English    Türkçe    فارسی   

2
1860-1909

  • Ey eşek değerli; aklının azlığından bu eşek, ejderhalaştı. 1860
  • Gönlün İsa’dan hastalandıysa yine ondan iyileşir, sıhhat yine ondan gelir, onu bırakma.
  • Ey nefesi hoş Mesih, cihanda yılansız hazine olmaz, eziyetlerle nasılsın?
  • İsa, Yahudileri görünce ne hale gelir; Yusuf, hasetçi kardeşler elinde ne olur?
  • Sen, gece gündüz bu azgın kavmin ardından koştukça, nasıl olur da gece gibi, gündüz gibi ömre medet bağışlar, yardım edersin?
  • Ah safra illetine tutulmuş o hünersiz kişilerden! Safradan ne hüner meydana gelir? Ancak baş ağrısı. 1865
  • Sen, hemen doğu güneşinin yaptığını yap. Bizse nifak hile, hırsızlık ve riya içinde yüzelim!
  • Sen dünyada da balsın, dinde de.. Bizse sirke. Safraya ancak sirkengübin iyi eder, giderir.
  • Hâlbuki biz karın ağrısına tutulmuş olduğumuz halde boyuna sirkeyi artırıp duruyoruz. Sen keremi terk etme de balı artır!
  • Bizden bu lâyıktı, bunu yaptık. Kum, gözde ancak körlüğü fazlalaştırır.
  • Fakat ey aziz sürme, senden her değersiz şey, değer bulur, bir şey olur; sana bu lâyıktır. 1870
  • Bu zalimlerin ateşinden gönlün kebap olduğu halde daima “Yarabbi, kavmime hidayet et” diye hitap ediyordun.
  • Sen, öd ağacı madensin. Seni ateşe atsalar, bu âlem, ıtırla, fesleğen kokusuyla dolar.
  • Sen o öd ağacı değilsin ki ateşte yansın, eksilip bitsin. Sen o ruh değilsin ki gama esir olsun.
  • Öd ağacı yanar ama madeni yanmadan uzaktır. Rüzgâr, nurun aslına nasıl hamle edebilir.
  • Ey göklere saflık veren, ey cefası vefadan daha iyi olan! 1875
  • Çünkü akıllıdan bir cefa gelse o cefa, cahillerin vefasından daha iyidir.
  • Peygamber, “ Akıllının düşmanlığı, cahilin sevgisinden yeğdir” dedi.
  • Bir emîrin, ağzına yılan kaçan birisini incitmesi
  • Akılı birisi, atına binmiş geliyordu. Uyumakta olan birisinin ağzına da bir yılan kaçmak üzereydi.
  • Atlı onu görüp adamcağızı kurtarmak, yılanı ürkütüp kaçırmak için koşmaya başladı. fakat fırsat bulamadı.
  • Aklı, kendisine yardım ettiğinden, pek akılı kişi olduğundan o uyumakta olan adama şiddetlice birkaç topuz vurdu. 1880
  • O şiddetlice vurulan topuzun acısı, adamı bir ağaç altına kadar kaçırdı.
  • Oraya bir hayli çürük elma dökülmüştü. Adama “ Ey dertli kişi, bunları ye” dedi.
  • EKSIK
  • “Beyim, ben sana ne yaptım, bana ne kastın var?
  • Eğer bana hakikaten bir kastın varsa vur kılıcı, birden kanını dök! 1885
  • Sana çattığım saat ne menhus saatmiş. Ne mutlu senin yüzünü görmeyene!
  • Dinsizler bile kimseye suçsuz, günahsız, az çok bir şey yapmadan böyle sitem etmezler, bu sitemi caiz saymazlar” diyordu.
  • Söz söylerken ağzından kan geliyordu “ Yarabbi cezasını sen ver!” diye bağırmakta,
  • Her an ona kötü söylemekte, lânet etmekteydi. Atlı ise “ bu ovada koş” diye onu dövüyordu.
  • Adam, topuz acısıyla atlının korkusundan yel gibi koşmağa başladı. Hem koşuyor, hem yüzüstü düşüyordu. 1890
  • Karnı toktu, uykulu ve gevşemiş bir haldeydi. Ayağında, yüzünde yüz binlerce yara vardı.
  • Atlı o adamı akşam çağına kadar çekiştirip durdu. Nihayet, adamın safrası kabardı, kusmağa başladı.
  • İyi, kötü yediklerini kustu. Bu kusma esnasında yılan da içinden dışarı çıktı.
  • O yılanı görünce kendisine iyilik eden atlıya secde etti.
  • O kapkara çirkin ve heybetli yılanı görünce bütün dertlerini unuttu. 1895
  • Dedi ki: “ Sen, bir rahmet Cebrailisin yahut da velinimet Allah’sın
  • Ne kutlu saatmiş ki beni gördün. Ölüydüm, bana yeni bir can bağışladın.
  • Sen, beni analar gibi aramaktayken, ben eşekler gibi senden kaçıyordum.
  • Eşek, sahibinden eşekliği yüzünden kaçar. Hâlbuki sahibi, iyiliğinden dolayı onun peşine düşer.
  • Onu, bir fayda elde etmek, bir ziyandan kurtulmak için aramaz. Kurt, yahut yırtıcı bir canavar paralamasın diye arar. 1900
  • Ne mutlu yüzünü görene yahut ansızın senin bulunduğun yere ulaşana!
  • Pak ruh bile seni övmüş. Hâlbuki ben, sana ne kadar kötü ve saçma şeyler söyledim.
  • Fakat efendim, padişahlar padişahı sultanım, onları ben söylemedim, bilgisizliğim söyledi.
  • Bir parçacık olsun bu hali bilseydim, böyle abes sözler söyleyebilir miydim?
  • Ey iyi huylu, eğer bana bu hali kinaye ile bile olsa çıtlatsaydın seni bir hayli överdim. 1905
  • Fakat sükût ederek kızgın göründüm. Hiçbir şey söylemeksizin kafama vurmaya başladın.
  • Başım sersemleşti, aklım gitti. Hele benim bu başım. Zaten aklı da kıt!
  • Ey yüzü de güzel, işi de güzel adam, affet. Deliliğimden söylediğim sözleri bağışla!
  • Atlı “Eğer ben, bunu biraz çıtlatsaydım derhal yüreğin su kesilir, ödün patlardı.