Onun nefsi beydir, aklı esir.. farz et ki yüz binlerce defa Mushaf’a yemin etmiş olsun!
نفس او میر است و عقل او اسیر ** صد هزاران مصحفش خود خوردهگیر
Mademki yeminsiz ahdi bozuyor, yemin etse onu da bozar.2135
چون که بیسوگند پیمان بشکند ** گر خورد سوگند هم آن بشکند
Çünkü nefsi, ağır yeminle bağlanan nefis, bundan daha ziyade daralır, perişan olur.
ز آن که نفس آشفتهتر گردد از آن ** که کنی بندش به سوگند گران
Bu, bir esirin hâkimi bağlanmasına benzer. Hâkim o bağı koparır, o bağdan kurtulur.
چون اسیری بند بر حاکم نهد ** حاکم آن را بر درد بیرون جهد
Kızgınlıkla o bağı, kölesinin kafasına fırlatıp atar. Nefis de o yemini, kendisine esir olan adamın suratına vurur.
بر سرش کوبد ز خشم آن بند را ** میزند بر روی او سوگند را
Sen onun “Ahitlerinize vefa edin” hükmünden el yıka. “ Yeminlerinizi koruyun, ahitlerinizde durun” hükmünü ona söyleme.
تو ز اوفوا بالعقودش دست شو ** احفظوا أیمانکم با او مگو
Kiminle ahdettiğini bilen tenini iplik haline kor, o ahdin etrafında dolanır, o ahdi örer durur.2140
و آن که حق را ساخت در پیمان سند ** تن کند چون تار و گرد او تند
Mustafa Aleyhisselâm’ın bir hasta sahabenin hatırını sormaya gitmesi, hasta halini, hatırını sormasının faydası
رفتن مصطفی علیه السلام به عیادت صحابی و بیان فایده عیادت
Sahabeden biri hastalandı, o hastalık yüzünden zayıfladı, iplik gibi inceldi.
از صحابه خواجهای بیمار شد ** و اندر آن بیماریش چون تار شد
Mustafa halini, hatırını sormaya geldi. Çünkü Peygamber’in huyu tamamıyla lütuf ve keremden ibaretti.
مصطفی آمد عیادت سوی او ** چون همه لطف و کرم بد خوی او
Hastanın halini, hatırını sormaya gitmekte fayda vardır. Faydası da gene sanadır.
در عیادت رفتن تو فایده است ** فایده آن باز با تو عایده است
Birinci faydası şudur; O hasta adam, bir kutup, bir ulu şah olabilir.
فایده اول که آن شخص علیل ** بوک قطبی باشد و شاه جلیل
Mademki inatçı adam, gönlünün iki gözü de yok, odunu ödağacından ayırt edemezsin.2145
ور نباشد قطب یار ره بود ** شه نباشد فارس اسپه بود
Âlemde hazineler var. Beyhude üzülme, yorulma. Yalnız hiçbir viraneyi de definesiz bilme.
پس صله یاران ره لازم شمار ** هر که باشد گر پیاده گر سوار
Her dervişe ne olur, ne olmaz diye mülâzemette bulunadır, bir nişane buldun mu da artık onun etrafında adamakıllı dön, dolaş!
ور عدو باشد همین احسان نکوست ** که به احسان بس عدو گشته است دوست
Mademki sende o can gözü yok, her vücutta define var san!
ور نگردد دوست کینش کم شود ** ز آن که احسان کینه را مرهم شود
Kutup olmasa bile belki bir yol dostudur, padişah değilse bile bir atlı askerdir.
بس فواید هست غیر این و لیک ** از درازی خایفم ای یار نیک
Kim olursa olsun, ister yaya, ister atlı, yol dostlarıyla buluşmayı, onların halini sormayı, hatırlarını ele almayı lâzım bil.2150
حاصل این آمد که یار جمع باش ** هم چو بتگر از حجر یاری تراش
Hatta o adam, düşman bile olsa yine ihsan iyidir. Çünkü ihsan yüzünden düşman bile adama dost olur.
ز آن که انبوهی و جمع کاروان ** ره زنان را بشکند پشت و سنان
Dost olmasa bile hiç olmazsa kini azalır. Çünkü ihsanda bulunmak, kine âdeta merhemdir.
چون دو چشم دل نداری ای عنود ** که نمیدانی تو هیزم را ز عود
Bundan başka daha nice faydaları var ama ey iyi adam, sözü uzatmadan korkuyorum.
چون که گنجی هست در عالم مرنج ** هیچ ویران را مدان خالی ز گنج
Sözün hülâsası şu: Topluluğa dost ol. Hatta bir dost bulamazsan put yapan Amad gibi taştan bir dost yont, onu sev!
قصد هر درویش میکن از گزاف ** چون نشان یابی بجد میکن طواف
Zira kalabalık ve kervan halkının çokluğu yol vurucuların belini kırar, onları kahreder.2155
چون تو را آن چشم باطن بین نبود ** گنج میپندار اندر هر وجود
Ulu Tanrı’nın Musa Aleyhisselâm’a “Niçin hastalığımda benim halimi, hatırımı sormağa gelmedin?” diye vahyetmesi
وحی کردن حق تعالی به موسی علیه السلام که چرا به عیادت من نیامدی
Tanrı’dan Musa’ya şu hitap geldi: “Ey koltuğundan ayın doğduğunu gören!
آمد از حق سوی موسی این عتاب ** کای طلوع ماه دیده تو ز جیب
Seni Tanrılık nurunun doğusu haline getirdiğim halde ben ki Tanrı’yım, hastalandım da niçin halimi hatırımı sormaya gelmedin?”
مشرقت کردم ز نور ایزدی ** من حقم رنجور گشتم نامدی
Musa, “Tanrı” sen kusurdan münezzehsin. Bu ne remizdir, Yarabbi, bunu bildir” dedi.
گفت سبحانا تو پاکی از زیان ** این چه رمز است این بکن یا رب بیان
Bunun üzerine Tanrı, yine “ Hastalığımda kerem edip niçin halimi sormadın?” buyurdu.
باز فرمودش که در رنجوریم ** چون نپرسیدی تو از روی کرم
Musa, “Yarabbi, senin bir noksanın olamaz. Aklım şaştı, bu sözün hakikatini anlat” dedi.2160
گفت یا رب نیست نقصانی تو را ** عقل گم شد این سخن را بر گشا
Tanrı, “Evet, has ve seçilmiş bir kulun hastalanmıştı. İyice bir bak hele o, benim.
گفت آری بنده خاص گزین ** گشت رنجور او منم نیکو ببین
Onun özür serdetmesi benim özür serdetmemdir. Onun hastalığı benim hastalığımdır” buyurdu.
هست معذوریش معذوری من ** هست رنجوریش رنجوری من
Tanrı ile oturup kalkmak isteyen kişi veliler huzurunda otursun.
هر که خواهد همنشینی خدا ** تا نشیند در حضور اولیا
Velilerin huzurundan kesilirsen helâk oldun gitti. Çünkü sen küllü olmayan bir cüzüsün.
از حضور اولیا گر بسکلی ** تو هلاکی ز آن که جزوی بیکلی
Şeytan, birisini kerem sahiplerinden ayırırsa onu kimsiz, kimsesiz bir hale kor, o halde de bulunca başını yer, mahvedip gider.2165
هر که را دیو از کریمان وابرد ** بیکسش یابد سرش را او خورد
Topluluktan bir an bile ayrılmak bil ki Şeytan’ın hilesinden ibarettir.
یک بدست از جمع رفتن یک زمان ** مکر دیو است بشنو و نیکو بدان
Bağcının, sofi, fakîh ve alevîyi birbirinden ayırıp yalnız bırakması
تنها کردن باغبان صوفی و فقیه و علوی را از همدیگر
Bir bahçıvan, bahçesine üç tane hırsızın girdiğini gördü.
باغبانی چون نظر در باغ کرد ** دید چون دزدان به باغ خود سه مرد
Bu üç kişinin birisi bir fakîh, birisi bir şerif, bir tanesi de bir sofi idi. Üçü de hafif meşrep ve vefasız kimselerdi.
یک فقیه و یک شریف و صوفیی ** هر یکی شوخی بدی لایوفیی
Bahçıvan, kendi kendine “Bunlara karşı söyleyeceğim nice sözler, bunları ilzam için getireceğim yüzlerce deliller var. Fakat bunlar, bir topluluk. Topluluksa kuvvettir,
گفت با اینها مرا صد حجت است ** لیک جمعاند و جماعت قوت است
Tek başıma bu üç kişinin hakkından gelemem, Önce onları birbirinden ayırmak lâzım.2170
بر نیایم یک تنه با سه نفر ** پس ببرمشان نخست از همدگر
Her birisini, öbüründen ayırayım. Ondan sonra birer, birer saçlarını, sakallarını yolarım” dedi.
هر یکی را من به سویی افکنم ** چون که تنها شد سبیلش بر کنم
Hile edip arkadaşlarıyla arasını açmak üzere önce sofiyi yola vurdu.
حیله کرد و کرد صوفی را به راه ** تا کند یارانش را با او تباه
Sofi gidince öbür iki arkadaşıyla yalnız kaldı.
گفت صوفی را برو سوی وثاق ** یک گلیم آور برای این رفاق
Sofiye “Eve git, bu arkadaşlar için bir kilim getir” dedi. Fakîhe “Sen fakîhsin, bu da ünlü bir şerif.
رفت صوفی گفت خلوت با دو یار ** تو فقیهی وین شریف نامدار
Biz, senin fetvanla ekmek yemekte, senin bilgi kanadında uçmaktayız.2175
ما به فتوی تو نانی میخوریم ** ما به پر دانش تو میپریم
Bu da bizim şehzademiz, sultanımız. Seyit ve Mustafa’nın soyundan, sopundan.
وین دگر شه زاده و سلطان ماست ** سید است از خاندان مصطفاست
Bu pisboğaz, bu hasis sofi kim oluyor ki sizin gibi padişahlarla düşüp kalkıyor.
کیست آن صوفی شکم خوار خسیس ** تا بود با چون شما شاهان جلیس
Gelince onu savın gitsin. Siz de tam bir hafta benim bahçemde, çayır çimenliğimde kalın.
چون بیاید مر و را پنبه کنید ** هفتهای بر باغ و راغ من زنید
Hatta bağ da nedir ki? Canim bile sizin. Siz benim sağ gözüm mesabesindesiniz” dedi.
باغ چه بود جان من آن شماست ** ای شما بوده مرا چون چشم راست
Onları vesveselendirip kandırdı. Ah, arkadaştan ayrılmamak gerek.2180
وسوسه کرد و مر ایشان را فریفت ** آه کز یاران نمیباید شکیفت
Sofi gelince onu savdılar. Bu sefer bahçıvan, koca bir sopayla ardından seğirtti.
چون به ره کردند صوفی را و رفت ** خصم شد اندر پیش با چوب زفت
Dedi ki: “Ey köpek sofi, demek sen cüret edip benim bağıma giriyorsun ha!
گفت ای سگ صوفیی باشد که تیز ** اندر آیی باغ ما تو از ستیز
Sana bu hususta Cüneyt mi yol gösterdi, Bayezid mi? Bu sana hangi şeyhin, hangi pirinden kaldı?
این جنیدت ره نمود و بایزید ** از کدامین شیخ و پیرت این رسید