English    Türkçe    فارسی   

2
220-269

  • Sofi uzun zaman yolculukta bulunduğundan gözlerini yumup daldı, rüya görmeye başladı: 220
  • Eşeği bir kurda sataşmıştı. Kurt, sırtından, oyluğundan onu paralıyordu.
  • Uyanıp “Lâhavle. Bu ne biçim saçma rüya, Acaba o şefkatli hizmetçi nerede ki?” dedi.
  • Yine daldı. Bu sefer eşeğini yolda giderken gâh, bir kuyuya, gâh bir çukura düşüyor gördü.
  • Türlü, türlü kötü rüyalar görüyordu. Rüyasında bazen Fatiha suresini, bazen Karia suresini okuyordu.
  • “ Çare ne? Dostlar kalkıp gittiler. Bütün kapıları da kapadılar” dedi. 225
  • Yine “O Hizmetçiceğiz, bizimle tuz ekmek yemedi mi ki?
  • Ben ona lütuftan başka ne yaptım, yumuşak sözlerden başka ne söyledim? Aksine o bana neden kinlendi ki?
  • Her düşmanlığa bir sebep olur. Yoksa aynı cinsten oluş insanı vefakâr eder” diyordu.
  • Sonra tekrar “ Lütuf ve ihsan sahibi Âdem, iblise bir cefada bulundu mu ki?
  • İnsan; yılana, akrebe ne yaptı ki onlar, daima insanı sokmak öldürmek isterler. 230
  • Kurdun huyu yırtıcılıktır. Bu haset de nihayet yaradılışta vardır demekte”,
  • Sonra yine “ Böyle kötü zanna düşmek hatadır. Neye kardeşim hakkında böyle bir zanda bulunuyorum?” diye söylenmekteydi.
  • Yine dönüp diyordu ki: “ Bu kötü zanna düşmek de bir tedbire sarılmaktır. Şüpheye düşmeyen muvaffak olur mu?”
  • Sofi vesvese içindeydi. Eşeğe gelince öyle bir haldeydi ki düşmanların cezası da, dilerim böyle olsun!
  • Zavallı eşek; taş toprak içinde, semeri tersine dönmüş, kuskunu kopmuştur. 235
  • Yol yürümekten ölmüş, bütün gece yemsiz, gâh can çekişmekte, gâh ölüm haline gelmekteydi.
  • Bütün gece “Yarabbi, arpadan vazgeçtim, bir avuçcağızdan da az saman olsa” diye sayıklıyordu.
  • Hâl diliyle “Ey şeyhler, bir merhamet edin, bu ham ve edepsiz hizmetçinin elinden yandım” diyordu.
  • O eşeğin çektiği eziyeti duyduğu azabı ancak karada uçan kuş, sele kapılırsa çeker duyar!
  • Nihayet biçare eşek, açlık illetinden o gece seher çağına kadar yan üstü yattı. 240
  • Gündüz olunca, hizmetçi gelip hemen semerini düzeltti, sırtına vurdu.
  • Eşekçiler gibi birkaç sopa indirdi. O köpek hizmetçiden ne umulursa eşeğe onu yaptı.
  • Eşek dayağın, şiddetinden sıçradı, kalktı. Dili yok ki halini söylesin!
  • Kervan halkının Sofinin eşeğini hasta sanmaları
  • Sofi, merkebe binip yola düzülünce merkep, her an yüzüstü düşmeye başladı.
  • Halk, merkep düştükçe onu kaldırmaya koyuldu. Herkes onu hasta sanıyordu. 245
  • Birisi kulağını burmakta, öbürü yara var mı diye damağını yoklamakta,
  • Diğeri nalında taş aramakta, bir diğeri de gözünü puslu görmekteydi.
  • Sofiye “ Ey Şeyh, bu ne hal? Dün, şükür olsun, bu eşek kuvvetlidir demiyor muydun?” dediler.
  • Sofi, geceleyin “Lâhavle” yiyen eşek, ancak böyle gider.
  • Merkebin azığı geceleyin “Lâhavle” olur, Geceleyin tespih çeker durursa gündüzün de secde eder, dedi. 250
  • İnsanların çoğu insan yiyicidir. Onların selam vermelerine pek emin olma!
  • Hepsinin de gönlü Şeytan evidir. İnsan şeytanının lâfına pek kulak asma!
  • Şeytan’ın ağzından çıkan “Lâhavle”ye kanan kişi, savaşta o eşek gibi tepesi üstüne düşer.
  • Dünyada Şeytan’ın şeytanlığına uyan; dost yüzlü düşmanın hürmetine, hilesine kanarsa,
  • O eşek gibi arıklıktan ve sersemlikten İslâm yolunda, Sırat köprüsünün üstünde tepe taklak gelir. 255
  • Kötü dostun işvelerine kulak verme; yeryüzünde tuzak gör, emniyetle yürüme.
  • Yüz binlerce “ Lâhavle” okuyan Şeytan’a bak; ey Âdem, iblisi gör, bak nasıl yılanda gizlenmiş!
  • Dostun postunu yüzmek için kasap gibi sana “Ey can, ey sevgili” diye hitap eder.
  • Bu suretle postunu yüzmek ister. Düşmanların afyonunu tadan kişinin vay haline!
  • Ağlatıp inleterek kanını dökmek için kasap gibi ayağın baş kor, sana hitaplarda bulunur. 260
  • Aslanlar gibi avını kendin avla. Yabancının yaltaklanmasını da terk et, akrabanın yaltaklanmasını da!
  • Aşağılık kişilerin hürmetini, hatır saymasını, o hizmetçinin hürmeti ve hatır sayması gibi bil. Kimsesizlik, adam olmayan kişilerin işvesinden iyidir.
  • İnsanların arazisine ev kurma, kendi işini, gör yabancı kişinin işini değil!
  • Yabancı kişi kimdir? Senin toprak bedenin, senin gama, eleme düşmen de onun yüzündendir.
  • Tene yağlı, ballı şeyleri verdikçe cevherini, hakikatini semirmiş göremezsin. 265
  • Teni miskler içine yerleştirsen yine ölüm gününde pis kokusu meydana çıkar.
  • Miski tene sürme, gönle sür. Misk nedir? Ululuk sahibi Allah’ın adı.
  • O münafık, miski tene sürer de ruhu, külhanın ta dibine sokar.
  • Dilin de Allah adı, canındaysa imansız düşüncesi yüzünden pis kokular!