English    Türkçe    فارسی   

2
2737-2786

  • Gönül hasta olur, ağzı kokarsa ancak o vakit doğruyla yalanın tadını almaz.
  • Fakat gönül ağrıdan illetten salim olursa, yalanla doğrunun lezzetini adamakıllı bilir, anlar.
  • Âdem’in buğdaya hırsı artınca bu hırs, gönlünden sıhhati, selâmeti kapıp götürdü.
  • Senin yalanına, işvene kulak astı, aldanıp öldürücü zehri içti. 2740
  • O anda akrebi buğdaydayken ayırt edemedi. Hevesle mest olan kişinin temyizi uçup gider.
  • Halk, arzu ve heva sarhoşudur. Onu için senin yalanını dinler.
  • Fakat hevadan vazgeçen, gözünü sırlara âşina etmiştir.
  • Kadı’nın kadılıktan şikâyeti, naibinin ona verdiği cevap
  • Birisini kadı yaptılar. Ağlayıp inlemeye koyuldu. Naip “Kadıya bu ağlama nedir diye?
  • Ağlamak, feryat etmek zamanı değil, sevinecek, kutlanacak zamanın “ dedi. 2745
  • Kadı, bir ah edip dedi ki: “Gönlüne hâkim olmayan, işin iç yüzünü bilmeyen kimse nasıl hükmedebilir? O, işin hakikatini bilen iki kişi arasında bir cahilden başka bir şey değildir ki.
  • O iki hasım, ne yaptıklarını bilirler. Zavallı, kadı o iki kişinin hilesini ne bilsin?
  • Hallerini bilmez, gafildir. Böyle olduğu halde kanlarına, mallarına nasıl hükmedecek?”
  • Naip “Hasımlar, bilgili ama illetlidir. Hâlbuki sen, cahilsin ama şeriat mumusun.
  • Çünkü sende bir kasıt ve illet yok. İşte şu illetsizlik yok mu? Gözlerin nurudur. 2750
  • O iki bilgiyi, garazları kör etmiştir. Bilgilerini de kasıtları, illetleri mezara tıkmıştır.
  • Kasıtsızlık, bilgisizi âlim yapar, kasıt ve garaz, ilmi aykırı bir hale sokar, zulüm haline koyar.
  • Sen rüşvet almadıkça kör değilsin, fakat tamah ettin mi körsün, kul köle kesilirsin” dedi.
  • Ben hevadan vazgeçmişim, şehvet lokmalarını az yemişim.
  • Gönlümün tat alma duygusu aydın, doğruyu yalandan ayırt eder. 2755
  • Muaviye’nin İblis’i söyletmesi
  • Sen niçin beni uyandırdın? Be hilebaz, sen uyanıklığa düşmansın.
  • Sen, afyona benzersin, daima uyutursun. Şaraba benzersin, aklı, bilgiyi giderirsin.
  • Seni çarmıha gerdim. Haydi, doğru söyle. Ben doğruyu bilir, anlarım, hileye sapma.
  • Ben herkesten, tabiatında, huyunda ne varsa, neye sahipse onu ararım.
  • Sirkeden şeker lezzetini aramam. Karı tabiatlı erkeği asker yerine saymam. 2760
  • Gâvurlar gibi, bir putun Hak oluşunu yahut Hak’tan bir alâmet, bir nişan buluşunu ummam.
  • Fışkıdan misk kokusunu istemem. Irmak içinde kuru kerpiç araştırmam.
  • Ağyar olan Şeytan’dan beni hayır için uyandırmayı ummam.”
  • İblis’in, hilesini Muaviye’ye doğru söylemesi
  • İblis, birçok hileye, düzene kalkıştıysa da Emîr, onun inadını, inkârını dinlemedi.
  • Bunun üzerine sözü ağzının içinde geveleyerek dedi ki: “Ey Muaviye, ben seni şunun için uyandırdım: 2765
  • Cemaate yetişesin, devletli Peygamber’in ardında namaz kılasın.
  • Eğer namaz fevt olsaydı, vakit geçseydi bu cihan, sana nursuz, kapkaranlık kesilecekti.
  • Bu ziyandan bu dertten dolayı ağlayacak, gözlerinden âdeta kâselerle yaş dökecektin.
  • Herkes, ibadetten bir zevk alır, bu yüzden de bir an bile sabredemez, ibadette bulunur.
  • Fakat o dert, o gussa yüzlerce namaza değer. Nerede namaz, nerede o niyazın ışığı?” 2770
  • İhlâs sahibi birisinin cemaati kaçırdığından dolayı tahassür ve iştiyakı
  • Birisi mescide girerken baktı ki halk mescitten çıkıyor.
  • Cemaat dağıldı mı ki herkes acele, acele mescitten çıkıyor?” diye sordu.
  • Birisi, “Peygamber, cemaatle namazını eda etti, duasını bile bitirdi.
  • Ey ham adam, nereye gidiyorsun? Peygamber, çoktan selâm verdi” dedi.
  • Adam bir ah çekti ki ahının dumanı göründü. Bir vah etti ki gönlünden kan kokusu geldi. 2775
  • Cemaatten biri “Sen bu ahı bana ver, ben o namazı sana bağışlayayım” dedi.
  • Adam “Verdim, namazı da kabul ettim” dedi. Öbürü o ahı, yüzlerce niyazı aldı.
  • Gece rüyasında hâtif ona“ Sen Âbıhayatı, derde dermen olan ameli aldın,
  • O ahı seçmen, o âşıklar zümresine girmen yüzü suyu hürmetine de bütün cemaatin namazı kabul edildi” dedi.
  • İblis’in Muaviye’ye hilesini söylemesi hikâyesinin sonu
  • Bunun üzerine Azazil dedi ki: “Ey emîr, artık hilemi açığa vurayım. 2780
  • Eğer namazın fevt olsaydı gönlüne dert düşecek, ah ve figana başlayacaktın.
  • O teessüf, o figan, o niyaz, yüzlerce zikirden, namazdan üstün olacaktır.
  • Böyle bir ah, hicapları yakmasın diye korktum da seni, onun için uyandırdım.
  • İstedim ki öyle bir ah etmeyesin, bu suretle de o yola sahip olmayasın.
  • Ben hasetçiyim, işte böyle bir hasette bulundum. Düşmanım; işim, gücüm, hile ve kinden ibarettir” 2785
  • Muaviye, bunun üzerine “ İşte şimdi doğruyu söyledin, senden bu beklenir, lâyığın budur.