- Çirkin sesim halka keder vermekte. Halkın acıması, sesim yüzünden azalmakta.
- بانگ زشتم مایهی غم میشود ** مهر خلق از بانگ من کم میشود
- Kötü sesim nereye varırsa hiddet, gam ve kin meydana gelmekte.
- زشت آوازم به هر جا که رود ** مایهی خشم و غم و کین میشود
- İki körlüğe siz de iki kat acıyın. Böyle hiçbir yere sığmayan kişiyi gönlünüze sığdırın, hoş görün”
- بر دو کوری رحم را دوتا کنید ** این چنین ناگنج را گنجا کنید
- Bu şikâyet, bu sızlanma yüzünden sesinin çirkinliği kalmadı. Halkın hepsi ona acımaya başladı. 2000
- زشتی آواز کم شد زین گله ** خلق شد بر وی به رحمت یک دله
- Sırrını söyleyince gönlünün güzel sesi, sesini güzelleştirdi, sesindeki çirkinlik gitti.
- کرد نیکو چون بگفت او راز را ** لطف آواز دلش آواز را
- Fakat birisinin gönül sesi de çirkin olursa o adamda üç ebedî körlük vardır.
- و انکه آواز دلش هم بد بود ** آن سه کوری دوری سرمد بود
- Fakat sebepsiz illetsiz hacetleri reva edenler, olabilir ki onun çirkin başına bir el korlar.
- لیک وهابان که بیعلت دهند ** بو که دستی بر سر زشتش نهند
- O dilencinin sesi hoş ve acınacak hale gelince taş yüreklilerin yüreği bile muma döndü.
- چون که آوازش خوش و مظلوم شد ** زو دل سنگین دلان چون موم شد
- Kâfirin sesi çirkin olduğundan icabete eş olamaz. 2005
- نالهی کافر چو زشت است و شهیق ** ز آن نمیگردد اجابت را رفیق
- “Susun” emri, kötü ses hakkındadır. Çünkü o ses, halkın kanından köpek gibi sarhoş olmuştur.
- اخسؤا بر زشت آواز آمده ست ** کاو ز خون خلق چون سگ بود مست
- Ayının feryadı bile acındıracak bir ses olur da senin feryadın olmazsa bu çok kötü bir şeydir!
- چون که نالهی خرس رحمت کش بود ** نالهات نبود چنین ناخوش بود
- Bil ki sen Yusuf’a kurtluk etmişsin yahut bir suçsuzun kanını içmişsin.
- دان که با یوسف تو گرگی کردهای ** یا ز خون بیگناهی خوردهای
- Tövbe et içtiğini kus. Eğer yara eskidiyse yürü, dağla!
- توبه کن و ز خورده استفراغ کن ** ور جراحت کهنه شد رو داغ کن
- Ayıyla, onun vefakârlığına güvenen ahmağın hikâyesi
- تتمهی حکایت خرس و آن ابله که بر وفای او اعتماد کرده بود
- Ayı, ejderhadan kurtulup o babayiğit erden o keremi görünce, 2010
- خرس هم از اژدها چون وارهید ** و آن کرم ز آن مرد مردانه بدید
- Eshâb- Kehf’in köpeği gibi onun peşine takıldı.
- چون سگ اصحاب کهف آن خرس زار ** شد ملازم در پی آن بردبار
- O Müslüman, hastalanıp yastığa baş koyunca da ayı, ona bağlanmış, gönül vermiş olduğundan bırakmadı, başın da beklemeye başladı.
- آن مسلمان سر نهاد از خستگی ** خرس حارس گشت از دل بستگی
- Birisi oradan geçerken “ Halin nasıl? Kardeş, bu ayıyla ne işin var” dedi.
- آن یکی بگذشت و گفتش حال چیست ** ای برادر مر ترا این خرس کیست
- Er, ejderha hikâyesini nakletti. O adam “ Ayıya güvenme be ahmak.
- قصه واگفت و حدیث اژدها ** گفت بر خرسی منه دل ابلها
- Ahmağın dostluğu düşmanlıktan beterdir. Ne suretle olursa olsun sürülmesi gerek” dedi. 2015
- دوستی ابله بتر از دشمنی است ** او بهر حیله که دانی راندنی است
- Er dedi ki; “Vallahi bunu hasedinden söyledin, yoksa sen ayıya ne bakıyorsun, sevgilisini gör!”
- گفت و الله از حسودی گفت این ** ور نه خرسی چه نگری این مهر بین
- Adam, “Ahmakların sevgisi aldatıcı bir sevgidir, benim bu hasedim, onun sevgisinden iyidir.
- گفت مهر ابلهان عشوهده است ** این حسودی من از مهرش به است
- Be adam, gel benimle bir ol da o ayıyı sür, defet. Hemcinsini bırakıp ayıya güvenme” dediyse de
- هی بیا با من بران این خرس را ** خرس را مگزین مهل هم جنس را
- Er, “Git, git hasetçi herif, kendi işine bak” dedi. Adam “İşim buydu ama sana nasip değil.
- گفت رو رو کار خود کن ای حسود ** گفت کارم این بد و رزقت نبود
- Yüce kişi ben bir ayıdan daha aşağı değilim ya. Onu bırak da eşin dostun ben olayım. 2020
- من کم از خرسی نباشم ای شریف ** ترک او کن تا منت باشم حریف
- Başına bir şey gelecek diye yüreğim titriyor. Böyle bir ayı ile ormanlığa gitme.
- بر تو دل میلرزدم ز اندیشهای ** با چنین خرسی مرو در بیشهای
- Yüreğim asla olmayacak şeyden titremedi. Bu seziş Allah nurundandır, saçma değil.
- این دلم هرگز نلرزید از گزاف ** نور حق است این نه دعوی و نه لاف
- Ben müminim “Mümin Allah nuruyla bakar” sırrına mazharım. Kendine gel, kendine! Bu ateşgedeyi bırak!” dedi.
- مومنم ینظر بنور الله شده ** هان و هان بگریز از این آتشکده
- Bu sözler, erin kulağına girmedi. Suizan adama kuvvetli bir settir.
- این همه گفت و به گوشش در نرفت ** بد گمانی مرد را سدی است زفت
- Ayının elini tuttu, adamın elini bıraktı. Adam da “Senin aklın başında değil, gidiyorum” dedi. 2025
- دست او بگرفت و دست از وی کشید ** گفت رفتم چون نهای یار رشید
- Er dedi ki: “Git benim kaydıma kalma. Boş boğaz herif, o derece bilirlikten dem vurup durma”
- گفت رو بر من تو غم خواره مباش ** بو الفضولا معرفت کمتر تراش
- Adam tekrar “Ben senin düşmanın değilim. Peşimden gelirsen kendine lütfetmiş olursun” dedi.
- باز گفتش من عدوی تو نیام ** لطف باشد گر بیایی در پیام
- Er “Uykum geldi. Bırak beni işine git” dedi. Adam “Yahu, ne olur bir dosta uy da,
- گفت خوابستم مرا بگذار و رو ** گفت آخر یار را منقاد شو
- Akıllı birisinin himayesinde, gönül sahibi bir dostun civarında uyu” dedi.
- تا بخسبی در پناه عاقلی ** در جوار دوستی صاحب دلی
- Babayiğit, o adamın ısrarından hayallenip kızıverdi, yüzünü çevirip, 2030
- در خیال افتاد مرد از جد او ** خشمگین شد زود گردانید رو
- “Bu galiba bir katil, bana kastetmeye geldi yahut bir şey umuyor, dilenci ve külhani herifin biri!
- کاین مگر قصد من آمد خونی است ** یا طمع دارد گدا و تونی است
- Yahut da beni bu ayıyla korkutma hususunda evvelce dostlarıyla bahse girişmiş olmalı” dedi.
- یا گرو بسته ست با یاران بدین ** که بترساند مرا زین هم نشین
- İçinin kötülüğünden hatırına iyi bir şey gelmedi.
- خود نیامد هیچ از خبث سرش ** یک گمان نیک اندر خاطرش
- Bütün hüsnü zannı ayıyaydı. Sanki ayıyla aynı cinstendi!
- ظن نیکش جملگی بر خرس بود ** او مگر مر خرس را هم جنس بود
- Bir köpek uğruna bir akılıyı itham etti, ayıyı muhabbet ve merhamet sahibi bir dost bildi! 2035
- عاقلی را از سگی تهمت نهاد ** خرس را دانست اهل مهر و داد
- Musa Aleyhisselâm’ın öküze tapana “Nerde düşüncen, nerde ihtiyatın, tedbirin?” demesi
- گفتن موسی علیه السلام گوساله پرست را که آن خیال اندیشی و حزم تو کجاست
- Musa bir hayal sarhoşuna dedi ki: “Ey kötülükten, sapıklıktan fena düşüncelere saplanmış kişi,
- گفت موسی با یکی مست خیال ** کای بد اندیش از شقاوت وز ضلال
- Benden bunca bürhan görmene ne benim bu derece güzel huyuma rağmen, peygamber olup olmadığıma dair yüzlerce şüphen vardı.
- صد گمانت بود در پیغمبریم ** با چنین برهان و این خلق کریم
- Benden yüz binlerce mucize gördüğün halde hayalin yüz kat artmakta, o derece şüpheye, zanna düşmekteydin.
- صد هزاران معجزه دیدی ز من ** صد خیالت میفزود و شک و ظن
- Hayalden, vesveseden daraldın, Peygamberliğime ta’nedip durmaya başladın.
- از خیال و وسوسه تنگ آمدی ** طعن بر پیغمبریام میزدی
- Seni Firavuna uyanların şerrinden kurtarmak için denizden apaçık toz kopardım. 2040
- گرد از دریا بر آوردم عیان ** تا رهیدیت از شر فرعونیان
- Gökten kırk yıl kâselerle yemek geldi, duam bereketiyle taştan ırmak coştu.
- ز آسمان چل سال کاسه و خوان رسید ** وز دعایم جویی از سنگی دوید
- Bu ve buna benzer nice yüzlerce mucize, senin vehmini azaltmadı, eksiltmedi.
- این و صد چندین و چندین گرم و سرد ** از تو ای سرد آن توهم کم نکرد
- Fakat sihirli bir buzağı ses verdi. Allah’ım sensin diye derhal secde ettin.
- بانگ زد گوسالهای از جادویی ** سجده کردی که خدای من تویی
- O vehimlerini Nil götürdü, o soğuk anlayışın uykuya daldı.
- آن توهمهات را سیلاب برد ** زیرکی باردت را خواب برد
- Onun hakkında da niye kötü bir zanna düşmedin? Ey kötü suratlı, onun önüne nasıl baş koydun? 2045
- چون نبودی بد گمان در حق او ** چون نهادی سر چنان ای زشت رو
- Niçin onun hilesinden şüphelenmedin, onun ahmakları aldatan sihrinden niye işkillenmedin?
- چون خیالت نامد از تزویر او ** وز فساد سحر احمقگیر او