English    Türkçe    فارسی   

2
3453-3502

  • Mademki peygamber değilsin, yola düş de günün birin de kuyudan kurtulup yüce bir makama erişesin.
  • Sultan değilsen yürü, riayet ol. Kaptan değilsen gemiyi öyle alabildiğine yürütme.
  • Ticarette kâmil değilsen yalnız başına dükkân açma; yoğrulup kemale gelinceye dek birisinin hükmü altına gir. 3455
  • “Susun, dinleyin” emrini işit, sükût et. Mademki Allah dili olamadın, kulak kesil.
  • Söylersen bile sual tarzında söz söyle. Padişahlar padişahıyla edepli konuş!
  • Kibir ve kinin başlangıcı şehvettendir. Şehvetinin yerleşip kuvvetlenmesi de itiyat yüzündendir.
  • Kötü huy, âdet edindiğinden dolayı sağlamlaşır, yerleşir. Seni ondan vazgeçirmek isteyene kızarsın.
  • Toprak yemeye alışırsan kim seni bundan menetmeye kalkışırsa onu düşman sayarsın. 3460
  • Puta tapanlar, bu tapmayı huy edindiklerinden men edenlere düşman olmuşlardır.
  • İblis, ululanmayı huy edinmişti de eşekliğinden Âdem’i kendisinden aşağı gördü.
  • “Benden daha ulu başka birisi yok ki. Benim gibi bir kişi, ona secde eder mi?” dedi.
  • Ululuk zehirdir. Ancak, ta ezelden panzehire sahip olan ruh müstesna.
  • Dağ, yılanla dolu ise içerisinde panzehir yeri bulundukça korkma. 3465
  • Kafana ululuk yerleşmiş, onun için kim seni kırarsa onu ezelî düşman sayarsın.
  • Birisi huyuna aykırı söz söylerse ona bir hayli kinlenirsin.
  • Beni huyumdan çevirecek, şakirt haline sokacak, kendisine tâbi kılacak dersin.
  • Böyle adamın kötü huyu serkeş olmasa, o huya aykırı şeylere niye ateşlenir, kızar;
  • Yahut muhalife müdana eder, onun gönlünde bir yer kazanır? 3470
  • Çünkü kötü huyu adamakıllı kuvvetlenmiştir. Karınca gibi olan şehvetti, itiyat yüzünden adeta ejderha kesilmiştir.
  • Şehvet yılanını önceden öldür. Yoksa hemencecik ejderhalaşır.
  • Fakat herkes, yılanını karınca görür. Sen kendini bir gönül sahibine sor!
  • Bakır, altın olmadıkça bakırlığını; gönül padişah olmadıkça müflisliğini bilmez.
  • Bakır gibi sen de iksire hizmet et. Gönül, dildarın cevrini çek. 3475
  • Dildar kimdir? İyice bil. Dildar ehli dildir. Çünkü ehli dil olan, gece ve gündüz gibi cihandan kaçıp durmakta, âlemde eğleşmemektedir.
  • Allah kulunun ayıbını az söyle, padişahı hırsızlıkla az kına.
  • Gemide bir dervişi hırsızlıkla töhmet altına almaları
  • Bir gemide bir derviş vardı. Erliği kendisine arka yastığı yapmış, ona dayanmıştı.
  • Gemide bir kese altın kayboldu. O, uyuyordu. Herkesi aradılar. Birisi onu da gösterip,
  • “Bu uyuyan yoksulu da arayalım” dedi. Para sahibi derdinden onu da uyandırdı. 3480
  • “Bu gemide bir kese kayboldu. Herkesi aradık, bu arayıştan sen kurtulamazsın.
  • Hırkanı çıkar, soyun da senin hakkında kimsenin şüphesi kalmasın” dedi.
  • Derviş “Yarabbi, şu aşağılık kişiler, kulunu töhmet altına alıyorlar, fermanını eriştir” dedi.
  • Dervişin gönlü dertlenir dertlenmez hemen denizin her tarafından,
  • Yüzbinlerce balık baş çıkardı. Her birinin ağzında bir inci vardı. Ama ne inci? 3485
  • Her tanesi bir memleket haracı. Allah’tan geliyor, elbette eşi bulunmaz.
  • Derviş gemiye birkaç inci atıp fırladı, havayı âdeta kendisine bir taht edip oturdu.
  • Padişahlar gibi tahtının üstüne bağdaş kurup kuruldu.
  • O, havanın yücesinde, gemi de onun önünde!
  • Dedi ki: “Yürüyün, gidin. Gemi sizin Hak benim, yoksul bir hırsız sizinle bir arada olmasın! 3490
  • Bakalım, bu ayrılıktan kim ziyan eder? Ben hoşum, Hak’la çift, halktan tek!
  • O, ne beni hırsızlıkla töhmet altına alır ne yularımı bir gammaza verir!”
  • Gemidekiler dediler ki: “Ey ulu, sana bu yüce makamı ne yüzden verdiler?”
  • Derviş, “Yoksulu töhmet altına almak, hor hakir bir şey için Hakk’ı incitmek yüzünden.
  • Hâşa, bu yüzden değil. Ululara tazim ettiğimden. Çünkü ben, yoksullar hakkında hiç kötü zanna düşmedim. 3495
  • Onlar öyle lâtif, öyle nefesleri hoş kişilerdir ki onları ululamak için Allah’tan “ Abese” suresi geldi.
  • Onların yoksulluğu, dünyayı dönüp dolaşma yüzünden ve dünyalık için değil. Hak’tan başka hiçbir şey olmadığından onlarda yokluğu, yoksulluğu kabul etmişlerdir.
  • Nasıl töhmet altına alabilirim ki. Hak, ondan yedinci kat göğe kadar hazinelerine emin etmiştir” dedi.
  • Töhmetli nefistir; yüce akıl değil. Töhmetli duygudur; lâtif nur değil.
  • Nefis Sofestai olmuştur, vur nefsin kafasına! Çünkü hakikati kötekle anlar, delil getirmekle değil. 3500
  • Mucize görür, aydınlanır. Sonradan der ki: O bir hayaldi.
  • Hakikat olsaydı o gördüğüm şaşılacak şey gece gündüz gözümün önünde dururdu.