English    Türkçe    فارسی   

2
2531-2580

  • Elini tutan, yükünü yüklenen odur. Her an, her nefes, o anı, o nefesi ondan um!
  • Onun feyzine geç mazhar olduysan gam yeme. Bilirsin ki ihmal etmez, imhal eder.
  • Tanrı rahmeti geç erişir ama adamakıllı erişir, seni bir an bile huzurundan ayırmaz, her an seninledir.
  • Bu vuslatın, bu muhabbetin şerhini duymak istersen adamakıllı düşünerek “Vedduha” suresini okuyuver!
  • Eğer sen kötülükler de ondandır dersen öyledir ama bundan onun kemaline noksan mı gelir ki? 2535
  • Bu kötülük ihsanı da onun kemalindendir. Dinle ulu kişi, sana bir misal getireyim:
  • Meselâ ressam iki türlü resim yapar: Güzellerin resimleriyle, çirkin resimleri.
  • Yusuf’un, yaratılışı güzel hurinin resmini de yapar, ifritlerin, çirkin iblislerin resmini de.
  • İki türlü resim de onun üstatlığının eseridir. Bu, ressamın çirkinliğine delil olamaz, bilâkis üstatlığına delildir.
  • Çirkini gayet çirkin olarak yapar, o derecede ki bütün çirkinlikler, onun etrafında döner, örülür. 2540
  • Bu suretle de bilgisindeki kemal meydana gelir, üstatlığını inkâr eden rüsvay olur.
  • Eğer çirkinin resmini yapmayı bilmezse ressam, nâkıstır. İşte bu yüzden Tanrı hem kâfirin yaratıcısıdır, hem müminin.
  • Bu yüzden küfür de Tanrılığına şahittir, iman da. İkisi de ona secde eder.
  • Fakat bil ki müminin secdesi dileyerektir. Çünkü mümin, Tanrı rızasını arar, maksadı onun rızasını almaktır.
  • Kâfir de istemeyerek Tanrı’ya tapar ama onun maksadı başkadır. 2545
  • Padişahın kalesini yapar ama beylik dâvasındadır.
  • Kale, onun malı olsun diye isyan eder, fakat nihayet kale, padişahın eline geçer.
  • Müminse o kaleyi padişah için tamir eder, makam sahibi, mevki sahibi olmak için değil.
  • Çirkin, “Ey çirkini de yaratan padişah, sen güzeli de yaratmaya kaadirsin, çirkini de” der.
  • Güzel de “Ey güzellik padişahı, beni bütün ayıplardan arıttın” der. 2550
  • Peygamber Sallâllahu Aleyhi Ve Sellem’in nasihat etmesi ve hastaya dua öğretmesi
  • Peygamber, o hastaya dedi ki: “Sen, şunu söyle; Tanrı, sen bize güçlükleri kolaylaştır.
  • Dünya yurdunda bize iyilik ver, ahiret yurdunda da.
  • Yolumuzu gül bahçesi gibi lâtif bir hale getir, ey Yüce Tanrı, konağımız zaten sensin.”
  • Müminler mahşerde derler ki; “Ey melekler, cehennem müşterek bir yol değil miydi?
  • Mümin de oraya uğrayacaktı, kâfir de. Fakat biz bu yolda ne duman gördük, ne ateş. 2555
  • İşte burası cennet, emniyet yurdu. Peki o aşağılık uğrak nerede?”
  • Melekler derler ki: “Hani geçerken filân yerde gördüğümüz o yemyeşil bahçe vardı ya.
  • Cehennem, o şiddetli azap yurdu, işte orasıydı. Fakat size bağlık, bahçelik, yeşillik bir yer oldu.
  • Siz, bu cehennem huylu, kötü suratlı, ateş meşrepli nefsi.
  • Çalışıp, çabalayıp tertemiz bir hale getirdiniz; Tanrı için ateşi söndürdünüz: 2560
  • Şulelenip duran şehvet ateşini takva yeşilliği, hidayet nuru haline soktunuz;
  • Hırs ateşiniz hilim, bilgisizlik karanlığı ilim oldu;
  • Hırs ateşini attınız; o ateş diken gibiydi, gül bahçesine döndü..
  • Mademki siz kendinizdeki bütün ateşleri bizim için söndürdünüz, bu suretle de zehir, bal haline geldi.
  • Mademki ateşe mensup olan nefsi bir bahçe yapıp oraya vefa tohumları ektiniz, 2565
  • Oradaki zikir ve tespih bülbülleri, yeşillikte, ırmak kıyısında güzel bir tarzda ötüşmeye koyuldular.
  • Tanrı’ya, çağırana icabet ettiniz, nefis cehennemine su serptiniz.
  • Bizim cehennemimiz de size yeşillik, gül bahçesi, ağaçlık haline geldi.”
  • Oğul, ihsanın karşılığı nedir? Lütuf, ihsan ve en değerli sevap.
  • Siz, biz kurbanız, varlık, iyilik vasıflarına karşı fâniyiz: 2570
  • Kalleşsek de, divaneysek de o sâkinin, o kadehin sarhoşlarıyız;
  • Onun hükmüne, onun fermanına baş koymakta, tatlı canımızı ona peşkeş sunmaktayız.
  • Sevgilinin hayali, gönüllerimizde oldukça; işimiz, kulluk ve can vermedir, demediniz mi?
  • Nerede bir belâ çırağı uyandırdılarsa orada yüz binlerce âşığın canını yaktılar.
  • Evin içinde ki âşıklar, sevgilinin cemali çırağına pervanedirler. 2575
  • Gönül, seninle nurlanan yere, belâlardan sana siperlerden olanların meclisine,
  • Sana canlarında yer verenlerin, seni şaraplarla dopdolu bir kadeh haline getirenlerin yanına git!
  • Onların canlarında yurt kur; ey aydın dolunay, gökyüzünde mekân tut!
  • Onlar, sana sırları belirtmek için Utarit gibi gönül defterini açarlar.
  • Mademki yerin yurdun yok bildiklerin yanına var, ay parçasıysan kâmil ve tamam bir aya yüz vur! 2580