- Ey müşkül oyunlarıyla gönülleri yakan ve gönlüne merhamet gelmeyen!
- ای ز فرزین بندهای مشکلت ** سوخته دلها سیه گشته دلت
- Sen hile denizisin, halk bir katradan ibaret. Sen dağ gibisin, selim kalpli insanlara ancak bir zerre!
- بحر مکری تو خلایق قطرهای ** تو چو کوهی وین سلیمان ذرهای
- Ey düşmanlık edip duran Şeytan, senin hilenden kim kurtulabilir? Hepimiz tufana gark olmuşuz. Ancak Tanrı’nın koruduğu müstesna. 2670
- کی رهد از مکر تو ای مختصم ** غرق طوفانیم الا من عصم
- Nice saadetli yıldız, senin yüzünden ihtiraka düşmüştür. Nice askerler, nice topluluklar, senin yüzünden darmadağın olmuştur!”
- بس ستارهی سعد از تو محترق ** بس سپاه و جمع از تو مفترق
- İblis’in Muaviye’ye cevap vermesi
- باز جواب گفتن ابلیس معاویه را
- İblis Muaviye’ye dedi ki: “Bu bağı çöz. Ben, kalpla halis için mehenğim.
- گفت ابلیسش گشای این عقد را ** من محکم قلب را و نقد را
- Hak, beni aslanla köpeği imtihan etmek için yarattı, halisle kalpı ayırt etmek için halk etti.
- امتحان شیر و کلبم کرد حق ** امتحان نقد و قلبم کرد حق
- Ben, kalpın yüzünü ne vakit karartmışım. Kuyumcuyum ben, ona daima değerini verdim.
- قلب را من کی سیه رو کردهام ** صیرفیام قیمت او کردهام
- İyilere yol gösteririm, kuru dalları keserim. 2675
- نیکوان را ره نمایی میکنم ** شاخههای خشک را بر میکنم
- Bu otları niye ortaya koyarım? Hayvan hangi cinstendir, meydana çıksın diye.
- این علفها مینهم از بهر چیست ** تا پدید آید که حیوان جنس کیست
- Kurt, ceylândan bir yavru doğursa onun kurt yahut ceylân oluşunda şüphe edilir.
- گرگ از آهو چو زاید کودکی ** هست در گرگیش و آهویی شکی
- Önüne otla kemik koy. Bakalım hangisine tezce adım atacak, hangisine meyledecek?
- تو گیاه و استخوان پیشش بریز ** تا کدامین سو کند او گام تیز
- Eğer kemiğe gelirse köpektir, ota meylederse şüphe yok, ceylân cinsindendir.
- گر به سوی استخوان آید سگ است ** ور گیا خواهد یقین آهو رگ است
- Kahırla lütuf, birbirine eş oldu. Bu ikisinden bir hayır ve şer âlemi doğdu. 2680
- قهر و لطفی جفت شد با همدگر ** زاد از این هر دو جهانی خیر و شر
- Sen otla kemiği göster, nefis ve can gıdasını arz et.
- تو گیاه و استخوان را عرضه کن ** قوت نفس و قوت جان را عرضه کن
- Nefis gıdasını isterse aşağılıktır, ruh gıdasını isterse serverdir.
- گر غذای نفس جوید ابتر است ** ور غذای روح خواهد سرور است
- Tene hizmet ederse eşektir. Can denizine dalarsa inci bulur.
- گر کند او خدمت تن هست خر ** ور رود در بحر جان یابد گهر
- Gerçi bu ikisi birbirine aykırı, hayır ve şerdir ama ikisi de bir iş başındadır.
- گر چه این دو مختلف خیر و شراند ** لیک این هر دو به یک کار اندراند
- Peygamberler, ibadetlerini arz ederler, düşmanlar şehvetlerini. 2685
- انبیا طاعات عرضه میکنند ** دشمنان شهوات عرضه میکنند
- Ben iyiyi nasıl kötüleştirebilirim? Tanrı değilim ya! Ben bir davetçiyim, onları yaratan değil!
- نیک را چون بد کنم یزدان نیام ** داعیم من خالق ایشان نیام
- Güzeli çirkin yapabilir miyim? Rab değilim ki. Güzele çirkine bir aynayım.
- خوب را من زشت سازم رب نهام ** زشت را و خوب را آیینهام
- Hintli, bu, adamı kara suratlı gösteriyor diye aynayı yaktı.
- سوخت هندو آینه از درد را ** کاین سیه رو مینماید مرد را
- O beni gammaz yaptı, çirkin kimdir, güzel kim? Söyleyeyim diye o, beni doğru sözlü etti.
- او مرا غماز کرد و راست گو ** تا بگویم زشت کو و خوب کو
- Ben şahidim, şahidi zindana atmak nerede görülmüş? Zindan ehli değilim. Tanrı şahidimdir. 2690
- من گواهم بر گوا زندان کجاست ** اهل زندان نیستم ایزد گواست
- Ben de nerede meyveli bir ağaç görürsem onu dadı gibi besler, yetiştiririm.
- هر کجا بینم نهال میوهدار ** تربیتها میکنم من دایهوار
- Fakat nerede bir acı ve kuru ağaç görürsem fışkı, miskten kurtulsun diye keserim.
- هر کجا بینم درخت تلخ و خشک ** میبرم تا وارهد از پشک مشک
- Kuru ağaç, bahçıvana “Yiğit, suçsuz, günahsız niye benim başımı kesiyorsun?” der.
- خشک گوید باغبان را کای فتی ** مر مرا چه میبری سر بیخطا
- Bahçıvan der ki: “Sus, kötü huylu. Kuruluğun suç olarak yetmez mi?”
- باغبان گوید خمش ای زشت خو ** بس نباشد خشکی تو جرم تو
- Kuru ağaç “Ben doğruyum, eğri değil. Niçin suçum yokken beni kesiyorsun der?” der. 2695
- خشک گوید راستم من کژ نیام ** تو چرا بیجرم میبری پیم
- Bahçıvan der ki: “Kutlu bir şey olsaydın da keşke eğri olsaydın, fakat yaş olsaydın!
- باغبان گوید اگر مسعودیای ** کاشکی کژ بودیای تر بودیای
- Öyle olsaydın Âbıhayatı çeker, dirilik suyu ile karışır, hayat bulurdun.
- جاذب آب حیاتی گشتهای ** اندر آب زندگی آغشتیای
- Tohumun kötüymüş, aslın kötüymüş, güzel bir ağaca ulaşamamışsın.
- تخم تو بد بوده است و اصل تو ** با درخت خوش نبوده وصل تو
- Güzel bir ağaç dalı, kötü bir ağaca aşılansa o güzellik, kötü ağacın tabiatını da güzelleştirir.”
- شاخ تلخ ار با خوشی وصلت کند ** آن خوشی اندر نهادش بر زند
- Muaviye’nin Şeytan’a kızıp sert muamelede bulunması
- عنف کردن معاویه با ابلیس
- Emîr, Şeytana dedi ki: “Ey yol vurucu, delil getirme. Beni kandırmağa yol bulamazsın, yol arama. 2700
- گفت امیر ای راه زن حجت مگو ** مر ترا ره نیست در من ره مجو
- Sen bir dolandırıcısın ben de garip bir tacirim. Getirdiğin her elbiseyi nasıl alabilirim?
- ره زنی و من غریب و تاجرم ** هر لباساتی که آری کی خرم
- Kâfirlik edip pılımın, pırtımın etrafında dolaşma. Sen hiç kimsenin malına müşteri değilsin.
- گرد رخت من مگرد از کافری ** تو نه ای رخت کسی را مشتری
- Dolandırıcı müşteri olamaz. Müşteri gibi görünse bile bu, hileden, düzenden ibarettir.
- مشتری نبود کسی را راه زن ** ور نماید مشتری مکر است و فن
- Kim bilir, bu hasetçinin kabağında ne var? Tanrı, bu düşmanın elinden bizi kurtar, feryadımıza yetiş!
- تا چه دارد این حسود اندر کدو ** ای خدا فریاد ما را زین عدو
- Bir kere daha bana üfürür, beni bir kere daha afsunlarsa bu hırsız, hırkamı kaptı gitti! 2705
- گر یکی فصلی دگر در من دمد ** در رباید از من این ره زن نمد
- BASLIK YOK
- نالیدن معاویه به حضرت حق تعالی از ابلیس و نصرت خواستن
- Onun bu sözü duman gibidir. Ey Tanrı, elimi tut, yoksa kilimim elden gider.
- این حدیثش همچو دود است ای اله ** دست گیر ار نه گلیمم شد سیاه
- Bir delil getirmekle İblis’e üst olamam. Çünkü o, her yüce, her aşağılık kişinin fitnecisi, imtihancısıdır.
- من به حجت بر نیایم با بلیس ** کاوست فتنهی هر شریف و هر خسیس
- “Allemel esma” ya bey olan Âdem bile bu köpeğin yıldırım gibi koşuşuna karşı yaya kalmıştır.
- آدمی که علم الاسما بک است ** در تک چون برق این سگ بیتک است
- Şeytan, onu bile cennetten yeryüzüne atmıştır. Âdem bile Simâk burcundayken balık gibi onun oltasına düşmüş,
- از بهشت انداختش بر روی خاک ** چون سمک در شست او شد از سماک
- “Rabbenâ, zalemnâ” diye ağlayıp feryat etmiştir. Onun hilesine, düzenine nihayet yoktur. 2710
- نوحهی إنا ظلمنا میزدی ** نیست دستان و فسونش را حدی
- Onun her sözünde bir şey vardır, her sözünde yüz binlerce sihir gizlidir.
- اندرون هر حدیث او شر است ** صد هزاران سحر در وی مضمر است
- Erlerin erliklerini bir nefeste bağlar; kadının erkeğin hevesini bir nefeste arttırır.
- مردی مردان ببندد در نفس ** در زن و در مرد افروزد هوس
- Ey halkı yakıp yandıran fitneci İblis, niçin beni uyandırdın? Doğruyu söyle!
- ای بلیس خلق سوز فتنه جو ** بر چیام بیدار کردی راست گو
- BASLIK YOK
- باز تقریر ابلیس تلبیس خود را
- Şeytan, “Kötü zan sahibi olan kişi, yüz nişan da olsa doğruyu işitmez.
- گفت هر مردی که باشد بد گمان ** نشنود او راست را با صد نشان
- Bir gönül, hayale düştü mü delil getirsen bile hayali artar. 2715
- هر درونی که خیالاندیش شد ** چون دلیل آری خیالش بیش شد
- Söz, o gönülde illet haline gelir; gazinin kılıcı hırsıza âlet olur.
- چون سخن دروی رود علت شود ** تیغ غازی دزد را آلت شود
- Bu takdirde, öyle adama verilecek cevap susmaktan ibarettir. Ahmakla konuşmak deliliktir.
- پس جواب او سکوت است و سکون ** هست با ابله سخن گفتن جنون