English    Türkçe    فارسی   

2
892-941

  • Allah bu can bağışlamaya karşılık yüz binlerce can ihsan eder. Bunu görmeyen kişi nasıl cömert olabilir?
  • Eğer görseydin nasıl olur da can vermeden çekinir, bir can için bu kadar tasalanırdın?
  • Su kenarındayken suyu sakınan, esirgeyen, ancak ırmağı görmeyendir.
  • Peygamber “Kıyamet gününde verilecek karşılığı yakînen bilen, 895
  • Bire on karşılık verileceğini anlayan kişinin cömertliği artıp durur, bu çeşit adam, türlü, türlü cömertlikler icat eder.” dedi.
  • Cömertlik, bütün karşılıkları görmedir. Şu halde karşılığı görüş, korkunun zıddıdır.
  • Nekeslik de karşılıkları görmemektir. İnciyi görmek, denize dalan dalgıcı sevindirir.
  • Eğer cömertliğe karşılık verilecek olan şeyleri herkes görseydi dünyada kimse nekes olamazdı. Çünkü hiçbir kimse karşılıksız bir şey bağışlamaz.
  • Şu halde cömertlik gözden gelir, elden değil. İşe yarayan görüştür, gözü açıktan başkası kurtulamaz. 900
  • Arkadaşımın bir kusuru da kendisini görmemesidir. O, kendisinde kusur arar durur.
  • Kendi ayıbını söyler, kendi ayıbını arar. Herkesi iyi bilir, herkesle dosttur da kendisiyle dost değildir.”
  • Padişah “ Arkadaşını övmede ileri gitme. Onu överken kendini övmeye kalkışma.
  • Çünkü onu imtihana çekersem ilerde utanırsın” dedi.
  • Kölenin, iyi zannı yüzünden arkadaşının doğruluğuna ve vefakârlığına yemin etmesi
  • Köle dedi ki; “ Hüküm ve kudret sahibi, bağışlayan ve acıyan Ulu Allah’a ant olsun… 905
  • Peygamberleri, ihtiyacı olduğundan değil de fazlından, kereminden gönderen,
  • Aşağılık topraktan, yüce padişahlar yaratan.
  • Onları topraktan yaratılmış mahlûkatın tabiatlarından arıtan, gök ehlinin derecelerinden üstün kılan,
  • Ateşten saf bir nur yaratıp onunla bütün nurları parlatan,
  • Nurlara doğan, nurları aydınlatan nuru yaratan, Âdem peygamberin feyiz alıp marifete eriştiği aydın ziyayı meydana getiren, 910
  • Âdem’den bitip Şîs’in devşirdiği nuru, Âdem’in görüp Şîs’i yerine halife ettiği nuru.
  • Nuh’un feyiz aldığı, can denizi havasında inciler yağdırdığı nuru halk edene ant olsun.
  • İbrahim’in canı o nurlardan nurlandı da pervasızca ateş şulelerine koştu, ateşe atıldı.
  • İsmail, onun ırmağına düştü de o yüzden parlak bıçağın önüne baş koydu, boyun verdi.
  • Davut’un canı onun şulelerinden hararetlendi de ondan dolayı elinde demir yumuşadı, eridi. 915
  • Süleyman, onun vuslatından süt emdi de cinler periler onun için fermanına tabi oldular.
  • Yakup, onun kaza ve kaderine teslim oldu da ondan oğlunun kokusuyla gözü açıldı, aydınlandı.
  • Ay yüzlü Yusuf, o güneşi gördü de rüya tabirinde o kadar uyanık hale geldi.
  • Asâ, Musa’nın ellinden su içti de o yüzden Firavun’un saltanatını bir lokma etti.
  • Meryem oğlu Îsa, merdivenini buldu da dördüncü kat göğün üstüne çıktı. 920
  • Muhammed, o mülkü, o nimeti buldu da hemencecik ayı ikiye böldü.
  • Ebubekir, tevfika mazhar oldu da öyle bir padişahın müsahibi oldu, öyle bir padişahı candan tasdik etti.
  • Ömer, o mâşuka âşık oldu da gönül gibi, hakkı bâtılı ayırt etti.
  • Osman, o apaçık görüşün ta kendisi oldu da feyizli bir nura nail olup Zinnûreyn oldu.
  • Mürteza, onun yüzünden inciler saçtı da can vadisinde Allah aslanı kesildi. 925
  • Cüneyt, onun askerinden yardıma nail olunca eriştiği mertebeler sayıdan üstün oldu.
  • Bayezid, onun ihsanına yol bulunca Allahtan “ Kutbül Ârifin” adını duydu.
  • Kerhî, onun harimine bekçi olunca aşk halifesi oldu, nefesleri Allah nefesi haline geldi.
  • Edhemoğlu, atını sevinçle o tarafa koşturunca âdil sultanların sultanı oldu.
  • Şakik, o ulu yolun meşakkati yüzünden güneş gibi aydınlatıcı bir reye, her şeyi gören bir göze erişti. 930
  • Daha nice yüz bin gizli Padişahlar var ki o nur âleminde yüceliğe sahiptirler, makamları vardır.
  • Allah, her yoksul, onların adlarını anmasın diye gayretinden adlarını gizledi.
  • O nura ve denizde balıklar gibi yaşayan nuranilere ant olsun…
  • O nura ve o denizi, denizin canı desem de lâyık değil. O âleme yeni bir ad aramaktayım.
  • O Allah’a ant olsun ki bu da ondandır, o da ondan. İçler, hakikatler, ona nispetle kabuktur, zahirdir. 935
  • Ant olsun o Allah’a ki kapı yoldaşım ve dostum, bu benim sözlerimden yüz kat daha üstündür.
  • Arkadaşımın evsafından bildiklerimi söyledim, fakat ey kerem sahibi inanmıyorsun; ne diyeyim?”
  • Padişah dedi ki: “Şimdi artık kendi halinden bahset. Ne vakte dek şunun, bunun halini anlatacaksın?
  • Söyle bakalım, senin neyin var, ne elde ettin, deniz dibinden ne inciler getirdin?
  • Ölüm günü, bu duygun kalmaz. Can nurun var mı ki gönlüne yâr olsun? 940
  • Mezarda bu göze toprak dolar. Mezarı aydınlatacak nurun var mı?