Rızık, kazançla, zahmet ve meşakkatle elde edilir. Herkes bir sanat, bir iş tutturmuş, rızkını öyle elde eder.1465
راه روزی کسب و رنجست و تعب ** هر کسی را پیشهای داد و طلب
Rızıkları, sebeplerine yapışarak elde edin... Evlere kapılarından girin denmiştir.
اطلبوا الارزاق فی اسبابها ** ادخلو الاوطان من ابوابها
Şimdiki zamanda Allah elçisi, padişah ve sultan, hünerlere sahip olan Davut Peygamber’dir.
شاه و سلطان و رسول حق کنون ** هست داود نبی ذو فنون
Yine de bu kadar yüceliğe, bu kadar naz ü naime sahip olduğu, dostun inayetleri onu seçmiş olduğu halde çalışıyor.
با چنان عزی و نازی کاندروست ** که گزیدستش عنایتهای دوست
Mucizelerin haddi, hesabı yok, ona ihsan dalgaları, birbiri üstüne gelip duruyor.
معجزاتش بی شمار و بی عدد ** موج بخشایش مدد اندر مدد
Âdem Peygamber’den bu zamana kadar öyle güzel sesli kimse gelmedi.1470
هیچ کس را خود ز آدم تا کنون ** کی بدست آواز صد چون ارغنون
Her vaazında iki yüz kişi ölmekte… Güzel sesi insanları candan etmekte.
که بهر وعظی بمیراند دویست ** آدمی را صوت خوبش کرد نیست
Aslanlar, ceylânlar vaazına gelmekte… Ne onun bundan haberi var, ne bunun ondan!
شیر و آهو جمع گردد آن زمان ** سوی تذکیرش مغفل این از آن
Sesine dağlar da ses veriyor, kuşlarda. Onun davetine ikisi de mahrem.
کوه و مرغان همرسایل با دمش ** هردو اندر وقت دعوت محرمش
Onun, bunun gibi ve daha buna benzer yüzlerce mucizeleri var. Yüzünün nuru, cihetlere sığmıyor, bütün cihetleri de kaplamış.
این و صد چندین مرورا معجزات ** نور رویش بی جهان و در جهات
Bunca yücelikle beraber Allah, onun bile rızkını çalışmadan vermiyor. Rızıklanması çalışmasına bağlı.1475
با همه تمکین خدا روزی او ** کرده باشد بسته اندر جست و جو
Bunca yüceliğine rağmen zırh yapmadıkça, zahmet çekmedikçe rızkı gelmiyor.
بی زرهبافی و رنجی روزیش ** مینیاید با همه پیروزیش
Hâlbuki sen böyle bayağı ve perişan bir halde kalmış, evinin bucağına kapanmış, felekzede olmuş gitmişsin.
این چنین مخذول واپس ماندهای ** خانه کنده دون و گردونراندهای
Hâlbuki bu adam bunca tersliği ile bunca adiliği ile beraber hemencecik, ticaretsiz eteğini kârla doldurmayı istemekte.
این چنین مدبر همی خواهد که زود ** بی تجارت پر کند دامن ز سود
Bu çeşit ahmak bir herif ortaya çıkmışta gökyüzüne merdivensiz çıkayım diyor.”
این چنین گیجی بیامد در میان ** که بر آیم بر فلک بی نردبان
Birisi alaya alıp “Haydi yürü, rızkın ulaştı, müjdeci geldi” demekte,1480
این همیگفتش بتسخر رو بگیر ** که رسیدت روزی و آمد بشیر
Öbürü gülüp “Sana gelenden bize de hediye ver” diye alay etmekteydi.
و آن همی خندید ما را هم بده ** زانچ یابی هدیهای سالار ده
O ise halkın bu kınamasına, bu alayına hiç aldırış etmez duayı niyazı azaltmazdı bile.
او ازین تشنیع مردم وین فسوس ** کم نمیکرد از دعا و چاپلوس
Böyle, böyle şehirde tanındı, boş ambardan peynir aramakta diye şöhret buldu.
تا که شد در شهر معروف و شهیر ** کو ز انبان تهی جوید پنیر
O yoksul ham tamahlılıkla darb-ı mesel oldu ama yine de bu istekten bu niyazdan ayrılmıyordu.
شد مثل در خامطبعی آن گدا ** او ازین خواهش نمیآمد جدا
Bir öküzün, o ısrarla dua eden adamın evine koşup gelmesi, Peygamber aleyhisselâm “Şüphe yok, Allah duada ısrar edenleri sever” demiştir. Çünkü o istek ve isteyen kişinin isteğindeki ısrar yok mu? İstediği şeyden de daha iyidir, istediğine ulaşmasından da
دویدن گاو در خانهی آن دعا کننده بالحاح قال النبی صلی الله علیه وسلم ان الله یحب الملحین فی الدعا زیرا عین خواست از حق تعالی و الحاح خواهنده را به است از آنچ میخواهد آن را ازو
Nihayet bir gün kuşluk çağında yine ağlayıp inleyerek bu çeşit dua edip dururken,1485
تا که روزی ناگهان در چاشتگاه ** این دعا میکرد با زاری و آه
Birdenbire evine doğru bir öküz koştu. Boynuzu ile kapıya vurup kilidi kırdı.
ناگهان در خانهاش گاوی دوید ** شاخ زد بشکست دربند و کلید
Küstahçasına eve girdi. Adam hemen sıçrayıp öküzü boynuzlarından bağladı.
گاو گستاخ اندر آن خانه بجست ** مرد در جست و قوایمهاش بست
Durmadan, aman vermeden hemencecik boğazını kesti.
پس گلوی گاو ببرید آن زمان ** بی توقف بی تامل بی امان
Derisini, yüzdürmek için gövdesini alıp koşa koşa kasaba götürdü.
چون سرش ببرید شد سوی قصاب ** تا اهابش بر کند در دم شتاب
Mesnevi’yi nazmedenin özrü ve Allah’tan yardım istemesi
عذر گفتن نظم کننده و مدد خواستن
Ey doğacak çocuğun oynaması gibi bu manaları içimde oynatıp duran Allah, mademki bunun tamamlanmasını diliyorsun,1490
ای تقاضاگر درون همچون جنین ** چون تقاضا میکنی اتمام این
Kolaylaştır, yol göster, muvaffakiyet ver. Yahut da bu isteği, bu iştiyakı gider, bizi muahaze etme.
سهل گردان ره نما توفیق ده ** یا تقاضا را بهل بر ما منه
Mademki müflise altın ihtiyacını ilham ediyorsun, ey gani padişah, gizlice ona altın ihsan et.
چون ز مفلس زر تقاضا میکنی ** زر ببخشش در سر ای شاه غنی
Sen olmadıkça, senin inayetin lütfetmedikçe gece gündüz nazım ve kafiyenin ne değeri olabilir, bu çeşit meydana gelen şiire kim bakar ki?
بی تو نظم و قافیه شام و سحر ** زهره کی دارد که آید در نظر
Ey bilgi sahibi padişah, nazım da, cinas da kafiye de korkudan senin emrine kuldur.
نظم و تجنیس و قوافی ای علیم ** بندهی امر توند از ترس و بیم
Sen, her şeyi, seni tespih eder bir hale koymuşsun, akıl ve temyiz sahibi olanlar da seni tespih eder, akıl ve temyiz sahibi olmayanlar da.1495
چون مسبح کردهای هر چیز را ** ذات بی تمییز و با تمییز را
Her birinin başka çeşit bir tespihi var. Bunun halinden onun haberi bile yok!
هر یکی تسبیح بر نوعی دگر ** گوید و از حال آن این بیخبر
İnsan, cansız şeylerin tespih etmesini inkâr eder ama cansız şeyler, ona kullukta üstattır.
آدمی منکر ز تسبیح جماد ** و آن جماد اندر عبادت اوستاد
Hatta yetmiş iki milletin her biri öbürlerinin halinden bihaberdir… Hepsi de şüphe içinde kalmıştır.
بلک هفتاد و دو ملت هر یکی ** بیخبر از یکدگر واندر شکی
Konuşan, söz söyleyen iki kişi bile birbirinin halinden haberdar olmazsa duvarla kapı, nasıl birbirini anlar, duyar?
چون دو ناطق را ز حال همدگر ** نیست آگه چون بود دیوار و در
Ben, söz söyleyen adamın bile tespihinden gafil olursam gönlüm, sessiz sedasız bir şeyin tespihini nasıl duyar?1500
چون من از تسبیح ناطق غافلم ** چون بداند سبحهی صامت دلم
Sünni, Cebri’nin tespihinden bihaberdir. Cebri’ye de Sünni’nin tespihini eser etmez.
هست سنی را یکی تسبیح خاص ** هست جبری را ضد آن در مناص
Sünni’nin hususi bir tespihi vardır. Fakat Cebri’nin de bunun zıddı olan bir tespihi vardır ki, ona sığınır.
سنی از تسبیح جبری بیخبر ** جبری از تسبیح سنی بی اثر
Bu, “O, sapıktır, yol azıtmıştır” der durur. Hâlbuki onun halinden de haberi yoktur, “Kün” emrinden de!
این همیگوید که آن ضالست و گم ** بیخبر از حال او وز امر قم
O da, “Bunun hakikatten ne haberi var ki” demektedir. Allah takdir etmiş de onları savaşa düşürmüştür.
و آن همی گوید که این را چه خبر ** جنگشان افکند یزدان از قدر
Bu suretle de her birinin aslını meydana çıkarır, bir cinse mensup olmayandan izhar eder.1505
گوهر هر یک هویدا میکند ** جنس از ناجنس پیدا میکند
Herkes kahrı lütuftan ayırt eder, anlar… İster bilgi sahibi olsun, ister cahil, ister aşağılık!
قهر را از لطف داند هر کسی ** خواه دانا خواه نادان یا خسی
Fakat kahır içinde gizli olan lütfu yahut lütuf içinde gizlenmiş bulunan kahrı,
لیک لطفی قهر در پنهان شده ** یا که قهری در دل لطف آمده
Az kişi anlar. Meğerki gönlünde bir can mehengi olan Allah’a mensup bir er olsun.
کم کسی داند مگر ربانیی ** کش بود در دل محک جانیی
Bundan başkaları kahırda gizli olan lütufla, lütufta gizli bulunan kahrı anlayamaz, şüpheye düşerler. Onlar, âdeta yuvalarına bir kanatla uçup ulaşmak isteyen kuşlara benzerler!
باقیان زین دو گمانی میبرند ** سوی لانهی خود به یک پر میپرند
(Başlık yok)
بیان آنک علم را دو پرست و گمان را یک پرست ناقص آمد ظن به پرواز ابترست مثال ظن و یقین در علم
Bilginin iki kanadı vardır, şüpheninse tek. Zan noksandır, uçmaz.1510
علم را دو پر گمان را یک پرست ** ناقص آمد ظن به پرواز ابترست
Tek kanatlı kuş, çabucak baş aşağı düşer. Sonra uçmaya savaşır ama ya iki adımlık bir yer aşabilir, ya birazcık daha fazla.
مرغ یکپر زود افتد سرنگون ** باز بر پرد دو گامی یا فزون
Şüphe kuşu düşe kalka ümit yuvasına tek kanatla uçmaya savaşır.
افت خیزان میرود مرغ گمان ** با یکی پر بر امید آشیان
Fakat şüpheden kurtuldu da bilgi sahibi oldu mu o tek kanatlı kuş, iki kanatlı kesilir. Kanatlarını açar.
چون ز ظن وا رست علمش رو نمود ** شد دو پر آن مرغ یکپر پر گشود
Ondan sonra yüzüstü, eğri büğrü değil, doğru yolda güzelce uçar gider.
بعد از آن یمشی سویا مستقیم ** نه علی وجهه مکبا او سقیم