Bu adamın sözü dâvadan ibarettir. Bu ahmağın bilgisizliği, inkârına sebep olur.3580
پیش او دعوی بود گفتار او ** جهل او شد مایهی انکار او
Fakat gönlünde Allah nurları olan akıllı, anlayışlı kişiye göre bu ses, mananın ta kendisidir ve doğrudur.
پیش زیرک کاندرونش نورهاست ** عین این آواز معنی بود راست
Bu, şuna benzer: Arapça bilen birisi, Arapça “Ben Arapça bilirim” dese,
یا به تازی گفت یک تازی زبان ** که همیدانم زبان تازیان
Onun Arapça bilirim demesi dâvadır ama Arapça söyleyişi de manadır, dâvasının ispatıdır.
عین تازی گفتنش معنی بود ** گر چه تازی گفتنش دعوی بود
Yahut bir kâtip, kâğıdın üstüne “Ben kâtibim, yazı okuyabilirim, yüce bir kişiyim” diye yazsa,
یا نویسد کاتبی بر کاغذی ** کاتب و خط خوانم و من ابجدی
Bu yazı filvaki dâvadır ama yazılan şeyde dâvanın doğruluğuna şahittir.3585
این نوشته گر چه خود دعوی بود ** هم نوشته شاهد معنی بود
Yahut da bir sofi “Dün akşam rüyada birisini gördün ya… Hani omuzun da seccade vardı.
یا بگوید صوفیی دیدی تو دوش ** در میان خواب سجاده به دوش
İşte o benim. Rüyada sana nazardaki feyizleri anlatmıştım.
من بدم آن و آن چه گفتم خواب در ** با تو اندر خواب در شرح نظر
Onları kulağına küpe et. O sözü aklına rehber yap, sözlere uy” dese,
گوش کن چون حلقه اندر گوش کن ** آن سخن را پیشوای هوش کن
Bu söz, sana rüyayı hatırlatır. Yeni bir mucize, eski bir altındır.
چون ترا یاد آید آن خواب این سخن ** معجز نو باشد و زر کهن
Bu söz, dâva gibi görünür ama rüyayı görenin ruhu” Evet” der. Tasdik eder.3590
گر چه دعوی مینماید این ولی ** جان صاحب واقعه گوید بلی
Hikmet, müminin kaybolmuş malı olduğundan kimden duysa inanır, kabul eder.
پس چو حکمت ضالهی مومن بود ** آن ز هر که بشنود موقن بود
Fakat kendisini hikmetin yanında bulursa nasıl şüphe edebilir. Nasıl yanılabilir?
چون که خود را پیش او یابد فقط ** چون بود شک چون کند او را غلط
Susuz birisine “ Acele et, çabuk, kadehteki suyu al iç” desen,
تشنهای را چون بگویی تو شتاب ** در قدح آب است بستان زود آب
Susuz, “Bu bir dâvadan ibaret. Yürü ey davacı benden uzaklaş”
هیچ گوید تشنه کاین دعوی است رو ** از برم ای مدعی مهجور شو
Yahut “Kadehtekinin su, o içilen güzel, berrak su olduğuna dair bana bir delil göster!” der mi?3595
یا گواه و حجتی بنما که این ** جنس آب است و از آن ماء معین
Ana, süt emer çocuğuna “Gel yavrum, süt em, ben senin ananım” dese,
یا به طفل شیر مادر بانگ زد ** که بیا من مادرم هان ای ولد
Çocuk “Ana, sütünü emersem karnım doyacak mı bir delil göster!” der mi?
طفل گوید مادرا حجت بیار ** تا که با شیرت بگیرم من قرار
Her ümmetin gönlünde Hak’tan bir tat vardır. Peygamberlerin yüzü ve sesi de mucizedir.
در دل هر امتی کز حق مزه ست ** روی و آواز پیمبر معجزه ست
Peygamber, dışardan seslendi mi ümmetin canı, içerden secde eder.
چون پیمبر از برون بانگی زند ** جان امت در درون سجده کند
Çünkü can kulağı, âlemde hiç kimseden o sese benzer bir ses duymamıştır.3600
ز انکه جنس بانگ او اندر جهان ** از کسی نشنیده باشد گوش جان
O misilsiz ruh, o misli olmayan sesten neşelenir, Allah’a yaklaşır.
آن غریب از ذوق آواز غریب ** از زبان حق شنود انی قریب
Yahya aleyhisselâm’ın, anasının karnındayken İsa aleyhisselâm’a secde etmesi
سجده کردن یحیی علیه السلام در شکم مادر مسیح را علیه السلام
Yahya’nın anası, Meryem’e hamlini vazetmeden az önce gizlice dedi ki:
مادر یحیی به مریم در نهفت ** پیشتر از وضع حمل خویش گفت
“Karnında bir padişah var. Ülülazm ve her şeyi bilen bir peygamberdir. Ben bunu yakinen gördüm.
که یقین دیدم درون تو شهی است ** کاو اولو العزم و رسول آگهی است
Sana rastlayınca karnımda ki çocuğum hemen secdeye vardı.
چون برابر اوفتادم با تو من ** کرد سجده حمل من اندر زمن
Karnımdaki çocuk, karnındaki çocuğa secde etti. Secdesinden bedenime titreme düştü”3605
این جنین مر آن جنین را سجده کرد ** کز سجودش در تنم افتاد درد
Meryem de “Ben de karnımdaki çocuğun secde ettiğini hissettim” dedi.
گفت مریم من درون خویش هم ** سجدهای دیدم از این طفل شکم
Buna karşı şüphe
اشکال آوردن بر این قصه
Ahmaklar derler ki: “Bırak şu masalı. Yalan, yanlış.
ابلهان گویند کاین افسانه را ** خط بکش زیرا دروغ است و خطا
Meryem, doğuracağı zaman yabancıdan da uzaktı, akrabadan da.
ز انکه مریم وقت وضع حمل خویش ** بود از بیگانه دور و هم ز خویش
O güzel hatun şehirden dışarı çıktı. Doğurmadıkça şehre girmedi.
از برون شهر آن شیرین فسون ** تا نشد فارغ نیامد خود درون
Doğurunca yavrusunu kucağına alıp, bağrına basıp soyunun, sopunun yanına geldi.3610
چون بزادش آن گهانش بر کنار ** بر گرفت و برد تا پیش تبار
Yahya’nın anası, onu nerede gördü de bu hikâyeyi anlattı, bu sözü söyledi?”
مادر یحیی کجا دیدش که تا ** گوید او را این سخن در ماجرا
Bu şüpheye verilen cevap
جواب اشکال
Bunu ilhama mazhar olan, afakta, gayp âleminde bulunan şeyleri yanındaymış gibi bilen kişi anlar.
این بداند کان که اهل خاطر است ** غایب آفاق او را حاضر است
Yahya’nın anası, uzakta olmakla beraber Meryem’in yanında bulunabilir.
پیش مریم حاضر آید در نظر ** مادر یحیی که دور است از بصر
Vücut, göz göz olunca gözler kapalı olduğu halde de sevgilinin yüzü görülebilir.
دیدهها بسته ببیند دوست را ** چون مشبک کرده باشد پوست را
Mamafih baş gözüyle de göremediğini, can gözüyle de göremediğini farz et, ne çıkar? Ey düşkün, sen kısadan hisse almaya bak!3615
ور ندیدش نه از برون نز اندرون ** از حکایت گیر معنی ای زبون
Kıssaları duyup “Nakış” kelimesine “Ş” harfinin eklendiği gibi o kıssaların suretine bağlanan, dış yüzüne kapılan kişiye benzeme.
نه چنان کافسانهها بشنیده بود ** همچو شین بر نقش آن چسبیده بود
Dilsiz Dimne, Kelile’ye nasıl söz söyler? Söz söylemekten aciz Dinme, Kelile’ye meramını nasıl anlatırdı?
تا همیگفت آن کلیله بیزبان ** چون سخن نوشد ز دمنه بیبیان
Tutalım, bunlar, birbirlerinin sözlerini anladılar, söz söylemeden meramlarını ifade eden bu hayvanların ne demek istediklerini insan nasıl anlayabilir?
ور بدانستند لحن همدگر ** فهم آن چون کرد بینطقی بشر
Dimne, aslanla öküz arasında nasıl bir elçi oldu, ikisini de nasıl kandırdı?
در میان شیر و گاو آن دمنه چون ** شد رسول و خواند بر هر دو فسون