Bu sual cevap, birbirine ulanıp gitti. Muhtesip de eşek gibi çamura saplanıp kaldı.
دور میشد این سؤال و این جواب ** ماند چون خر محتسب اندر خلاب
Ona, “Gel de bir ah de bakalım” dedi. Sarhoş söz söylerken “Hu, hu” dedi.
گفت او را محتسب هین آه کن ** مست هو هو کرد هنگام سخن
Muhtesip, “Ben sana ah dedim, hu, de demedim, sen hu diyorsun” deyince, adam, “Ben neşeliyim, sen gamdan iki büklüm olmuşsun.
گفت گفتم آه کن هو میکنی ** گفت من شاد و تو از غم دم زنی
Ah; dertten, gamdan, zulümden olur. Sarhoşların bu hu’larıysa neşedendir.” dedi.
آه از درد و غم و بیدادی است ** هوی هوی می خوران از شادی است
Muhtesip, “Ben şunu, bunu bilmem, kalk. Marifet satıp durma. Bu dırıltıyı bırak” dedi.2395
محتسب گفت این ندانم خیز خیز ** معرفت متراش و بگذار این ستیز
Adam, “Yürü be, sen neredesin, ben nerede?” deyince, Muhtesip, “ Hadi kalk, zindana gel” dedi.
گفت رو تو از کجا من از کجا ** گفت مستی خیز تا زندان بیا
Sarhoş dedi ki: “Be Muhtesip, beni bırak da yürü işine. Çıplak adamdan rehin alabilir misin sen?
گفت مست ای محتسب بگذار و رو ** از برهنه کی توان بردن گرو
Eğer benim yürümeye kuvvetim olsaydı burada yatar mıydım. Evime giderdim.
گر مرا خود قوت رفتن بدی ** خانهی خود رفتمی وین کی شدی
Eğer benim de aklım olsaydı, imkânını bulsaydım şeyhler gibi dükkân başında bulunurdum.”
من اگر با عقل و با امکانمی ** همچو شیخان بر سر دکانمی
Adam’ın halini anlamak için o ulu zatı ikinci defa olarak konuşturması
دوم بار در سخن کشیدن سایل آن بزرگ را تا حال او معلوم تر گردد
O, büyük adamın ahvalini öğrenmek isteyen adam “ Ey sopayı at edinip binen atlı, bir an için olsun atını bu tarafa sür dedi.2400
گفت آن طالب که آخر یک نفس ** ای سواره بر نی این سو ران فرس
Adam, “Çabuk söyle, atım çok serkeştir, pek huyludur.
راند سوی او که هین زوتر بگو ** کاسب من بس توسن است و تند خو
Çabuk ol ki seni tepmesin. Ne soracaksan açıkça sor bakalım” diyerek sopasını o tarafa sürdü.
تا لگد بر تو نکوبد زود باش ** از چه میپرسی بیانش کن تو فاش
Adam gönlündeki sırrı söylemeye imkân bulamadı. Ondan vazgeçip veliyi alaya aldı.
او مجال راز دل گفتن ندید ** زو برون شو کرد و در لاغش کشید
Dedi ki: “Bu sokakta oturan kadınlardan birini almak istiyorum. Benim gibi bir adama acaba hangisi lâyık?”
گفت میخواهم در این کوچه زنی ** کیست لایق از برای چون منی
Veli, “Dünyada üç türlü kadın vardır. İkisi zahmet ve mihnetten ibarettir, biri daimi bir hazinedir.2405
گفت سه گونه زناند اندر جهان ** آن دو رنج و این یکی گنج روان
Onu alırsan tamamıyla senin olur. İkincisinin yarısı senin olur, yarısı senden ayrı kalır.
آن یکی را چون بخواهی کل تراست ** و آن دگر نیمی ترا نیمی جداست
Üçüncü ise hiç sana mal olmaz. Bunu duydun ya. Hadi şimdi yürü, ben gidiyorum.
و آن سوم هیچ او ترا نبود بدان ** این شنودی دور شو رفتم روان
Sen de durma atım seni tepelemesin. Yoksa bir düştün mü, bir daha kalkamazsın!” dedi.
تا ترا اسبم نپراند لگد ** که بیفتی بر نخیزی تا ابد
Şeyh, sopasını sürüp çocukların arasına katıldı. O genç adam ona tekrar bağırdı.
شیخ راند اندر میان کودکان ** بانگ زد بار دگر او را جوان
“Gel de hiç olmazsa şunu etraflıca anlat. Bu söylediğin üç çeşit kadın kimlerdir? Onu bir söyle!”2410
که بیا آخر بگو تفسیر این ** این زنان سه نوع گفتی بر گزین
Şeyh, yine onun yanına at sürüp dedi ki: “Bakir, tamamıyla sana mal olur, gamdan kurtulursun.
راند سوی او و گفتش بکر خاص ** کل ترا باشد ز غم یابی خلاص
Yarısı senin olan da duldur. Fakat hiçbir suretle sana mal olmayan, evlâdı olan kadındır.
و انکه نیمی آن تو بیوه بود ** و انکه هیچست آن عیال با ولد
İlk kocasından evlâdı olursa sevgisi de, bütün hâtıraları da oraya gider.
چون ز شوی اولش کودک بود ** مهر و کل خاطرش آن سو رود
Hadi git, atım seni tepmesin. Uzaklaş, yoksa serkeş atımın nalı seni ezer!
دور شو تا اسب نندازد لگد ** سم اسب توسنم بر تو رسد
Şeyh yine hay huy edip sopasını sürdü, yine çocukları yanına çağırdı.2415
های و هویی کرد شیخ و باز راند ** کودکان را باز سوی خویش خواند
Adam tekrar bağırdı: “Ey ulu padişah, bir sualim kaldı, gel!” dedi.
باز بانگش کرد آن سایل بیا ** یک سؤالم ماند ای شاه کیا
Şeyh tekrar o tarafa gelip “Çabuk söyle, nedir? Çok duramam, çünkü o çocuk meydandan topumu kaptı!” dedi.
باز راند این سو بگو زودتر چه بود ** که ز میدان آن بچه گویم ربود
Adam “Ey Padişah, bu kadar akla, edebe sahip olduğun halde bu ne divanelik, bu ne iş. Şaşılacak şey!
گفت ای شه با چنین عقل و ادب ** این چه شیداست این چه فعل است ای عجب
Sen söz söylerken Aklı Küllünde ötesindesin; bir güneş olduğun halde nasıl delilikle gizleniyorsun” dedi.
تو ورای عقل کلی در بیان ** آفتابی در جنون چونی نهان
Şeyh dedi ki: ”Bu külhanbeyleri beni bu şehre kadı yapmaya karar verdiler.2420
گفت این اوباش رایی میزنند ** تا در این شهر خودم قاضی کنند
Reddettim, 'imkânı yok. Senin gibi âlim, fâzıl kimse yok.
دفع میگفتم مرا گفتند نی ** نیست چون تو عالمی صاحب فنی
با وجود تو حرام است و خبیث ** که کم از تو در قضا گوید حدیث
Şeriatta da senden aşağı birisini kendimize ulu yapmamıza müsaade yok.' dediler.
در شریعت نیست دستوری که ما ** کمتر از تو شه کنیم و پیشوا
Bunun zoruyla kendimi deli gösterdim, deliliğe Tanrı rahmeti geç erişir ama adamakıllı eriyordum. Fakat hakikatte evvelce ne idiysem yine oyum benim ben.
زین ضرورت گیج و دیوانه شدم ** لیک در باطن همانم که بدم
Aklım hazinedir, ben viraneyim. Deliyim hazineyi gösterirsem!2425
عقل من گنج است و من ویرانهام ** گنج اگر پیدا کنم دیوانهام
Divane odur ki divane olmadı, divane odur ki bu bekçiyi gördüğü halde evine girmedi.
اوست دیوانه که دیوانه نشد ** این عسس را دید و در خانه نشد
Benim bilgim cevherdir, araz değil. Bu değerli bilgi, bir maksada erişmek için değil ki.
دانش من جوهر آمد نه عرض ** این بهایی نیست بهر هر غرض
Ben şeker madeniyim, şeker kamışıyım, hem benden yetişmekte, hem ben yiyorum.
کان قندم نیستان شکرم ** هم ز من میروید و من میخورم
Bir bilgiyi işiten kişi beğenmez, kabul eylemez, feryat ederse o bilgi taklit bilgisidir, öğrenilerek elde edilmiştir.( adama mal olmamıştır.)
علم تقلیدی و تعلیمی است آن ** کز نفورش مستمع دارد فغان
Çünkü geçim elde edilmiştir, gönül aydınlatmak için değil. Bu ilim de, talibi gibi aşağılık dünya ilmidir.2430
چون پی دانه نه بهر روشنی است ** همچو طالب علم دنیای دنی است
Bazı adamlar, havas ve avama görünmek için ilim öğrenmek ister, bu âlemden halâs olmak için değil.
طالب علم است بهر عام و خاص ** نی که تا یابد از این عالم خلاص
Böyle adam fareye benzer; her tarafı deler ama vuslat nurlarından gafildir.
همچو موشی هر طرف سوراخ کرد ** چون که نورش راند از در گشت سرد
Nuru, sahraya yol bulamadığı için ona bu karanlık kuyusu, hoş bir meskendir.
چون که سوی دشت و نورش ره نبود ** هم در آن ظلمات جهدی مینمود
Fakat Tanrı, ona akıl kanadını ihsan ederse farelikten kurtulur, kuşlar gibi uçar.
گر خدایش پر دهد پر خرد ** برهد از موشی و چون مرغان پرد
Kanat aramazsa yerin dibinde kalır, Simâk burcuna yol bulmaktan ümitsiz bir hale düşer.2435
ور نجوید پر بماند زیر خاک ** ناامید از رفتن راه سماک
Söze gelen ilim, cansızdır; satın alıcıların yüzüne âşıktır.
علم گفتاری که آن بیجان بود ** عاشق روی خریداران بود
Münakaşa ve mübahase zamanı o ilim, büyük görünür ama alıcısı olmayınca ölür gider.
گر چه باشد وقت بحث علم زفت ** چون خریدارش نباشد مرد و رفت
Hâlbuki benim müşterim Tanrı’dır. Beni o yüceltir, o satın alır.
مشتری من خدای است او مرا ** میکشد بالا که الله اشتری
Benim kanımın diyeti ululuk sahibi Tanrı’nın cemalidir. Ben kendi kan diyetimi yemekteyim, bu bana helâl bir kazançtır.
خونبهای من جمال ذو الجلال ** خونبهای خود خورم کسب حلال
Bu müflis alıcıları bırak. Bir avuç toprak, ne satın alabilir ki?2440
این خریداران مفلس را بهل ** چه خریداری کند یک مشت گل