Mahkemede bulunanların hepsi “Biz onun hem müflisliğine, hem kötülüğüne şahidiz” dediler.
جمله اهل محکمه گفتند ما ** هم بر ادبار و بر افلاسش گوا
Kadı, o adamı kime sorduysa “Efendim, bu müflisten elini yıka, bundan hayır gelmez” dedi.
هر که را پرسید قاضی حال او ** گفت مولا دست ازین مفلس بشو
Kadı dedi ki: “ bu müflis fazlasıyla da dolandırıcı bir adam diye şehri alenen dolaştırın.
گفت قاضی کش بگردانید فاش ** گرد شهر این مفلس است و بس قلاش
Tellallar, yer, yer bağırıp onun müflisliğini her tarafta ilân etsinler.
کو به کو او را مناداها زنید ** طبل افلاسش عیان هر جا زنید
Kimse ona veresiye bir şey satmasın, kimse ona bir mangır bile borç vermesin.650
هیچ کس نسیه بنفروشد بدو ** قرض ندهد هیچ کس او را تسو
Birisi hilesine uğrar da o yüzden davaya kalkışırsa artık onu hapse atmam.
هر که دعوی آردش اینجا به فن ** بیش زندانش نخواهم کرد من
Çünkü iflası bence sabit olmuştur. Elinde ne parası var, ne pulu!” dedi.
پیش من افلاس او ثابت شده است ** نقد و کالا نیستش چیزی به دست
Âdemoğlu da iflası sabit oluncaya kadar bu dünya hapishanesinde kalır.
آدمی در حبس دنیا ز آن بود ** تا بود کافلاس او ثابت شود
Allah’ımız da İblisinin müflisliğini Kuran’la bize bildirmiş, her tarafa yaymıştır.
مفلسی دیو را یزدان ما ** هم منادی کرد در قرآن ما
O hilekâr, müflis ve kötü sözlüdür. Onunla hiçbir suretle ortak olma, oyuna girişme.655
کاو دغا و مفلس است و بد سخن ** هیچ با او شرکت و سودا مکن
Alışverişe girişirsen kâr edemezsin, çünkü o müflistir, ondan nasıl olur da bir şey elde edebilirsin? diye anlatmıştır.
ور کنی او را بهانه آوری ** مفلس است او صرفه از وی کی بری
İş bu dereceye gelince odun, satan bir Kürdün devesini getirdiler.
حاضر آوردند چون فتنه فروخت ** اشتر کردی که هیزم میفروخت
Zavallı Kürt, hayli feryat etti, hatta memura para verdi, fakat kâr etmedi.
کرد بیچاره بسی فریاد کرد ** هم موکل را به دانگی شاد کرد
Devesini çağından akşama kadar aldılar. Feryat ve figanına aldırış etmediler.
اشترش بردند از هنگام چاشت ** تا شب و افغان او سودی نداشت
O müthiş kıtlığı deveye bindirdiler. Deve sahibi de devenin ardından gitmekteydi.660
بر شتر بنشست آن قحط گران ** صاحب اشتر پی اشتر دوان
Taraf, taraf, yer, yer gezdirip bütün halka teşhir ettiler.
سو به سو و کو به کو میتاختند ** تا همه شهرش عیان بشناختند
Her hamamın, her çarşının önünde biriken halk ona bakıyordu.
پیش هر حمام و هر بازارگاه ** کرده مردم جمله در شکلش نگاه
Türk, Kürt, Rum, Arap ve sair milletlerden sesi gür olan tellallar da kendi dillerince,
ده منادی گر بلند آوازیان ** کرد و ترک و رومیان و تازیان
“ Bu müflistir, hiçbir şeyi yoktur. Ona hiçbir kimse bir pul bile ödünç vermesin.
مفلس است این و ندارد هیچ چیز ** قرض تا ندهد کس او را یک پشیز
Zahiren, bâtınen bir habbesi bile yok. Müflisin biri, kalpın biri, kötü adamın biridir; bir hile, hud’a kabıdır.665
ظاهر و باطن ندارد حبهای ** مفلسی قلبی دغایی دبهای
Kendinize gelin, aklınızı başınıza alın, onunla arkadaşlık etmeyin. Size satmak için bir öküz bile getirse mutlaka çalmıştır, öküzü hemen tutup bağlayın.
هان و هان با او حریفی کم کنید ** چون که کاو آرد گره محکم کنید
Eğer aldanır da bu herifi davaya kalkışırsanız ben bu ölü herifi zindana atmam.
ور به حکم آرید این پژمرده را ** من نخواهم کرد زندان مرده را
Bu herif, tatlı sözlüdür, boğazı da pek boldur. Üstündeki libas yenidir ama içindekiler paramparça.
خوش دم است او و گلویش بس فراخ ** با شعار نو دثار شاخ شاخ
Hile için o elbiseyi giyerse bilin ki kendisinin değildir, halkı aldatmak için giymiştir” diye bağırıyorlardı.
گر بپوشد بهر مکر آن جامه را ** عاریه است او و فریبد عامه را
Ey temiz kalpli, hakîm olmayan kişinin dilindeki hikmet sözünü de iğreti elbise bil!670
حرف حکمت بر زبان ناحکیم ** حلههای عاریت دان ای سلیم
Hırsız, bir güzel elbise giyse bile o eli kesik, senin elini nasıl tutar, sana nasıl yardım edebilir?
گر چه دزدی حلهای پوشیده است ** دست تو چون گیرد آن ببریده دست
Akşam vakti müflis deveden inince Kürt dedi ki: “ Evim uzak, vakit de geç.
چون شبانه از شتر آمد به زیر ** کرد گفتش منزلم دور است و دیر
Kuşluk çağından beri deveye bindin. Arpadan vazgeçtim, hiç olmazsa bir avuçtan az bile olsa biraz saman ver!”
بر نشستی اشترم را از پگاه ** جو رها کردم کم از اخراج کاه
Müflis “ Şimdiye kadar niçin gezip dolaştık? Aklın nerede? Hiç anlamadın mı?
گفت تا اکنون چه میکردیم پس ** هوش تو کو، نیست اندر خانه کس
Müflis olduğuma dair davul çaldılar, sesi yedinci kat göğe kadar vardı; duymadın mı?675
طبل افلاسم به چرخ سابعه ** رفت و تو نشنیدهای بد واقعه
Kulağın galiba ham tamahla dolu. Tamah insanı sağır ve kör eder.
گوش تو پر بوده است از طمع خام ** پس طمع کر میکند کور ای غلام
Bu sözleri kerpice, taşa kadar her şey işitti. “ Bu kaltaban müflistir, müflis” diye bağırıp durdular.” dedi.
تا کلوخ و سنگ بشنید این بیان ** مفلس است و مفلس است این قلتبان
Bu sözü akşama kadar söylediler de devecinin kulağı tamahla dolu olduğundan duymadı.
تا به شب گفتند و در صاحب شتر ** بر نزد کاو از طمع پر بود پر
Kulakta, gözde Allah mührü var; işitmiyor, duymuyor. Yoksa hicaplarda nice suretler var, sesler var!
هست بر سمع و بصر مهر خدا ** در حجب بس صورت است و بس صدا
Allah güzellikten, kemalden, cilveden hangisini isterse göze onu gösterir;680
آن چه او خواهد رساند آن به چشم ** از جمال و از کمال و از کرشم
Güzel sesten, müjdelerden, coşkun ve neşeli sözlerden hangisini dilerse kulağa onu duyurur.
و انچه او خواهد رساند آن به گوش ** از سماع و از بشارت وز خروش
Sen şimdi, ondan gaflettesin ama ihtiyaç vaktinde Allah onu izhar eder.
کون پر چاره ست و هیچت چاره نی ** تا که نگشاید خدایت روزنی
Peygamber “Kadri yüce Allah, her derde bir derman yarattı” demiştir.
گر چه تو هستی کنون غافل از آن ** وقت حاجت حق کند آن را عیان
Fakat sen, onun fermanı olmadıkça o dermandan derdine yarayacak bir renk göremez, bir koku duyamazsın.
گفت پیغمبر که یزدان مجید ** از پی هر درد درمان آفرید
Ey çarelere başvuran, ölünün gözü nasıl cana bakarsa sen de gözünü Lâmekân âlemine çevir, aklını başına al.685
لیک ز آن درمان نبینی رنگ و بو ** بهر درد خویش بیفرمان او
Varlık âlemi çarelerle doludur da Allah, bir yere perde çıkmadıkça yine çare yok!
چشم را ای چاره جو در لامکان ** هین بنه چون چشم کشته سوی جان
Bu cihan, cihetsiz Lâmekân âleminden meydana gelmiş, bu cihana Lâmekân âleminden bir mekân verilmiştir.
این جهان از بیجهت پیدا شده ست ** که ز بیجایی جهان را جا شده ست