English    Türkçe    فارسی   

2
1616-1665

  • Toprak, kesafeti yüzünden suyun dibine gider. Öyle olduğu halde toprağa bak ki çevikleşti, süratle Arşı bile geçti.
  • Bil ki o letafet sudan değildir, ancak Verici ve Eşsiz, Örneksiz Yaratıcının ihsanından,.
  • Dilerse havayı, ateşi aşağılatır, dilerse dikeni gülden üstün eder.
  • Allah hükmedicidir, dilediğini yapar. Derdin ta kendisinden deva yaratır.
  • Havayı, ateşi aşağılatırsa onları karartır, bulandırır, ağırlaştırır. 1620
  • Yeri ve suyu yüceltirse kâinat yolunu ayaklarıyla arşınlarlar, yürürler.
  • Gayrı tamamıyla anlaşıldı ki dilediğini yüceltir, toprağa mensup olana “Kanatlarını aç” der.
  • Ateşe mensup olana der ki: “ Yürü, İblis ol, yedinci kat yerin altında şeytanlık et.
  • Ey topraktan yaratılan adam, sen de yürü, Süha yıldızını bile geç. Ateşten yaratılan İblis, sen de yerin dibine git.
  • Ben dört tabiat ve illet-i şlâ değilim. Her şeyi tasarruf etmede Baki ve Daimîyim. 1625
  • İşim illetsiz, sebepsiz ve dosdoğrudur. Ey kötü düşünceli; takdirim, sebebe bağlı olamaz.
  • Bir vakit olur, âdetimi değiştirir. Bir vakit olur, bu tozu yatıştırırım.
  • Denize “ Durma, hemencecik ateşlerle dol” derim. Ateşe “ Haydi, gül bahçesi kesil” diye emrederim.
  • Dağa derim ki: “Pamuk gibi hafifleş!” Göğe derim ki: “Göze baş aşağı görün”
  • Güneşe “Ey güneş, ayla birleş” der, ikisini de iki kara bulut haline getiririm. 1630
  • Güneş çeşmesini kurutur, kan çeşmesini, sanatımla misk haline getiririm”
  • Allah, güneşle ayın boyunlarına boyunduruk vurur, onları iki kara öküz gibi bağlayıverir.
  • Filozofun “İn asbaha mâüküm gavra”yı inkâr etmesi
  • Kuran okuyan biri, Kuran’dan “Mâüküm gavra” yani “Suyu kaynağından keser,
  • Yerin derinliklerinde gizler, kaynakları kurutur, kupkuru bir hale getirirsem,
  • Benim gibi ihsanda, ululukta misalsiz olan tek Allahtan başka kim vardır ki suyu tekrar kaynağına getirebilsin?” ayetini okuyordu. 1635
  • Bir hor, hakir felsefeci, bir aşağılık mantıkçı, mektep yanından geçerken,
  • Bu ayeti duyup hoşuna gitmedi. Dedi ki: “ Suyu külünkle biz çıkarırız.
  • Belin, kazmanın darbesiyle ta yerin dibinden kaynatırız”
  • Gece uyudu, rüyada aslan gibi bir adam gördü. O adam felsefeciye bir tokat vurdu. İki gözünü de kör etti.
  • Dedi ki: “Ey kötü kişi, eğer doğrucuysan, gözün doğruysa bu iki göz kaynağını da, haydi kazma ile nurlandır” 1640
  • Gündüzün felsefeci sıçrayıp uykudan kalktı. Gördü ki iki gözü de kör olmuş, iki gözünün nuru da sönmüş!
  • Eğer ağlayıp inleseydi, eğer tövbe ve istiğfar etseydi mahvolan nur, Allah keremiyle yine zuhur ederdi.
  • Fakat istiğfar etmek de elde değildir. Tövbe zevki, her sarhoşun mezesi olmaz.
  • Yapılan işlerin çirkinliği, küfür ve inkârın şomluğu, onun gönlüne tövbe gelmesine mani oluyordu, tövbe yolunu bağlamıştı.
  • Gönlü, katılıkta taşa dönmüştü. Tövbe onu ekin ekmek için nasıl yarabilir? 1645
  • Nerede Şuayb gibi biri ki duasıyla dağı, ekin ekmek üzere toprak haline getirsin.
  • Halil’in niyazı ve inanışı yüzünden güç ve olmayacak iş mümkün oldu.
  • Yahut Mukavkıs’ın Peygamberden dilemesi üzerine taşlık yer, gayret güzel bir tarla haline geldi.
  • Bunlar gibi o kötü adamın inkârı da aksine olarak altını bakır haline getirir, sulhu savaş yapar.
  • Bu kötü kişi, çarpma kehribarıdır. Kabiliyetli toprağı bile taş topaç yapar. 1650
  • Her gönle secde için izin yok, her ücretlinin ücreti rahmet değil.
  • Kendine gel de “ Tövbe eder, Allah’a sığınırım” diye cürümde bulunma, günah etme.
  • Tövbeye de bir parlaklık gerek. Tövbeye de bir şimşek bir bulut şart.
  • Meyvenin olması için hararet ve su lâzımdır. Bunun için de bulut ve şimşek icap eder.
  • Gönül şimşeğiyle iki göz bulutu olmadıkça tehdit ve hışım ateşi nasıl yatışır? 1655
  • Vuslat zevkinin yeşilliği nasıl yetişir, kaynaklardan arı, duru su nasıl coşar?
  • Gül bahçesi; yeşilliğe nasıl sır söyler, menekşe nasıl olur da yaseminle ahdedebilir?
  • Çınar, dua için nasıl el açar, ağaç havada nasıl baş sallar?
  • Çiçek bahar mevsiminde ( renklerle, kokularla dolu olan) eteğini nasıl serper?
  • Lâlenin yüzü nasıl kan gibi kızarır? Gül, kesesinden nasıl altın saçar? 1660
  • Nasıl olur da bülbül gülü koklar; üveyik kuşu, bir istekli gibi “Kû-kû- nerede, nerede” diye öter?
  • Nasıl olur da leylek “lek, lek – senin sesin” sesini canla, başla çıkarır. Ey yardımı dilenen Allah, senin de ne demek? Zaten her şey senin mülkünden ibaret.
  • Nasıl olur da toprak, içteki sırları gösterir? Nasıl olur da bahçe gökyüzü gibi aydınlanır?
  • Bu güzel ve ağır elbiseleri nereden getirdiler? Hepsini de kerem sahibi Allahtan. Hepsini de merhamet sahibi Allahtan!
  • O letafetler, bir güzellik nişanesidir, o nişane de ibadet edici bir erin ayak izi. 1665