English    Türkçe    فارسی   

2
1531-1580

  • Sevgiden ölü dirilir, sevgiden padişahlar kul olur.
  • Bu sevgi de bilgi neticesidir. Saçma sapan şeylere kapılan kişi nasıl olur da böyle bir tahta oturur ki?
  • Noksan bilgi nerden aşkı doğuracak? Noksan bilgi de bir aşk doğurur ama o aşk, cansız şeylerdir.
  • Noksan bilgi sahibi, cansız bir şey de dilediği şeyin rengini görünce âdeta bir ıslıktan sevgilinin sesini duymuş gibi olur.
  • Noksan bilgi, fark ve temyize malik değildir. Nihayet şimşeği güneş sanır. 1535
  • Bu yüzden peygamber, noksanı olan kişiye melun dedi. Fakat bu noksan, tevil de akıl noksanıdır.
  • Teninde noksan bulunan acınır, acınan kişiye lânet etmek böyle bir adamı yaralamaksa hiç de yaraşır bir şey değil.
  • Kötü hastalık, lânet edilmesi icap eden, uzaklığa lâyık olan illet, akıl noksanıdır.
  • Zira noksan akılları tamamlamak, yani akıllanmak mümkündür, fakat bedendeki noksanı tamamlamaya imkân yok.
  • Allah’tan uzak düşen her kötü kişinin kâfirliği, Firavunluğu, umumiyetle akıl noksanından ileri gelmiştir. 1540
  • Beden noksanı için Kuran’ da “ Köre teklif yok” diye bir genişlik var.
  • Şimşek çabucak sönüp gider, pek vefasızdır. Sen aydın ve parlak olmayan geçici şeyi baki olandan ayırt edemiyorsun.
  • Şimşek güler o kişiye. Kime biliyor musun? Onun nuruna gönül bağlayana.
  • Felek nurlarının sonu yoktur. O nurlar, şarkta ve garpta bulunmayan Allah nuruna benzer mi hiç?
  • Şimşek, bil ki göz nurunu alır, baki nur da, bil ki gözlere yardımcıdır. 1545
  • Denizköpüğü üstüne at sürmekle şimşek ziyasıyla mektup okumak,
  • Hırs yüzünden akıbeti görmemek, kendi gönlüne, kendi aklına gülmektir.
  • Aklın hassası, işin sonunu görmektir. Akıbeti görmeyen akıl, nefistir.
  • Nefse mağlûp olan akıl, nefis haline gelmiştir. Müşteri, Zuhal tesiri altında kalırsa Zuhalleşir.
  • Sen bu yomsuzluk içinde gözünü döndür de sana bu nuhuseti verene bak! 1550
  • Bu cezirle meddi gören kişi, yomsuzluktan kurtulur, saadete erer.
  • Allah, bir halden bir hale döndürme esnasında her şeyi zıddıyla meydana çıkararak seni halden hale döndürür durur.
  • Bu suretle de Eshabı Şimalden olmaktan korkar durur, erler gibi de Eshabı Yemin’in lezzetini umarsın.
  • Bir yandan korkuya, bir yandan ümide düştün mü iki kanadın olur. Bir kanatlı kuş kat’iyen uçamaz, âcizdir.
  • Ya beni bırak, hiç söylemeyeyim yahut da izin ver tamamıyla söyleyeyim. 1555
  • Yoksa ne bunu istiyor, ne onu istiyorsan yine ferman senin. Kim ne bilir ki maksadın ne, muradın nerede?
  • Can, İbrahim canı olmalı ki nuruyla ateş içinde cennetler, köşkler görsün.
  • Derece, derece aya, güneşe kadar yücelsin; halka gibi kapıya kalmasın.
  • Halil gibi yedinci kat gökten de geçsin. Çünkü ben batanları, geçenleri sevmem.
  • Bu ten âlemi, şehvetten kurtulan kişiden başkasını yanılta gelmiştir, yanılta gider. 1560
  • Padişah adamlarının o has köleye haset edişlerine dair olan hikâyenin sonu
  • Padişah beylerinin hikâyesi, o ebedî sultan kölelerinin has köleye hasetleri,
  • Söz, sözü aça, aça hayli geri kaldı. Yine o hikâyeye başlamak, onu tamamlamak gerek.
  • İkbâl sahibi ve bahtlı melek bahçıvan, nasıl olur da ağacı ağaçtan fark etmez?
  • Acı ve kötü ağaçla, bire yedi yüz meyve veren meyveli ağacı.
  • Nasıl olur da bir görür, ikisini de yetiştirmek için zahmet çeker, hele gözü her şeyin sonunu görüp dururken buna imkân mı var? 1565
  • O iki ağaç, filvaki şimdi görünüşte bir görünüyor ama ağaçlardan maksat ne? Meyve vermek değil mi?
  • Allah nuruyla gören, sondan önden agâh olan şeyh;
  • Âhiri gören gözü Allah uğrunda yummuş, menzile ulaşma hususunda sonu gören gözü açmıştır.
  • O hasetçiler, kötü ağaçtır. Yarattıkları acı, bahtları kötüdür.
  • Hasetten coşarlar, ağızları köpürür durur, gizlice hileler kurarlar. 1570
  • Bu suretle has kölenin boynunu vurmak, dünyadan kazımak dilerler.
  • Canı, padişahın canı olan kişi, nasıl fâni olur? Birisinin gönlünü Allah korursa o adam nasıl yok olur?
  • Padişah o sıralara vâkıftı, fakat Ebubekr-i Rebabi gibi ses çıkarmıyordu.
  • Yaratılışları kötü, ahlâkları fena kişilerin gönüllerini görüyor, o testicilerle gizlice alay ediyordu.
  • Hileciler, hile düzüp koşuyorlar, padişahı çömleğe sokmak istiyorlardı. 1575
  • O kadar büyük bir padişah, a eşekler, nasıl bir çömleğe sığar?
  • Padişah için bir tuzak ördüler ama nihayet bu hileyi de ondan öğrendiler.
  • Ne kötü talebedir o talebe ki hocasıyla baş koşar, onunla kendisini bir görür.
  • Hem de hangi hocayla? Huzurunda gizli, aşikâr bir olan cihan hocasıyla.
  • Onun gözü, Allah nuruyla bakmakta, bilgisizlik perdelerini yırtıp yakmaktadır. 1580