Uyanık olduğu halde güzel rüya gören âriftir. Sen onun bastığı toprağı gözüne sürme gibi çek.
آن که بیدار است و بیند خواب خوش ** عارف است او خاک او در دیده کش
Bayezid o pirin huzuruna varıp oturdu, halini sordu; onun hem fakir, hem de aile efradı çok olduğunu anladı.
پیش او بنشست و میپرسید حال ** یافتش درویش و هم صاحب عیال
Pir, “Ey bayezid nereye gidiyorsun gurbet pılı pırtısını nereye kadar çekip sürüyeceksin” dedi.
گفت عزم تو کجا ای بایزید ** رخت غربت را کجا خواهی کشید
Bayezid “ Hac mevsimi Kâbe’ye gidiyorum” diye cevap verdi. Pir dedi ki: “Yol masrafı olarak yanında ne var?”
گفت قصد کعبه دارم از پگه ** گفت هین با خود چه داری زاد ره
Bayezid “ İki yüz dirhem gümüşüm var. Ridamın ucuna sımsıkı bağladım işte.” deyince,2240
گفت دارم از درم نقره دویست ** نک ببسته سخت در گوشهی ردی است
Pir, “Etrafımda yedi kere tavaf et. Bu tavafı hac tavafından daha makbul bil.
گفت طوفی کن به گردم هفت بار ** وین نکوتر از طواف حج شمار
O dirhemleri de, ey cömert kişi, bana ver. Bil ki hac ettin muradın hâsıl oldu.
و آن درمها پیش من نهای جواد ** دان که حج کردی و حاصل شد مراد
Umre ettin ebedi ömre nail oldun, sâf bir hale geldin, Safa’ya koştun, Saiy erkânını yerine getirdin.
عمره کردی عمر باقی یافتی ** صاف گشتی بر صفا بشتافتی
Canının gördüğü Hak hakkı için ki o, beni kendi evinden daha üstün, daha makbul etmiştir;
حق آن حقی که جانت دیده است ** که مرا بر بیت خود بگزیده است
Kâbe her ne kadar onun lütuf ve ihsan evidir ama benim vücudum da onun sır evi.2245
کعبه هر چندی که خانهی بر اوست ** خلقت من نیز خانهی سر اوست
Tanrı, Kâbe’yi kurdu ama kurdu kuralı ona gitmedi. Hâlbuki bu eve, benim vücuduma, o ebedi diri olan Tanrı’dan başka kimse gelmedi.
تا بکرد آن کعبه را در وی نرفت ** و اندر این خانه بجز آن حی نرفت
Beni gördün ya, bil ki Tanrı’yı gördün; doğruluk Kâbe’sinin, hakikî Kâbe’nin etrafında tavaf ettin.
چون مرا دیدی خدا را دیدهای ** گرد کعبهی صدق بر گردیدهای
Bana hizmet, Tanrıya itaat etmek, onu övmektir. Sakın Hakkı benden ayrı sanma.
خدمت من طاعت و حمد خداست ** تا نپنداری که حق از من جداست
Gözünü iyi aç da bana öyle bak ki beşerde Tanrı nurunu göresin” dedi.
چشم نیکو باز کن در من نگر ** تا ببینی نور حق اندر بشر
Bayezid, o nükteleri dinledi, altın bir küpe gibi kulağına taktı.2250
بایزید آن نکتهها را هوش داشت ** همچو زرین حلقهاش در گوش داشت
Bu yüzden derecesi yükseldi, fazileti arttı. Hakikat yolunun sonuna erişmiş olan Bayezid, artık ondan sonra bir son tasavvur edilemeyecek olan bir makama vardı.
آمد از وی بایزید اندر مزید ** منتهی در منتها آخر رسید
Peygamber’in o şahsın hastalandığına, duada küstahlık etmesinin sebep olduğunu bildirmesi
دانستن پیغامبر صلی الله علیه و آله که سبب رنجوری آن شخص گستاخی بوده است در دعا
Peygamber, o hastayı görünce halini hatırını sordu, o hakikî dosta iltifatlarda bulundu.
چون پیمبر دید آن بیمار را ** خوش نوازش کرد یار غار را