- Tene hizmet ederse eşektir. Can denizine dalarsa inci bulur.
 
		    - گر کند او خدمت تن هست خر ** ور رود در بحر جان یابد گهر
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Gerçi bu ikisi birbirine aykırı, hayır ve şerdir ama ikisi de bir iş başındadır.
 
		    - گر چه این دو مختلف خیر و شراند ** لیک این هر دو به یک کار اندراند
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
	         
	         
	         
		 
		 
		    
		    - Peygamberler, ibadetlerini arz ederler, düşmanlar şehvetlerini.   2685
 
		    - انبیا طاعات عرضه میکنند ** دشمنان شهوات عرضه میکنند
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Ben iyiyi nasıl kötüleştirebilirim? Tanrı değilim ya! Ben bir davetçiyim, onları yaratan değil!
 
		    - نیک را چون بد کنم یزدان نیام ** داعیم من خالق ایشان نیام
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Güzeli çirkin yapabilir miyim? Rab değilim ki. Güzele çirkine bir aynayım.
 
		    - خوب را من زشت سازم رب نهام ** زشت را و خوب را آیینهام
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Hintli, bu, adamı kara suratlı gösteriyor diye aynayı yaktı.
 
		    - سوخت هندو آینه از درد را ** کاین سیه رو مینماید مرد را
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - O beni gammaz yaptı, çirkin kimdir, güzel kim? Söyleyeyim diye o, beni doğru sözlü etti.
 
		    - او مرا غماز کرد و راست گو ** تا بگویم زشت کو و خوب کو
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
	         
	         
	         
		 
		 
		    
		    - Ben şahidim, şahidi zindana atmak nerede görülmüş? Zindan ehli değilim. Tanrı şahidimdir.   2690
 
		    - من گواهم بر گوا زندان کجاست ** اهل زندان نیستم ایزد گواست
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Ben de nerede meyveli bir ağaç görürsem onu dadı gibi besler, yetiştiririm.
 
		    - هر کجا بینم نهال میوهدار ** تربیتها میکنم من دایهوار
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Fakat nerede bir acı ve kuru ağaç görürsem fışkı, miskten kurtulsun diye keserim.
 
		    - هر کجا بینم درخت تلخ و خشک ** میبرم تا وارهد از پشک مشک
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Kuru ağaç, bahçıvana “Yiğit, suçsuz, günahsız niye benim başımı kesiyorsun?” der.
 
		    - خشک گوید باغبان را کای فتی ** مر مرا چه میبری سر بیخطا
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Bahçıvan der ki: “Sus, kötü huylu. Kuruluğun suç olarak yetmez mi?”
 
		    - باغبان گوید خمش ای زشت خو ** بس نباشد خشکی تو جرم تو
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
	         
	         
	         
		 
		 
		    
		    - Kuru ağaç “Ben doğruyum, eğri değil. Niçin suçum yokken beni kesiyorsun der?” der.   2695
 
		    - خشک گوید راستم من کژ نیام ** تو چرا بیجرم میبری پیم
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Bahçıvan der ki: “Kutlu bir şey olsaydın da keşke eğri olsaydın, fakat yaş olsaydın!
 
		    - باغبان گوید اگر مسعودیای ** کاشکی کژ بودیای تر بودیای
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Öyle olsaydın Âbıhayatı çeker, dirilik suyu ile karışır, hayat bulurdun.
 
		    - جاذب آب حیاتی گشتهای ** اندر آب زندگی آغشتیای
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Tohumun kötüymüş, aslın kötüymüş, güzel bir ağaca ulaşamamışsın.
 
		    - تخم تو بد بوده است و اصل تو ** با درخت خوش نبوده وصل تو
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Güzel bir ağaç dalı, kötü bir ağaca aşılansa o güzellik, kötü ağacın tabiatını da güzelleştirir.”
 
		    - شاخ تلخ ار با خوشی وصلت کند ** آن خوشی اندر نهادش بر زند
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
	      
	       
	      
	       
	      
	       
	      
		  
		  
	      
		  
		  - Muaviye’nin Şeytan’a kızıp sert muamelede bulunması
 
		  - عنف کردن معاویه با ابلیس
 
	       
	      
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
	         
	         
	         
		 
		 
		    
		    - Emîr, Şeytana dedi ki: “Ey yol vurucu, delil getirme. Beni kandırmağa yol bulamazsın, yol arama.   2700
 
		    - گفت امیر ای راه زن حجت مگو ** مر ترا ره نیست در من ره مجو
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Sen bir dolandırıcısın ben de garip bir tacirim. Getirdiğin her elbiseyi nasıl alabilirim?
 
		    - ره زنی و من غریب و تاجرم ** هر لباساتی که آری کی خرم
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Kâfirlik edip pılımın, pırtımın etrafında dolaşma. Sen hiç kimsenin malına müşteri değilsin.
 
		    - گرد رخت من مگرد از کافری ** تو نه ای رخت کسی را مشتری
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Dolandırıcı müşteri olamaz. Müşteri gibi görünse bile bu, hileden, düzenden ibarettir.
 
		    - مشتری نبود کسی را راه زن ** ور نماید مشتری مکر است و فن
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Kim bilir, bu hasetçinin kabağında ne var? Tanrı, bu düşmanın elinden bizi kurtar, feryadımıza yetiş!
 
		    - تا چه دارد این حسود اندر کدو ** ای خدا فریاد ما را زین عدو
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
	         
	         
	         
		 
		 
		    
		    - Bir kere daha bana üfürür, beni bir kere daha afsunlarsa bu hırsız, hırkamı kaptı gitti!   2705
 
		    - گر یکی فصلی دگر در من دمد ** در رباید از من این ره زن نمد
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
	      
	       
	      
	       
	      
	       
	      
		  
		  
	      
		  
		  - BASLIK YOK
 
		  - نالیدن معاویه به حضرت حق تعالی از ابلیس و نصرت خواستن
 
	       
	      
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Onun bu sözü duman gibidir. Ey Tanrı, elimi tut, yoksa kilimim elden gider.
 
		    - این حدیثش همچو دود است ای اله ** دست گیر ار نه گلیمم شد سیاه
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Bir delil getirmekle İblis’e üst olamam. Çünkü o, her yüce, her aşağılık kişinin fitnecisi, imtihancısıdır.
 
		    - من به حجت بر نیایم با بلیس ** کاوست فتنهی هر شریف و هر خسیس
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - “Allemel esma” ya bey olan Âdem bile bu köpeğin yıldırım gibi koşuşuna karşı yaya kalmıştır.
 
		    - آدمی که علم الاسما بک است ** در تک چون برق این سگ بیتک است
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Şeytan, onu bile cennetten yeryüzüne atmıştır. Âdem bile Simâk burcundayken balık gibi onun oltasına düşmüş,
 
		    - از بهشت انداختش بر روی خاک ** چون سمک در شست او شد از سماک
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
	         
	         
	         
		 
		 
		    
		    - “Rabbenâ, zalemnâ” diye ağlayıp feryat etmiştir. Onun hilesine, düzenine nihayet yoktur.   2710
 
		    - نوحهی إنا ظلمنا میزدی ** نیست دستان و فسونش را حدی
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Onun her sözünde bir şey vardır, her sözünde yüz binlerce sihir gizlidir.
 
		    - اندرون هر حدیث او شر است ** صد هزاران سحر در وی مضمر است
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Erlerin erliklerini bir nefeste bağlar; kadının erkeğin hevesini bir nefeste arttırır.
 
		    - مردی مردان ببندد در نفس ** در زن و در مرد افروزد هوس
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Ey halkı yakıp yandıran fitneci İblis, niçin beni uyandırdın? Doğruyu söyle!
 
		    - ای بلیس خلق سوز فتنه جو ** بر چیام بیدار کردی راست گو
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
	      
	       
	      
	       
	      
	       
	      
		  
		  
	      
		  
		  - BASLIK YOK
 
		  - باز تقریر ابلیس تلبیس خود را
 
	       
	      
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Şeytan, “Kötü zan sahibi olan kişi, yüz nişan da olsa doğruyu işitmez.
 
		    - گفت هر مردی که باشد بد گمان ** نشنود او راست را با صد نشان
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
	         
	         
	         
		 
		 
		    
		    - Bir gönül, hayale düştü mü delil getirsen bile hayali artar.   2715
 
		    - هر درونی که خیالاندیش شد ** چون دلیل آری خیالش بیش شد
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Söz, o gönülde illet haline gelir; gazinin kılıcı hırsıza âlet olur.
 
		    - چون سخن دروی رود علت شود ** تیغ غازی دزد را آلت شود
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Bu takdirde, öyle adama verilecek cevap susmaktan ibarettir. Ahmakla konuşmak deliliktir.
 
		    - پس جواب او سکوت است و سکون ** هست با ابله سخن گفتن جنون
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Ey ahmak, benim şerrimden Tanrı’ya ne ağlayıp sızlanıyorsun? Sen, o aşağılık nefsinin şerrinden ağla, sızlan!
 
		    - تو ز من با حق چه نالی ای سلیم ** تو بنال از شر آن نفس لئیم
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Sen helva yersin, çıban olur; sıtmaya tutulursun, sıhhatin bozulur.
 
		    - تو خوری حلوا تو را دنبل شود ** تب بگیرد طبع تو مختل شود
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
	         
	         
	         
		 
		 
		    
		    - Sonra da İblis’e suçu yokken lânet edersin. Niçin o şeytanlığı kendinde görmezsin?   2720
 
		    - بیگنه لعنت کنی ابلیس را ** چون نبینی از خود آن تلبیس را
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Bu, ey azgın, İblis’ten değil, sendendir. Tilki gibi kuyruk peşinde koşup durmaktasın.
 
		    - نیست از ابلیس از تست ای غوی ** که چو روبه سوی دنبه میدوی
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Yeşillikte bir kuyruk gördün mü o tuzaktır, bunu niye bilmiyorsun?
 
		    - چون که در سبزه ببینی دنبه را ** دام باشد این ندانی تو چرا
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Bilmiyorsun, çünkü kuyruğa meylin seni bilgiden uzaklaştırdı, gözünü, aklını kör etti.
 
		    - ز آن ندانی کت ز دانش دور کرد ** میل دنبه چشم و عقلت کور کرد
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Sevdiğin şeyler seni kör ve sağır eder; düşmanlığa kalkışma, bu cinayeti, kara nefsin işledi.
 
		    - حبک الأشیاء یعمیک یصم ** نفسک السودا جنت لا تختصم
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
	         
	         
	         
		 
		 
		    
		    - Bana suç bulma, aykırı görme. Ben, kötülükten de bizarım, hırstan da, kinden de!   2725
 
		    - تو گنه بر من منه کژ مژ مبین ** من ز بد بیزارم و از حرص و کین
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Bir kere kötülük ettim, hâlâ pişmanım; gecem gündüz olsun diye bekleyip duruyorum.
 
		    - من بدی کردم پشیمانم هنوز ** انتظارم تا شبم آید به روز
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Halk arasında müttehim oldum, herkes, kadın olsun erkek olsun kendi işini bana isnat ediyor.
 
		    - متهم گشتم میان خلق من ** فعل خود بر من نهد هر مرد و زن
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Zavallı kurt, aç bile olsa uyduruyor diye itham edilir.
 
		    - گرگ بیچاره اگر چه گرسنه است ** متهم باشد که او در طنطنه است
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Zayıflıktan yol yürümeye kudreti olmasa bile çok yemeden imtilâ olmuştur derler” dedi.
 
		    - از ضعیفی چون نتاند راه رفت ** خلق گوید تخمه است از لوت زفت
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
	      
	       
	      
	       
	      
	       
	      
		  
		  
	      
		  
		  - Muaviye’nin tekrar İblis’e ısrarı
 
		  - باز الحاح کردن معاویه ابلیس را
 
	       
	      
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
	         
	         
	         
		 
		 
		    
		    - Muaviye dedi ki: “Seni doğruluktan başka bir şey kurtaramaz. Adalet, seni doğruluğa davet etmekte.   2730
 
		    - گفت غیر راستی نرهاندت ** داد سوی راستی میخواندت
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Doğru söyle de elimden kurtul. Hile, savaşımın tozunu yatıştıramaz.”
 
		    - راست گو تا وارهی از چنگ من ** مکر ننشاند غبار جنگ من
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Şeytan, “Ey hayal kuran, düşüncelere dalan, doğruyu, yalanı nasıl anladın?” dedi.
 
		    - گفت چون دانی دروغ و راست را ** ای خیالاندیش پر اندیشهها