English    Türkçe    فارسی   

2
2560-2609

  • Çalışıp, çabalayıp tertemiz bir hale getirdiniz; Tanrı için ateşi söndürdünüz: 2560
  • Şulelenip duran şehvet ateşini takva yeşilliği, hidayet nuru haline soktunuz;
  • Hırs ateşiniz hilim, bilgisizlik karanlığı ilim oldu;
  • Hırs ateşini attınız; o ateş diken gibiydi, gül bahçesine döndü..
  • Mademki siz kendinizdeki bütün ateşleri bizim için söndürdünüz, bu suretle de zehir, bal haline geldi.
  • Mademki ateşe mensup olan nefsi bir bahçe yapıp oraya vefa tohumları ektiniz, 2565
  • Oradaki zikir ve tespih bülbülleri, yeşillikte, ırmak kıyısında güzel bir tarzda ötüşmeye koyuldular.
  • Tanrı’ya, çağırana icabet ettiniz, nefis cehennemine su serptiniz.
  • Bizim cehennemimiz de size yeşillik, gül bahçesi, ağaçlık haline geldi.”
  • Oğul, ihsanın karşılığı nedir? Lütuf, ihsan ve en değerli sevap.
  • Siz, biz kurbanız, varlık, iyilik vasıflarına karşı fâniyiz: 2570
  • Kalleşsek de, divaneysek de o sâkinin, o kadehin sarhoşlarıyız;
  • Onun hükmüne, onun fermanına baş koymakta, tatlı canımızı ona peşkeş sunmaktayız.
  • Sevgilinin hayali, gönüllerimizde oldukça; işimiz, kulluk ve can vermedir, demediniz mi?
  • Nerede bir belâ çırağı uyandırdılarsa orada yüz binlerce âşığın canını yaktılar.
  • Evin içinde ki âşıklar, sevgilinin cemali çırağına pervanedirler. 2575
  • Gönül, seninle nurlanan yere, belâlardan sana siperlerden olanların meclisine,
  • Sana canlarında yer verenlerin, seni şaraplarla dopdolu bir kadeh haline getirenlerin yanına git!
  • Onların canlarında yurt kur; ey aydın dolunay, gökyüzünde mekân tut!
  • Onlar, sana sırları belirtmek için Utarit gibi gönül defterini açarlar.
  • Mademki yerin yurdun yok bildiklerin yanına var, ay parçasıysan kâmil ve tamam bir aya yüz vur! 2580
  • Cüz’ün, küllünden çekinmesi de ne oluyor? Muhalifle bu kaynaşma da ne?
  • Cinse bak, bir nev’ile karışınca, o cinsin nev’i olmuş gayıpları gör, ayn’ın nuru ile ayn kesilmiş.
  • Be akılsız, karı gibi işvelendikçe, yalana işveye kalkıştıkça, nasıl üst olacaksın?
  • Halkın seni övmesini, sana yaltaklanmasını, halkın tatlı ve kandırıcı sözlerini alıyor, altın gibi cebine indiriyorsun!
  • Sana Padişahların sövmesi, vurması, sapıkların övmesinden daha iyidir. 2585
  • Padişahların tokadını ye de aşağılık kişilerin balını yeme, bu suretle er olanların ikbali yüzünden sen de bir er ol.
  • Çünkü onlardan hil’at gelir, devlet gelir. Onlar, ruhun penahında cesedi, can haline getirirler.
  • Nerede bir çıplak, bir yoksul görürsen bil ki bir kâmilden kaçmıştır.
  • Gönlünün dilediğini yapmak, o kör, o kötü ve sermayesiz gönlün istediğini yerine getirmek için bir üstattan firar etmiştir.
  • Eğer ustanın dilediğine uysaydı kendisini de bezerdi, akrabasını da. 2590
  • Dünyada kim ustadan kaçarsa, devletten kaçar; bunu böyle bil.
  • Ten kazancında bir sanat öğrendin, din sanatına da bir el ur!
  • Dünyada elbisen var, zenginleştin; fakat bu âlemden gidince nasıl edeceksin?
  • Ahiret için de bir sanat öğren ki mağfiret kazancını elde edesin.
  • O cihan da pazarla, kazançla dolu bir şehirdir. Zannetme ki kazanma yalnız bu âlemdedir ve bu kazanç kâfidir! 2595
  • Ulu Tanrı “Bu cihanın kazancı, o kazancın yanında çocuk oyuncağıdır” dedi.
  • Hani bir çocuk, öbür çocuğun üstüne yürür, onunla konuşuyor birleşiyor gibi hareketlerde bulunur ya..
  • Çocuklar, dükkâncılık oynarlar ya fakat zaman geçirmeden başka, ellerine bir şey girmez.
  • Gece gelip çatar, çocuk evine aç döner, Öbür çocuklar giderler, tek başına kalakalır.
  • Bu âlem oyun yeridir, ölüm de gece. Geri döner gidersin, fakat kese bomboş, sen de yorgun argın! 2600
  • Be serkeş herif, din kazancı; aşktır, gönül cezbesidir, Hak nuruna kabiliyettir.
  • Bu aşağılık nefis, senden fâni kazanç ister. Fakat niceye bir aşağılık şeyleri kazanıp duracaksın, bırak artık, yeter.
  • Aşağılık nefis eğer senden yüce bir kazanç dilese bile bu dilekte hile ve düzen vardır.
  • İblis’in Muaviye’yi “Kalk, namaz vakti geldi” diye uyandırması
  • Rivayet ederler: O Muaviye köşkünde bir bucakta uyumuştu.
  • Köşkün kapısı içerden kilitliydi, çünkü Muaviye halkın gelip gitmesinden yorulmuştu. 2605
  • Ansızın birisi onu uyandırdı. Muaviye gözünü açınca adam gözden sır oldu.
  • Kendi kendisine, “Köşke kimse giremez. Bu küstahlıkta, bu cürette bulunan kim acaba?” dedi.
  • Etrafı dolaştı, gizlenen adamdan bir nişan bulmak için her tarafı araştırdı.
  • Kapı ardında bir herif gördü. Adam kapıya sinmiş, yüzünü perde ile örtmüş gizlenmişti.