English    Türkçe    فارسی   

2
1601-1650

  • Belkıs’a yüzlerce rahmet olsun. Tanrı, ona yüzlerce erkeğin aklını vermişti.
  • Bir hüthüt kuşu, Süleyman’dan birkaç satırdan ibaret bir mektup getirdi.
  • Belkıs okudu. Elçinin getirdiği o şümullü nükteleri hor görmedi.
  • Gözü, hüthütü gördü, gönlü onun Anka olduğunu anladı. Duygusu onu bir köpekten ibaret gördü, gönlüyse bir derya.
  • Akıl, bu iki renkli tılsımlar yüzünden Muhammet’le, Ebucehil’lerin savaştığı gibi duygu ile savaşır durur. 1605
  • Kâfirler, Ahmet’i beşer gördüler. Çünkü onun ayı böldüğünü görmemişlerdi.
  • Hisse ait gözüne toprak serp. His gözü, akla da düşmandır, dine de.
  • Allah duygu gözüne kör dedi, putperest dedi, bizim zıddımız dedi.
  • Çünkü o, köpüğü gördü de denizi görmedi. Bu demi gördü de yarını görmedi.
  • Bu günün sahibi de odur, yarının sahibi de. Her ana sahip olan, önünde durup durur da o, hazineden bir pul bile görmez. 1610
  • Bir zere bile o güneşten haber verir ve güneş; o zerreye kul, köle kesilir.
  • Birlik denizinin elçisi olan katraya yedi deniz esir olur.
  • Bir avuç toprak bile onun yüzünden çevikleşirse felekler, o, bir avuç toprağın önüne baş koyar.
  • Âdemin toprağı Allahtan çevikleşince Allah melekleri o toprağın önünde secde ettiler.
  • Göğün yarılması nedendi? Toprakla olan münasebeti kaldıran, müşkülleri halleden bir gözden. 1615
  • Toprak, kesafeti yüzünden suyun dibine gider. Öyle olduğu halde toprağa bak ki çevikleşti, süratle Arşı bile geçti.
  • Bil ki o letafet sudan değildir, ancak Verici ve Eşsiz, Örneksiz Yaratıcının ihsanından,.
  • Dilerse havayı, ateşi aşağılatır, dilerse dikeni gülden üstün eder.
  • Allah hükmedicidir, dilediğini yapar. Derdin ta kendisinden deva yaratır.
  • Havayı, ateşi aşağılatırsa onları karartır, bulandırır, ağırlaştırır. 1620
  • Yeri ve suyu yüceltirse kâinat yolunu ayaklarıyla arşınlarlar, yürürler.
  • Gayrı tamamıyla anlaşıldı ki dilediğini yüceltir, toprağa mensup olana “Kanatlarını aç” der.
  • Ateşe mensup olana der ki: “ Yürü, İblis ol, yedinci kat yerin altında şeytanlık et.
  • Ey topraktan yaratılan adam, sen de yürü, Süha yıldızını bile geç. Ateşten yaratılan İblis, sen de yerin dibine git.
  • Ben dört tabiat ve illet-i şlâ değilim. Her şeyi tasarruf etmede Baki ve Daimîyim. 1625
  • İşim illetsiz, sebepsiz ve dosdoğrudur. Ey kötü düşünceli; takdirim, sebebe bağlı olamaz.
  • Bir vakit olur, âdetimi değiştirir. Bir vakit olur, bu tozu yatıştırırım.
  • Denize “ Durma, hemencecik ateşlerle dol” derim. Ateşe “ Haydi, gül bahçesi kesil” diye emrederim.
  • Dağa derim ki: “Pamuk gibi hafifleş!” Göğe derim ki: “Göze baş aşağı görün”
  • Güneşe “Ey güneş, ayla birleş” der, ikisini de iki kara bulut haline getiririm. 1630
  • Güneş çeşmesini kurutur, kan çeşmesini, sanatımla misk haline getiririm”
  • Allah, güneşle ayın boyunlarına boyunduruk vurur, onları iki kara öküz gibi bağlayıverir.
  • Filozofun “İn asbaha mâüküm gavra”yı inkâr etmesi
  • Kuran okuyan biri, Kuran’dan “Mâüküm gavra” yani “Suyu kaynağından keser,
  • Yerin derinliklerinde gizler, kaynakları kurutur, kupkuru bir hale getirirsem,
  • Benim gibi ihsanda, ululukta misalsiz olan tek Allahtan başka kim vardır ki suyu tekrar kaynağına getirebilsin?” ayetini okuyordu. 1635
  • Bir hor, hakir felsefeci, bir aşağılık mantıkçı, mektep yanından geçerken,
  • Bu ayeti duyup hoşuna gitmedi. Dedi ki: “ Suyu külünkle biz çıkarırız.
  • Belin, kazmanın darbesiyle ta yerin dibinden kaynatırız”
  • Gece uyudu, rüyada aslan gibi bir adam gördü. O adam felsefeciye bir tokat vurdu. İki gözünü de kör etti.
  • Dedi ki: “Ey kötü kişi, eğer doğrucuysan, gözün doğruysa bu iki göz kaynağını da, haydi kazma ile nurlandır” 1640
  • Gündüzün felsefeci sıçrayıp uykudan kalktı. Gördü ki iki gözü de kör olmuş, iki gözünün nuru da sönmüş!
  • Eğer ağlayıp inleseydi, eğer tövbe ve istiğfar etseydi mahvolan nur, Allah keremiyle yine zuhur ederdi.
  • Fakat istiğfar etmek de elde değildir. Tövbe zevki, her sarhoşun mezesi olmaz.
  • Yapılan işlerin çirkinliği, küfür ve inkârın şomluğu, onun gönlüne tövbe gelmesine mani oluyordu, tövbe yolunu bağlamıştı.
  • Gönlü, katılıkta taşa dönmüştü. Tövbe onu ekin ekmek için nasıl yarabilir? 1645
  • Nerede Şuayb gibi biri ki duasıyla dağı, ekin ekmek üzere toprak haline getirsin.
  • Halil’in niyazı ve inanışı yüzünden güç ve olmayacak iş mümkün oldu.
  • Yahut Mukavkıs’ın Peygamberden dilemesi üzerine taşlık yer, gayret güzel bir tarla haline geldi.
  • Bunlar gibi o kötü adamın inkârı da aksine olarak altını bakır haline getirir, sulhu savaş yapar.
  • Bu kötü kişi, çarpma kehribarıdır. Kabiliyetli toprağı bile taş topaç yapar. 1650