English    Türkçe    فارسی   

2
2389-2438

  • Muhtesip “Söyle, testide ne var?” diye sordu. Adam, “İçtiğim şey” diye cevap verdi. Muhtesip, “Bu gizli bir lâf.
  • Ne içtin, içtiğin ne ?” diye sordu. Adam “ Testide gizli olan şey işte” dedi. 2390
  • Bu sual cevap, birbirine ulanıp gitti. Muhtesip de eşek gibi çamura saplanıp kaldı.
  • Ona, “Gel de bir ah de bakalım” dedi. Sarhoş söz söylerken “Hu, hu” dedi.
  • Muhtesip, “Ben sana ah dedim, hu, de demedim, sen hu diyorsun” deyince, adam, “Ben neşeliyim, sen gamdan iki büklüm olmuşsun.
  • Ah; dertten, gamdan, zulümden olur. Sarhoşların bu hu’larıysa neşedendir.” dedi.
  • Muhtesip, “Ben şunu, bunu bilmem, kalk. Marifet satıp durma. Bu dırıltıyı bırak” dedi. 2395
  • Adam, “Yürü be, sen neredesin, ben nerede?” deyince, Muhtesip, “ Hadi kalk, zindana gel” dedi.
  • Sarhoş dedi ki: “Be Muhtesip, beni bırak da yürü işine. Çıplak adamdan rehin alabilir misin sen?
  • Eğer benim yürümeye kuvvetim olsaydı burada yatar mıydım. Evime giderdim.
  • Eğer benim de aklım olsaydı, imkânını bulsaydım şeyhler gibi dükkân başında bulunurdum.”
  • Adam’ın halini anlamak için o ulu zatı ikinci defa olarak konuşturması
  • O, büyük adamın ahvalini öğrenmek isteyen adam “ Ey sopayı at edinip binen atlı, bir an için olsun atını bu tarafa sür dedi. 2400
  • Adam, “Çabuk söyle, atım çok serkeştir, pek huyludur.
  • Çabuk ol ki seni tepmesin. Ne soracaksan açıkça sor bakalım” diyerek sopasını o tarafa sürdü.
  • Adam gönlündeki sırrı söylemeye imkân bulamadı. Ondan vazgeçip veliyi alaya aldı.
  • Dedi ki: “Bu sokakta oturan kadınlardan birini almak istiyorum. Benim gibi bir adama acaba hangisi lâyık?”
  • Veli, “Dünyada üç türlü kadın vardır. İkisi zahmet ve mihnetten ibarettir, biri daimi bir hazinedir. 2405
  • Onu alırsan tamamıyla senin olur. İkincisinin yarısı senin olur, yarısı senden ayrı kalır.
  • Üçüncü ise hiç sana mal olmaz. Bunu duydun ya. Hadi şimdi yürü, ben gidiyorum.
  • Sen de durma atım seni tepelemesin. Yoksa bir düştün mü, bir daha kalkamazsın!” dedi.
  • Şeyh, sopasını sürüp çocukların arasına katıldı. O genç adam ona tekrar bağırdı.
  • “Gel de hiç olmazsa şunu etraflıca anlat. Bu söylediğin üç çeşit kadın kimlerdir? Onu bir söyle!” 2410
  • Şeyh, yine onun yanına at sürüp dedi ki: “Bakir, tamamıyla sana mal olur, gamdan kurtulursun.
  • Yarısı senin olan da duldur. Fakat hiçbir suretle sana mal olmayan, evlâdı olan kadındır.
  • İlk kocasından evlâdı olursa sevgisi de, bütün hâtıraları da oraya gider.
  • Hadi git, atım seni tepmesin. Uzaklaş, yoksa serkeş atımın nalı seni ezer!
  • Şeyh yine hay huy edip sopasını sürdü, yine çocukları yanına çağırdı. 2415
  • Adam tekrar bağırdı: “Ey ulu padişah, bir sualim kaldı, gel!” dedi.
  • Şeyh tekrar o tarafa gelip “Çabuk söyle, nedir? Çok duramam, çünkü o çocuk meydandan topumu kaptı!” dedi.
  • Adam “Ey Padişah, bu kadar akla, edebe sahip olduğun halde bu ne divanelik, bu ne iş. Şaşılacak şey!
  • Sen söz söylerken Aklı Küllünde ötesindesin; bir güneş olduğun halde nasıl delilikle gizleniyorsun” dedi.
  • Şeyh dedi ki: ”Bu külhanbeyleri beni bu şehre kadı yapmaya karar verdiler. 2420
  • Reddettim, 'imkânı yok. Senin gibi âlim, fâzıl kimse yok.
  • Şeriatta da senden aşağı birisini kendimize ulu yapmamıza müsaade yok.' dediler.
  • Bunun zoruyla kendimi deli gösterdim, deliliğe Tanrı rahmeti geç erişir ama adamakıllı eriyordum. Fakat hakikatte evvelce ne idiysem yine oyum benim ben.
  • Aklım hazinedir, ben viraneyim. Deliyim hazineyi gösterirsem! 2425
  • Divane odur ki divane olmadı, divane odur ki bu bekçiyi gördüğü halde evine girmedi.
  • Benim bilgim cevherdir, araz değil. Bu değerli bilgi, bir maksada erişmek için değil ki.
  • Ben şeker madeniyim, şeker kamışıyım, hem benden yetişmekte, hem ben yiyorum.
  • Bir bilgiyi işiten kişi beğenmez, kabul eylemez, feryat ederse o bilgi taklit bilgisidir, öğrenilerek elde edilmiştir.( adama mal olmamıştır.)
  • Çünkü geçim elde edilmiştir, gönül aydınlatmak için değil. Bu ilim de, talibi gibi aşağılık dünya ilmidir. 2430
  • Bazı adamlar, havas ve avama görünmek için ilim öğrenmek ister, bu âlemden halâs olmak için değil.
  • Böyle adam fareye benzer; her tarafı deler ama vuslat nurlarından gafildir.
  • Nuru, sahraya yol bulamadığı için ona bu karanlık kuyusu, hoş bir meskendir.
  • Fakat Tanrı, ona akıl kanadını ihsan ederse farelikten kurtulur, kuşlar gibi uçar.
  • Kanat aramazsa yerin dibinde kalır, Simâk burcuna yol bulmaktan ümitsiz bir hale düşer. 2435
  • Söze gelen ilim, cansızdır; satın alıcıların yüzüne âşıktır.
  • Münakaşa ve mübahase zamanı o ilim, büyük görünür ama alıcısı olmayınca ölür gider.
  • Hâlbuki benim müşterim Tanrı’dır. Beni o yüceltir, o satın alır.