Hayvanı görmek için o kapkaranlık yere bir hayli adam toplandı.1260
از برای دیدنش مردم بسی ** اندر آن ظلمت همیشد هر کسی
Fakat ahır o kadar karanlıktı ki gözle görmenin imkânı yoktu. O, göz gözü görmeyecek kadar karanlık yerde file ellerini sürmeye başladılar.
دیدنش با چشم چون ممکن نبود ** اندر آن تاریکیش کف میبسود
Birisi eline hortumunu geçirdi, “Fil bir oluğa benzer” dedi.
آن یکی را کف به خرطوم اوفتاد ** گفت همچون ناودانست این نهاد
Başka birinin eline kulağı geçti, “Fil bir yelpazeye benziyor” dedi.
آن یکی را دست بر گوشش رسید ** آن برو چون بادبیزن شد پدید
Bir başkasının eline ayağı geçmişti, dedi ki: “Fil bir direğe benzer.”
آن یکی را کف چو بر پایش بسود ** گفت شکل پیل دیدم چون عمود
Bir başkası da sırtını ellemişti, “Fil bir taht gibidir é dedi.1265
آن یکی بر پشت او بنهاد دست ** گفت خود این پیل چون تختی بدست
Herkes neresini elledi, nasıl sandıysa fili ona göre anlatmaya koyuldu.
همچنین هر یک به جزوی که رسید ** فهم آن میکرد هر جا میشنید
Onların sözleri, görüşleri yüzünden birbirine aykırı oldu. Birisi dal dedi, öbürü elif.
از نظرگه گفتشان شد مختلف ** آن یکی دالش لقب داد این الف
Herkesin elinde bir mum olsaydı sözlerindeki aykırılık kalmazdı.
در کف هر کس اگر شمعی بدی ** اختلاف از گفتشان بیرون شدی
Duygu gözü ancak avuca, ancak köpüğe benzer, avuç bütün fili birden elleyemez ki!
چشم حس همچون کف دستست و بس ** نیست کف را بر همهی او دسترس
Denizi gören göz başka, köpüğü gören göz başka. Köpüğü bırak da denizin gözüyle bak sen.1270
چشم دریا دیگرست و کف دگر ** کف بهل وز دیدهی دریا نگر
Köpükler, gece gündüz denizden meydana gelir, onları deniz harekete getirir. Fakat sen ne şaşılacak şey, köpüğü görüyorsun da denizi göremiyorsun!
جنبش کفها ز دریا روز و شب ** کف همیبینی و دریا نه عجب
Biz, gemilere benziyoruz. Aydın denizin içindeyiz de gözlerimiz görmüyor, birbirimize çarpıp duruyoruz.
ما چو کشتیها بهم بر میزنیم ** تیرهچشمیم و در آب روشنیم
Ey ten gemisine binmiş, uykuya dalmış adam, denizi gördün ama asıl denizin denizine bak!
ای تو در کشتی تن رفته به خواب ** آب را دیدی نگر در آب آب
Denizin de bir denizi var, onu sürüp duruyor. Ruhun da bir ruhu var, onu istediği tarafa çeker çevirir?
آب را آبیست کو میراندش ** روح را روحیست کو میخواندش
Güneş, bütün varlık ekinini suladığı vakit Musa neredeydi, İsa nerde?1275
موسی و عیسی کجا بد کفتاب ** کشت موجودات را میداد آب
Allah bu yaya kiriş taktığı zaman Âdem neredeydi, Havva nerede?
آدم و حوا کجا بد آن زمان ** که خدا افکند این زه در کمان
Bu söz de noksandır, bu sözün de bir neticesi yoktur. Noksan olmayan söz o tarafa, hakikat âlemine ait olan sözdür.
این سخن هم ناقص است و ابترست ** آن سخن که نیست ناقص آن سرست
eksik
گر بگوید زان بلغزد پای تو ** ور نگوید هیچ از آن ای وای تو
Fakat sana söylense hemencecik o misale yapışır, o sureti hakikat sanırsın a yiğidim!
ور بگوید در مثال صورتی ** بر همان صورت بچفسی ای فتی
Ot gibi ayağın yere bağlı… Hakikate erişemez de bir yelle başını sallar durursun.1280
بستهپایی چون گیا اندر زمین ** سر بجنبانی ببادی بییقین
Ayağın yok ki bir yerden bir yere gidebilesin yahut çalışıp çabalayıp ayağını bu balçıktan kurtarasın.
لیک پایت نیست تا نقلی کنی ** یا مگر پا را ازین گل بر کنی
Nasıl kurtarabilir, nasıl bu balçıktan ayağının çekebilirsin? Hayatın bu balçıktan. Hayatını terk etmekse senin için pek müşkül bir şey!
چون کنی پا را حیاتت زین گلست ** این حیاتت را روش بس مشکلست
Fakat ey yoksul adam, Hak’tan hayat bulursan topraktan müstağni olur, bu balçığı o vakit terk edersin.
چون حیات از حق بگیری ای روی ** پس شوی مستغنی از گل میروی
Süt emen çocuk dadıdan vazgeçti mi yemek yemeğe başlar, artık onu bırakır gider.
شیر خواره چون ز دایه بسکلد ** لوتخواره شد مرورا میهلد
Sen, topraktan biten taneler gibi yerin sütüne bağlanmış, ona bağlanmış, ona alışmışsın. Kalplerin gıdasına alış da bu sütten kesilmeye bak!1285
بستهی شیر زمینی چون حبوب ** جو فطام خویش از قوت القلوب
Ey hicapsız nurları kabul etmeye istidadı olmayan kişi, hiç olmazsa harflerde gizlenmiş bir nur olan hikmet sözlerini duy, onları ye!
حرف حکمت خور که شد نور ستیر ** ای تو نور بیحجب را ناپذیر
Böyle böyle o hicapsız nuru da kabul etmeye istidat kazanır, gizli nuru da hicapsız olarak görürsün.
تا پذیرا گردی ای جان نور را ** تا ببینی بیحجب مستور را
Bu suretle yıldız gibi felekte seyreder, hatta felekten hariç keyfiyetsiz seferlere düşersin!
چون ستاره سیر بر گردون کنی ** بلک بی گردون سفر بیچون کنی
Yokluktan varlığa geldin ya… Kendine gel, geldin ama nasıl geldin Sarhoşça… Hiç kendinden haberin yok!
آنچنان کز نیست در هست آمدی ** هین بگو چون آمدی مست آمدی
Geldiğin yollar aklında bile kalmadı. Fakat biz yine sana bir remiz söyleyecek, bir şey hatırlatacağız.1290
راههای آمدن یادت نماند ** لیک رمزی بر تو بر خواهیم خواند
Bu aklı terk et de hakikî akla ulaş. Bu kulağı tıka da hakikî kulak kesil!
هوش را بگذار وانگه هوشدار ** گوش را بر بند وانگه گوش دار
Hayır hayır… Söyleyeceğim, çünkü henüz hamsın sen. Daha ilkbahardasın, Temmuzu görmedin bile!
نه نگویم زانک خامی تو هنوز ** در بهاری تو ندیدستی تموز
Ey ulular, bu cihan bir ağaca benzer; biz de bu âlemdeki yarı ham, yarı olmuş meyveler gibiyiz.
این جهان همچون درختست ای کرام ** ما برو چون میوههای نیمخام
Ham meyveler, daha iyice yapışmıştır, oradan kolay kolay kopmazlar. Çünkü ham meyve köşke, saraya lâyık değildir ki.
سخت گیرد خامها مر شاخ را ** زانک در خامی نشاید کاخ را
Fakat oldu da tatlılaştı, dudağı ısırır bir hale geldi mi artık dallara iyi yapışmaz, hemen düşüverir.1295
چون بپخت و گشت شیرین لبگزان ** سست گیرد شاخها را بعد از آن
O baht ve ikbal yüzünden adamın ağzı tatlılaştı mı insana bütün cihan mülkü soğuk gelir.
چون از آن اقبال شیرین شد دهان ** سرد شد بر آدمی ملک جهان
Bir şeye sımsıkı yapışmak, bir şeyde taassup göstermek hamlıktır. Sen ana karnında çocuk halindeyken işin gücün ancak kan içmeden ibarettir.
سختگیری و تعصب خامی است ** تا جنینی کار خونآشامی است
Söylenecek bir şey daha kaldı ama ben söylemeyeceğim, sana onu Ruhulkudüs bensiz söylesin.
چیز دیگر ماند اما گفتنش ** با تو روح القدس گوید بی منش
Hayır hayır… Ruhulkudüs değil, sen kendin, kendi kulağına söylersin… Orada hakikatte ne ben varım, ne benden başkası, sen de bensin zaten canım efendim!
نه تو گویی هم بگوش خویشتن ** نه من ونه غیرمن ای هم تو من
Bu rüyaya benzer. Uykuya daldın mı kendinden geçer, fakat yine kendinden kendine gelmiş olursun.1300
همچو آن وقتی که خواب اندر روی ** تو ز پیش خود به پیش خود شوی
Kendini duyar, dinler de senden başka gizli bir adam rüyada sana söz söylüyor sanırsın.
بشنوی از خویش و پنداری فلان ** با تو اندر خواب گفتست آن نهان
A güzelim yoldaşım, sen alelâde tek bir adam değilsin ki. Sen bir âlemsin, sen bir derin denizsin.
تو یکی تو نیستی ای خوش رفیق ** بلک گردونی ودریای عمیق
O senin muazzam varlığın yok mu. O belki dokuz yüz kattır. O, dibi, kıyısı bulunmayan bir denizdir, yüzlerce âlem, o denize dalar gark olup gider.
آن تو زفتت که آن نهصدتوست ** قلزمست وغرقه گاه صد توست
Zaten burası ne uyanıklık yeri, ne uyku yeri. Buradan bahsetme, Allah, doğrusunu daha iyi bilir.
خود چه جای حد بیداریست و خواب ** دم مزن والله اعلم بالصواب
Bahsetme de asıl bu âlemden bahse muktedir olanlardan dile gelmez, söze sığmaz bahisler işit!1305
دم مزن تا بشنوی از دم ز نان ** آنچ نامد در زبان و در بیان
Bahsetme de o güneşten kitaba yazılmaz, hitaba girmez sözler duy!
دم مزن تا بشنوی زان آفتاب ** آنچ نامد درکتاب و در خطاب
Bahsetme de sana bu âlemden ruhun bahsetsin… Nuh’un gemisinde yüzgeçlik bahsini bırak!
دم مزن تا دم زند بهر تو روح ** آشنا بگذار در کشتی نوح
Bu bahse girersen Kenan’a benzersin. Bana düşman olan Nuh’un gemisini istemem diye o da yüzmeye girişmişti.
همچو کنعان کشنا میکرد او ** که نخواهم کشتی نوح عدو
Nuh, ona “Hey, gel, babanın gemisine gir de behey aşağılık oğul, tufana gark olma” demişti.
هی بیا در کشتی بابا نشین ** تا نگردی غرق طوفان ای مهین