English    Türkçe    فارسی   

2
3436-3485

  • Bir fareceğiz, bir devenin yularını eline aldı, kurula, kurula yola düştü.
  • Deve, tabiatındaki mülayimlik yüzünden onunla beraber yürümeye koyuldu. Fare “Ben, ne de pehlivan, ne de yiğit ermişim” diye gurura düştü.
  • Düşüncesinin ışığı deveye aksetti. “Hele hoşindi. Ben sana gösteririm!” dedi.
  • Gide, gide bir büyük ırmak kenarına geldiler. Öyle büyük, öyle derindi ki ulu bir fil bile o ırmakta zebun olurdu.
  • Fare orada duru, kaskatı kesildi. Deve “Ey dağda, ovada bana arkadaş olan, 3440
  • Bu duraklama ne, niye şaşırdın? Irmağa ercesine ayak bas, gir suya!
  • Sen kılavuzsun, benim öncümsün. Yol ortasında durup susma” dedi.
  • Fare dedi ki: “Bu su, pek büyük, pek derin bir su. Arkadaş, ben boğulmaktan korkuyorum.”
  • Deve “Hele bir göreyim, ne kadarmış bu su?” deyip hemen ayağını attı.
  • Dedi ki: “A kör sıçan, su diz boyuymuş. A hayvanların kusuru, neden şaşırdın?” 3445
  • Fare, “Sana karınca ama bize ejderha! Dizden dize fark var.
  • Ey hünerli deve, sana diz boyu ama benim tepemden yüz arşın geçer.” dedi.
  • Deve dedi ki: “ Öyleyse bir daha küstahlık etme de cismin, canın yanıp yakılmasın.
  • Sen, kendin gibi farelerle boy ölçüş. Deveyle sıçanın sözü yoktur.”
  • Fare, “Tövbe ettim, Allah hakkı için beni bu helâk edici sudan geçir.” dedi. 3450
  • Deve acıdı, “Haydi hörgücüme sıçra, otur.
  • Bu geçiş, benim işim. Seni de, senin gibi yüzlercesini de geçiririm” dedi.
  • Mademki peygamber değilsin, yola düş de günün birin de kuyudan kurtulup yüce bir makama erişesin.
  • Sultan değilsen yürü, riayet ol. Kaptan değilsen gemiyi öyle alabildiğine yürütme.
  • Ticarette kâmil değilsen yalnız başına dükkân açma; yoğrulup kemale gelinceye dek birisinin hükmü altına gir. 3455
  • “Susun, dinleyin” emrini işit, sükût et. Mademki Allah dili olamadın, kulak kesil.
  • Söylersen bile sual tarzında söz söyle. Padişahlar padişahıyla edepli konuş!
  • Kibir ve kinin başlangıcı şehvettendir. Şehvetinin yerleşip kuvvetlenmesi de itiyat yüzündendir.
  • Kötü huy, âdet edindiğinden dolayı sağlamlaşır, yerleşir. Seni ondan vazgeçirmek isteyene kızarsın.
  • Toprak yemeye alışırsan kim seni bundan menetmeye kalkışırsa onu düşman sayarsın. 3460
  • Puta tapanlar, bu tapmayı huy edindiklerinden men edenlere düşman olmuşlardır.
  • İblis, ululanmayı huy edinmişti de eşekliğinden Âdem’i kendisinden aşağı gördü.
  • “Benden daha ulu başka birisi yok ki. Benim gibi bir kişi, ona secde eder mi?” dedi.
  • Ululuk zehirdir. Ancak, ta ezelden panzehire sahip olan ruh müstesna.
  • Dağ, yılanla dolu ise içerisinde panzehir yeri bulundukça korkma. 3465
  • Kafana ululuk yerleşmiş, onun için kim seni kırarsa onu ezelî düşman sayarsın.
  • Birisi huyuna aykırı söz söylerse ona bir hayli kinlenirsin.
  • Beni huyumdan çevirecek, şakirt haline sokacak, kendisine tâbi kılacak dersin.
  • Böyle adamın kötü huyu serkeş olmasa, o huya aykırı şeylere niye ateşlenir, kızar;
  • Yahut muhalife müdana eder, onun gönlünde bir yer kazanır? 3470
  • Çünkü kötü huyu adamakıllı kuvvetlenmiştir. Karınca gibi olan şehvetti, itiyat yüzünden adeta ejderha kesilmiştir.
  • Şehvet yılanını önceden öldür. Yoksa hemencecik ejderhalaşır.
  • Fakat herkes, yılanını karınca görür. Sen kendini bir gönül sahibine sor!
  • Bakır, altın olmadıkça bakırlığını; gönül padişah olmadıkça müflisliğini bilmez.
  • Bakır gibi sen de iksire hizmet et. Gönül, dildarın cevrini çek. 3475
  • Dildar kimdir? İyice bil. Dildar ehli dildir. Çünkü ehli dil olan, gece ve gündüz gibi cihandan kaçıp durmakta, âlemde eğleşmemektedir.
  • Allah kulunun ayıbını az söyle, padişahı hırsızlıkla az kına.
  • Gemide bir dervişi hırsızlıkla töhmet altına almaları
  • Bir gemide bir derviş vardı. Erliği kendisine arka yastığı yapmış, ona dayanmıştı.
  • Gemide bir kese altın kayboldu. O, uyuyordu. Herkesi aradılar. Birisi onu da gösterip,
  • “Bu uyuyan yoksulu da arayalım” dedi. Para sahibi derdinden onu da uyandırdı. 3480
  • “Bu gemide bir kese kayboldu. Herkesi aradık, bu arayıştan sen kurtulamazsın.
  • Hırkanı çıkar, soyun da senin hakkında kimsenin şüphesi kalmasın” dedi.
  • Derviş “Yarabbi, şu aşağılık kişiler, kulunu töhmet altına alıyorlar, fermanını eriştir” dedi.
  • Dervişin gönlü dertlenir dertlenmez hemen denizin her tarafından,
  • Yüzbinlerce balık baş çıkardı. Her birinin ağzında bir inci vardı. Ama ne inci? 3485