English    Türkçe    فارسی   

2
3080-3129

  • Onun yüzünü görmedikçe, onun gülünü, gül bahçesini temaşa etmedikçe lokma nasıl siner? 3080
  • Allah’ı ummadan bu suyu bir an bile kim içer? Ancak öküz ve eşek!
  • Hayvan gibi olanlar, hatta ondan da aşağı bir dereceye düşmüş bulunanlar, hileyle dolu olsa bile yine pis, murdar, kokmuş kişilerdir.
  • Böyle kişinin hilesi de baş aşağı olmuştur, kendisi de. Zamanı geçip gitmiş, günü bir türlü gelmez olmuştur.
  • Düşüncesi körleşmiş, aklı bozulmuş ömrü hiçe gitmiştir. Elif gibi hiçbir şeyi yoktur!
  • “ Ben de bu düşüncedeyim” dese bile bu da o nefsin hilesinden, masalındandır. 3085
  • “Allah yargılayıcıdır, merhametlidir” demesi de aşağılık nefsin hilesinden başka bir şey değildir.
  • Ey elimde ekmeğim yok diye gamdan ölen, Allah yargılayıcı ve merhametliyse ya bu korku ne?
  • İhtiyar bir adamın hastalıklardan doktora şikayeti, doktorun cevabı
  • İhtiyarın biri, bir doktora “ Dimağım yorgun, aklım yerinde değil” dedi.
  • Doktor dedi ki . “ O akıl zayıflığı ihtiyarlıktandır.” İhtiyar, “ Gözüm de kararıyor” dedi. Doktor “Koca ihtiyar, ihtiyarlıktan” dedi.
  • Doktor, ”Koca ihtiyar, ihtiyarlıktan” dedi. Adam, “ Arkam dehşetli ağrıyor” deyince, 3090
  • Doktor dedi ki: “A zayıf ihtiyar, ihtiyarlıktan!” Adam, “ Ne yiyorsam hazmedemiyorum” dedi.
  • Doktor “ Mide zayıflığı da ihtiyarlıktan” dedi. Adam, “ Nefes alırken sıkıntı çekiyorum, nefes darlığım var” dedi.
  • Doktor dedi ki: “Evet, nefes darlığı da ihtiyarlıktan. İhtiyarlayınca insanda iki yüz türlü illet peyda olur.”
  • İhtiyar kızıp, “ Be ahmak, lâfın hep bu mu, sen doktorluktan yalnız bunu mu belledin?
  • Be herif, Allah her derde bir derman verdi, bunu bilemiyor musun? 3095
  • Sen ahmak bir eşeksin, bilgin de kıt, aklın da. Ayağın kısa olduğundan yeryüzünde kalakalmışsın” dedi.
  • Doktor cevap verdi: “Ey yaşı altmış, işi bitmiş adam, bu kızgınlık, bu hiddet de ihtiyarlıktan!”
  • Vücudun bütün cüzileri, zayıflar, yıpranır, sabır da azalır.
  • İki çift söze bile tahammül edemez, haykırır. Bir yudum suyu bile hazmedemez, kusuverir!
  • Ancak Allah sarhoşu olan ihtiyar müstesna. O tertemiz bir yaşayışa sahiptir. 3100
  • Zahiren ihtiyardır ama hakikatte çocuk. Zaten o veli ve nebi nedir ki?
  • Eğer iyinin, kötünün yanında zahir olmasalar bu aşağılık kişilerin onlara şu hasedi neden?
  • Onlar yakîn ilmini bilmiyorlarsa onlara karşı bu buğuz, bu hilekârlık, bu kin ne?
  • Onlara düşman olanlar ölümden sonra dirilmeyi ve kıyamet gününü bilselerdi kendilerini keskin kılıcın üstüne nasıl atarlardı.
  • O pir sana gülümser, fakat sen onu öyle görme; onun için yüzlerce kıyamet var. 3105
  • Cennet, cehennem... Hepsi onun cüzileri. Ne düşünürsen, O, o düşünceden de üstün.
  • Ne düşünüyorsan yokluk kabul eder, fakat düşünceye sığmayan yok mu? İşte Allah odur.
  • İçinde kim olduğunu biliyorsa, evin kapısındaki küstahlık neden?
  • Ahmaklar Mescidi ulular da, gönül ehlinin gönlünü yıkmaya çalışır.
  • Hâlbuki o mecazidir be eşekler, bu hakikat. Uluların gönülden başka Mescidi yoktur. 3110
  • Herkesin secdegâhı olan velilerin gönül mescitlerinde Allah vardır.
  • Allah erinin gönlü derde düşmedikçe Allah, hiçbir milleti rüsvay etmemiştir.
  • Peygamberlerle savaşa girişenler, onları cisim görüp kendileri gibi insan sanmışlardır.
  • Sende o ilk gelenlerin ahlâkı var. Nasıl oluyor da sen de onlar gibi helâk olmaktan korkmuyorsun?
  • Onlardaki nişanelerin hepsi sende de var. Mademki onlardansın, nerde kurtulacaksın? 3115
  • Cuha ile babasının cenazesi önünde feryat eden çocuk
  • Çocuğun biri, babasının tabutu önünde ağlamakta, başına vurmaktaydı.
  • “Baba, seni nereye götürüyorlar? Nihayet seni toprağın altına yatıracaklar.
  • Öyle bir dar, öyle bir elemli eve götürüyorlar ki orada ne halı var, ne hasır.
  • Ne geceleyin bir ışık var, ne gündüzün bir dilim ekmek, ne yemek kokusu var, ne yiyecekten eser..
  • Ne mamur bir kapı var, ne damında bir yol, ne de sığınılacak bir komşu! 3120
  • Halkın öptüğü cismin o elemli yurda nasıl gidecek?
  • Amansız bir ev, dar bir yer, orada ne bet kalır, ne beniz” demekte.
  • Bu suretle o evin vasıflarını sayıp gözlerinden kanlı yaşlar saçmaktaydı.
  • Cuha, babasına dedi ki: “Babacığım, vallahi bu adamı bizim eve götürüyorlar.”
  • Babası, Cuha’ya “Ahmak olma” dedi. Cuha, Baba, şu nişaneleri dinle. 3125
  • Birer, birer saydığı bu nişanelerin hepsi, şeksiz şüphesiz bizim evin nişaneleri.
  • Ne hasır var, ne ışık var, ne yemek. Ne kapısı mamur, ne içi, ne damı!”
  • Halkta da bu suretle kendilerine ait yüzlerce alâmet olduğu halde azgınlar, bu nişaneleri görmezler.
  • Kibriya güneşinin şuanından mahrum ve ışıksız olan gönül evi,