English    Türkçe    فارسی   

2
2099-2148

  • Eğer benim, onunla bir münasebetim olmasaydı o çirkin suratlı nasıl olur da bana yüz çevirirdi?
  • Eğer bende kendisiyle bir cinsiyet, bir münasebet görmeseydi nasıl olur da bana gelip çatardı? Nasıl olur da kendi cinsinden olmayana musallat olurdu? 2100
  • İki kişi birbiriyle uzlaştı, birbirine sataştı mı, hiç şüphe yok, aralarında bir kadr-i müşterek vardır.
  • Kuş ancak kendi cinsinden olan kuşlarla uçar. Kendi cinsinden olmayanla sohbet âdeta mezara girmedir” diye cevap verdi.
  • Bir kuşun kendi cinsinden olmayan bir kuşla uçup yayılmasındaki sebep
  • Bir hakîm dedi ki: “Yazıda bir kargayla bir leyleğin beraberce koşup uçmakta olduğunu gördüm.
  • Hayret ettim, bakalım aralarındaki kadr-i müştereke ait emare bulabilir miyim, diye hallerini araştırmaya koyuldum.
  • Hayretle yanlarına yaklaşınca gördüm ki ikisi de topal!” 2105
  • Hele Arşa mensup bir doğanla ferşin malı olan bir yarasa nasıl olur da beraber bulunur?
  • Biri İlliyîn’in güneşi, öbürü Siccîn’in yarasası.
  • Biri her ayıptan arınmış tertemiz bir nur, öbürü her kapının dilencisi bir kör.
  • Biri Pervin burcuna ziya veren bir ay, öbürü fışkıda debelenen bir kurt.
  • Biri Yusuf yüzlü, İsa nefesli, öbürü bir kurt yahut çıngıraklı bir eşek. 2110
  • Biri Lâmekân âleminde uçmakta, öbürü köpekler gibi samanlıkta kalakalmış!
  • Gül, hâl diliyle bokböceğine şu sözleri söyleyip durmaktadır: “Ey koltuğu kokmuş,
  • Gül bahçesinden kaçıyorsun ama bu nefretin gülistanın kemaline delâlet eder.
  • Benim gayretim, senin başına dikilmiş bir yasakçıdır. Ey bayağı mahlûk, buradan uzak ol.” Gül bokböceğine şöyle bağırmaktadır:
  • “Ey aşağılık mahlûk, sen benimle ihtilât edersen benim madenimdesin diye bir şüphe hasıl olabilir. 2115
  • Bülbüllere çayır, çimen yaraşır. Bokböceğine vatan da pisliktir.
  • Tanrı, beni pislikten murdarlıktan arıttı. Başıma bir murdarı dikmesi lâyık mıdır?
  • Benim de bir damarım onlardandı, fakat Tanrı o damarı kesip attı. Artık o kötü damar bana nasıl hükmedebilir?
  • Âdem’in bir nişanı ezelde şuydu: Melekler, ona secdeye lâyık olduğu için baş indirdiler, secde ettiler.
  • Başka bir nişanı da İblis’in “Şah ve ulu benim” diye baş indirmemesiydi. 2120
  • Fakat İblis de Âdem’e secde etmiş olsaydı Âdem, Âdem olmazdı, başka birisi olurdu.
  • Her meleğin ona secde etmesi, Âdem’in Âdemliğine delil olduğu gibi o düşmanın, İblis’in inadı da bir delildir.
  • Meleğin ikrarı, ona bir şahit olduğu gibi o köpeğin inkârı da bir şahittir”
  • O aldanmış kişinin, ayının vefasına güvenmesi
  • Adam uyudu, ayı sinek kovalamaktaydı. Sinek, kovulunca kalktı, fakat inadına gene kalktığı yere gelip kondu.
  • Ayı, o gencin yüzünden kaç kere sineği kovdu. Fakat sinek gene derhal kalktığı yere gelip konmaktaydı. 2125
  • Ayı, sineğe kızıp, gitti dağdan kocaman bir taş yakalayıp getirdi.
  • Sineğin gene uyuyan adamın suratına konmuş olduğunu görünce,
  • O koca değirmen taşını alıp, sineği ezmek için adamın suratına fırlattı.
  • Taş, uyuyan adamın suratını paramparça etti. Bu mesele de bütün âleme yayıldı;
  • Aptalın sevgisi şüphesiz ayının sevgidir. Kini sevgidir, sevgisi kin. 2130
  • Ahdi gevşek, zayıf ve bozuk.. sözü büyük, vefası artık.
  • Ant içse bile inanma. Eğri sözlü adam andını da bozar.
  • Mademki yeminsiz sözü yalan. Hilesine yeminine de inanma.
  • Onun nefsi beydir, aklı esir.. farz et ki yüz binlerce defa Mushaf’a yemin etmiş olsun!
  • Mademki yeminsiz ahdi bozuyor, yemin etse onu da bozar. 2135
  • Çünkü nefsi, ağır yeminle bağlanan nefis, bundan daha ziyade daralır, perişan olur.
  • Bu, bir esirin hâkimi bağlanmasına benzer. Hâkim o bağı koparır, o bağdan kurtulur.
  • Kızgınlıkla o bağı, kölesinin kafasına fırlatıp atar. Nefis de o yemini, kendisine esir olan adamın suratına vurur.
  • Sen onun “Ahitlerinize vefa edin” hükmünden el yıka. “ Yeminlerinizi koruyun, ahitlerinizde durun” hükmünü ona söyleme.
  • Kiminle ahdettiğini bilen tenini iplik haline kor, o ahdin etrafında dolanır, o ahdi örer durur. 2140
  • Mustafa Aleyhisselâm’ın bir hasta sahabenin hatırını sormaya gitmesi, hasta halini, hatırını sormasının faydası
  • Sahabeden biri hastalandı, o hastalık yüzünden zayıfladı, iplik gibi inceldi.
  • Mustafa halini, hatırını sormaya geldi. Çünkü Peygamber’in huyu tamamıyla lütuf ve keremden ibaretti.
  • Hastanın halini, hatırını sormaya gitmekte fayda vardır. Faydası da gene sanadır.
  • Birinci faydası şudur; O hasta adam, bir kutup, bir ulu şah olabilir.
  • Mademki inatçı adam, gönlünün iki gözü de yok, odunu ödağacından ayırt edemezsin. 2145
  • Âlemde hazineler var. Beyhude üzülme, yorulma. Yalnız hiçbir viraneyi de definesiz bilme.
  • Her dervişe ne olur, ne olmaz diye mülâzemette bulunadır, bir nişane buldun mu da artık onun etrafında adamakıllı dön, dolaş!
  • Mademki sende o can gözü yok, her vücutta define var san!