او ز ننگ عاقلان دیوانه شد
- Tane tapan sersem akıldan usanmış da bu yüzden mahsus kendisini deli göstermiştir.” 1435
- او ز عار عقل کند تن پرست ** قاصدا رفته ست و دیوانه شده ست
- Maden de der ki: “Yiğit, beni bağla. Öküz kuyruğundan yapılma kamçı ile başıma, sırtıma vur. Fakat deşeleme!
- که ببندیدم قوی و ز ساز گاو ** بر سر و پشتم بزن وین را مکاو
- Kamçı yarasından hayat bulayım. Musa’nın öküzü yüzünden dirilen maktul gibi dirileyim.
- تا ز زخم لخت یابم من حیات ** چون قتیل از گاو موسی ای ثقات
- Öküz kuyruğundan yapılma kamçının açtığı yaradan iyileşeyim, Musa’nın mucizesiyle dirilen o öldürülmüş adam gibi canlanayım.
- تا ز زخم لخت گاوی خوش شوم ** همچو کشتهی گاو موسی گش شوم
- O öldürülmüş adam öküz kuyruğu kamçısının açtığı yaradan dirildi. Bakır gibi kimya yüzünden altın oldu.
- زنده شد کشته ز زخم دم گاو ** همچو مس از کیمیا شد زر ساو
- Sıçrayıp kalktı, sırları söyledi, kanını dökenleri gösterdi. 1440
- کشته بر جست و بگفت اسرار را ** وا نمود آن زمرهی خونخوار را
- Beni bunlar öldürdü, bu fitnenin tohumunu bunlar ekti diye açıkça söz söyledi.
- گفت روشن کاین جماعت کشتهاند ** کاین زمان در خصمیام آشفتهاند
- Bu ağır beden de öldürüldü mü sırları bilen ruh varlığı dirilir.
- چون که کشته گردد این جسم گران ** زنده گردد هستی اسرار دان
- O adamın canı cenneti de görür, cehennemi de. Bütün sırları da tanır, bilir.
- جان او بیند بهشت و نار را ** باز داند جملهی اسرار را
- Kanlı şeytanları, hile ve hud’a tuzağını ve şeytanlıkları gösterir.
- وا نماید خونیان دیو را ** وا نماید دام خدعه و ریو را