English    Türkçe    فارسی   

2
1980-2029

  • Sâmirî gibi. O, kendisinde bir hüner görünce ululanıp Musa’dan baş çekti. 1980
  • سامری‏وار آن هنر در خود چو دید ** او ز موسی از تکبر سر کشید
  • Hâlbuki o, hünerini Musa’dan öğrenmişti. Öyle olduğu halde öğretmeninden gözünü yumdu.
  • او ز موسی آن هنر آموخته ** وز معلم چشم را بر دوخته‏
  • Hulâsa Musa da başka bir oyun etti; onun oyununu kapıverdi, kendisini de!
  • لاجرم موسی دگر بازی نمود ** تا که آن بازی و جانش را ربود
  • Başta dönüp dolaşan nice hünerler, nice bilgiler vardır ki insan onlarla baş oluncaya kadar, baş elden gider!
  • ای بسا دانش که اندر سر دود ** تا شود سرور بدان خود سر رود
  • Başının gitmemesini istersen ayak ol, rey ve tedbir sahibi Kutb’a sığın!
  • سر نخواهی که رود تو پای باش ** در پناه قطب صاحب رای باش‏
  • Şah bile olsan kendini ondan üstün görme. Bal bile olsan onun otundan başka bir şey devşirme. 1985
  • گر چه شاهی خویش فوق او مبین ** گر چه شهدی جز نبات او مچین‏
  • Senin fikrin surettir, onun ki can. Senin paran kalptir, onunki maden.
  • فکر تو نقش است و فکر اوست جان ** نقد تو قلب است و نقد اوست کان‏
  • O, sensin. Kendini onda ara. “Kû, Kû- Nerede, nerede?” diye onun civarında bir üveyik ol!
  • او تویی خود را بجو در اوی او ** کو و کو گو فاخته شو سوی او
  • Sefa ehline hizmet etmek istemezsen ejderha ağzına düşen ayıya benzersin.
  • ور نخواهی خدمت ابنای جنس ** در دهان اژدهایی همچو خرس‏
  • Belki bir üstat seni kurtarır, tehlikelerden çekip çıkarır.
  • بو که استادی رهاند مر ترا ** و ز خطر بیرون کشاند مر ترا
  • Mademki gücün kuvvetin yok, ağlayıp inle! Madem ki körsün.. yol görenden baş çekme! 1990
  • زاریی می‏کن چو زورت نیست هین ** چون که کوری سر مکش از راه بین‏
  • Ayıdan daha aşağı mısın ki derdinden ağlayıp inlemiyorsun.? Ayı feryat ettiği için dertten kurtuldu.
  • تو کم از خرسی نمی‏نالی ز درد ** خرس رست از درد چون فریاد کرد
  • Ey Allah, bizim taş yüreğimizi mum gibi yumuşat; kerem et de feryadımıza acı!
  • ای خدا این سنگ دل را موم کن ** ناله‏ی ما را خوش و مرحوم کن‏
  • Kör bir dilencinin “Bende iki körlük var” demesi
  • گفتن نابینای سائل که دو کوری دارم‏
  • Bir kör vardı, derdi ki: “Ey zamane ehli, elâman, benim iki körlüğüm var.
  • بود کوری کاو همی‏گفت الامان ** من دو کوری دارم ای اهل زمان‏
  • Şu halde bana iki kat acıyın. Çünkü iki kat körüm, bu iki körlüğe birden müptelâyım”
  • پس دو باره رحمتم آرید هان ** چون دو کوری دارم و من در میان‏
  • Birisi “Bir körlüğünü görüyoruz. Öbür körlüğün nedir? Göster” dedi. 1995
  • گفت یک کوریت می‏بینیم ما ** آن دگر کوری چه باشد وانما
  • Kör dedi ki; “Sesim çirkin, avazım bed. Ses çirkinliği ve körlük iki kat körlüktür.
  • گفت زشت آوازم و ناخوش نوا ** زشت آوازی و کوری شد دوتا
  • Çirkin sesim halka keder vermekte. Halkın acıması, sesim yüzünden azalmakta.
  • بانگ زشتم مایه‏ی غم می‏شود ** مهر خلق از بانگ من کم می‏شود
  • Kötü sesim nereye varırsa hiddet, gam ve kin meydana gelmekte.
  • زشت آوازم به هر جا که رود ** مایه‏ی خشم و غم و کین می‏شود
  • İki körlüğe siz de iki kat acıyın. Böyle hiçbir yere sığmayan kişiyi gönlünüze sığdırın, hoş görün”
  • بر دو کوری رحم را دوتا کنید ** این چنین ناگنج را گنجا کنید
  • Bu şikâyet, bu sızlanma yüzünden sesinin çirkinliği kalmadı. Halkın hepsi ona acımaya başladı. 2000
  • زشتی آواز کم شد زین گله ** خلق شد بر وی به رحمت یک دله‏
  • Sırrını söyleyince gönlünün güzel sesi, sesini güzelleştirdi, sesindeki çirkinlik gitti.
  • کرد نیکو چون بگفت او راز را ** لطف آواز دلش آواز را
  • Fakat birisinin gönül sesi de çirkin olursa o adamda üç ebedî körlük vardır.
  • و انکه آواز دلش هم بد بود ** آن سه کوری دوری سرمد بود
  • Fakat sebepsiz illetsiz hacetleri reva edenler, olabilir ki onun çirkin başına bir el korlar.
  • لیک وهابان که بی‏علت دهند ** بو که دستی بر سر زشتش نهند
  • O dilencinin sesi hoş ve acınacak hale gelince taş yüreklilerin yüreği bile muma döndü.
  • چون که آوازش خوش و مظلوم شد ** زو دل سنگین دلان چون موم شد
  • Kâfirin sesi çirkin olduğundan icabete eş olamaz. 2005
  • ناله‏ی کافر چو زشت است و شهیق ** ز آن نمی‏گردد اجابت را رفیق‏
  • “Susun” emri, kötü ses hakkındadır. Çünkü o ses, halkın kanından köpek gibi sarhoş olmuştur.
  • اخسؤا بر زشت آواز آمده ست ** کاو ز خون خلق چون سگ بود مست‏
  • Ayının feryadı bile acındıracak bir ses olur da senin feryadın olmazsa bu çok kötü bir şeydir!
  • چون که ناله‏ی خرس رحمت کش بود ** ناله‏ات نبود چنین ناخوش بود
  • Bil ki sen Yusuf’a kurtluk etmişsin yahut bir suçsuzun kanını içmişsin.
  • دان که با یوسف تو گرگی کرده‏ای ** یا ز خون بی‏گناهی خورده‏ای‏
  • Tövbe et içtiğini kus. Eğer yara eskidiyse yürü, dağla!
  • توبه کن و ز خورده استفراغ کن ** ور جراحت کهنه شد رو داغ کن‏
  • Ayıyla, onun vefakârlığına güvenen ahmağın hikâyesi
  • تتمه‏ی حکایت خرس و آن ابله که بر وفای او اعتماد کرده بود
  • Ayı, ejderhadan kurtulup o babayiğit erden o keremi görünce, 2010
  • خرس هم از اژدها چون وارهید ** و آن کرم ز آن مرد مردانه بدید
  • Eshâb- Kehf’in köpeği gibi onun peşine takıldı.
  • چون سگ اصحاب کهف آن خرس زار ** شد ملازم در پی آن بردبار
  • O Müslüman, hastalanıp yastığa baş koyunca da ayı, ona bağlanmış, gönül vermiş olduğundan bırakmadı, başın da beklemeye başladı.
  • آن مسلمان سر نهاد از خستگی ** خرس حارس گشت از دل بستگی‏
  • Birisi oradan geçerken “ Halin nasıl? Kardeş, bu ayıyla ne işin var” dedi.
  • آن یکی بگذشت و گفتش حال چیست ** ای برادر مر ترا این خرس کیست‏
  • Er, ejderha hikâyesini nakletti. O adam “ Ayıya güvenme be ahmak.
  • قصه واگفت و حدیث اژدها ** گفت بر خرسی منه دل ابلها
  • Ahmağın dostluğu düşmanlıktan beterdir. Ne suretle olursa olsun sürülmesi gerek” dedi. 2015
  • دوستی ابله بتر از دشمنی است ** او بهر حیله که دانی راندنی است‏
  • Er dedi ki; “Vallahi bunu hasedinden söyledin, yoksa sen ayıya ne bakıyorsun, sevgilisini gör!”
  • گفت و الله از حسودی گفت این ** ور نه خرسی چه نگری این مهر بین‏
  • Adam, “Ahmakların sevgisi aldatıcı bir sevgidir, benim bu hasedim, onun sevgisinden iyidir.
  • گفت مهر ابلهان عشوه‏ده است ** این حسودی من از مهرش به است‏
  • Be adam, gel benimle bir ol da o ayıyı sür, defet. Hemcinsini bırakıp ayıya güvenme” dediyse de
  • هی بیا با من بران این خرس را ** خرس را مگزین مهل هم جنس را
  • Er, “Git, git hasetçi herif, kendi işine bak” dedi. Adam “İşim buydu ama sana nasip değil.
  • گفت رو رو کار خود کن ای حسود ** گفت کارم این بد و رزقت نبود
  • Yüce kişi ben bir ayıdan daha aşağı değilim ya. Onu bırak da eşin dostun ben olayım. 2020
  • من کم از خرسی نباشم ای شریف ** ترک او کن تا منت باشم حریف‏
  • Başına bir şey gelecek diye yüreğim titriyor. Böyle bir ayı ile ormanlığa gitme.
  • بر تو دل می‏لرزدم ز اندیشه‏ای ** با چنین خرسی مرو در بیشه‏ای‏
  • Yüreğim asla olmayacak şeyden titremedi. Bu seziş Allah nurundandır, saçma değil.
  • این دلم هرگز نلرزید از گزاف ** نور حق است این نه دعوی و نه لاف‏
  • Ben müminim “Mümin Allah nuruyla bakar” sırrına mazharım. Kendine gel, kendine! Bu ateşgedeyi bırak!” dedi.
  • مومنم ینظر بنور الله شده ** هان و هان بگریز از این آتشکده‏
  • Bu sözler, erin kulağına girmedi. Suizan adama kuvvetli bir settir.
  • این همه گفت و به گوشش در نرفت ** بد گمانی مرد را سدی است زفت‏
  • Ayının elini tuttu, adamın elini bıraktı. Adam da “Senin aklın başında değil, gidiyorum” dedi. 2025
  • دست او بگرفت و دست از وی کشید ** گفت رفتم چون نه‏ای یار رشید
  • Er dedi ki: “Git benim kaydıma kalma. Boş boğaz herif, o derece bilirlikten dem vurup durma”
  • گفت رو بر من تو غم خواره مباش ** بو الفضولا معرفت کمتر تراش‏
  • Adam tekrar “Ben senin düşmanın değilim. Peşimden gelirsen kendine lütfetmiş olursun” dedi.
  • باز گفتش من عدوی تو نی‏ام ** لطف باشد گر بیایی در پی‏ام‏
  • Er “Uykum geldi. Bırak beni işine git” dedi. Adam “Yahu, ne olur bir dosta uy da,
  • گفت خوابستم مرا بگذار و رو ** گفت آخر یار را منقاد شو
  • Akıllı birisinin himayesinde, gönül sahibi bir dostun civarında uyu” dedi.
  • تا بخسبی در پناه عاقلی ** در جوار دوستی صاحب دلی‏