Bundan önce yol gösteren bir şeyh vardı. Yeryüzünde adeta göğe mensup bir çırağdı.
بود شیخی رهنمایی پیش ازین ** آسمانی شمع بر روی زمین
Ümmetler içinde peygambere benzer, halka cennet bahçelerinin kapılarını açardı.
چون پیمبر درمیان امتان ** در گشای روضهی دار الجنان
Peygamber, “İleri giden şeyh, kavminin arasında peygambere benzer” dedi.
گفت پیغامبر که شیخ رفته پیش ** چون نبی باشد میان قوم خویش
Bir sabah evindekiler ona dediler ki: “A güzel huylu, nasıl da yüreğin katı, neden böylesin sen,1775
یک صباحی گفتش اهل بیت او ** سختدل چونی بگو ای نیکخو
Biz, senin oğullarının ölümünden iki büklüm oluyor, zarı zarı ağlıyoruz da,
ماز مرگ و هجر فرزندان تو ** نوحه میداریم با پشت دوتو
Sen hiç ağlamıyor, feryat etmiyorsun bile. Bu neden ki: Yoksa gönlünde merhamet mi yok.
تو نمیگریی نمیزاری چرا ** یا که رحمت نیست در دل ای کیا
Yüreğinde merhamet yoksa senden ne umabiliriz ki?
چون ترا رحمی نباشد در درون ** پس چه اومیدستمان از تو کنون
Ey ulumuz, rehberimiz, kıyamette bizi bırakmaz diyoruz, ümidimiz sende.
ما به ا اومید تویم ای پیشوا ** که بسنگذاری تو مارا در فنا
Mahşer günü tahtı bezedikleri zaman o şiddetli günde bize sen şefaat edersin diyoruz.1780
چون بیارایند روز حشر تخت ** خود شفیع ما توی آن روز سخت
Öyle bir amansız günde senin ihsanına ümit bağlamışız.
درچنان روز و شب بیزینهار ** ما به اکرام تویم اومیدوار
Hiçbir mücrime aman verilmeyen o gün el bizim, etek senin!
دست ما و دامن تست آن زمان ** که نماند هیچ مجرم را امان
Peygamber, “Kıyamet günü suçluları ağlar, inler bir halde nasıl terk ederiz?
گفت پیغامبر که روز رستخیز ** کی گذارم مجرمان را اشکریز
Ben o gün canla başla onların suçlarını affettirir, onlara şefaat eder, onları ağır işkencelerden kurtarırım.
من شفیع عاصیان باشم بجان ** تا رهانمشان ز اشکنجهی گران
Suçluları, büyük günahlarda bulunanları çalışıp çabalar, ne yapıp yapıp Allah azabından halâs ederim.1785
عاصیان واهل کبایر را بجهد ** وا رهانم از عتاب نقض عهد
Ümmetimin iyileri zaten kurtulurlar, o azap günü benim şefaatime ihtiyaçları olmaz.
صالحان امتم خود فارغاند ** از شفاعتهای من روز گزند
Hatta onlar bile suçlulara şefaat ederler, onların bile sözleri geçer, hükümleri yürür.
بلک ایشان را شفاعتها بود ** گفتشان چون حکم نافذ میرود
Hiç kimse, başkasının suçunu almaz, yükünü yüklenmez… Yüklenmez ama yüklenen ben değilim ki, onların yüklerini alan, onları hafifleten Allah’tır.” dedi.
هیچ وازر وزر غیری بر نداشت ** من نیم وازر خدایم بر فراشت
Civanım, yükü olmayan şeyhtir. Allah onu eldeki yay gibi eline almış, kabul etmiştir.
آنک بی وزرست شیخست ای جوان ** در قبول حق چواندر کف کمان
Şeyh kime derler? İhtiyara, yani saçı sakalı ağarmış adama derler. Fakat ey ümitsiz adam, bunun manasını bil.1790
شیخ کی بود پیر یعنی مو سپید ** معنی این مو بدان ای کژ امید
Kara saç, kara sakal, onun varlığıdır. Varlığından tek bir kıl bile kalmamalı.
هست آن موی سیه هستی او ** تا ز هستیاش نماند تای مو
Birisinin varlığı kalmadı mı pir ona derler. İster saçı sakalı siyah olsun, ister kır.
چونک هستیاش نماند پیر اوست ** گر سیهمو باشد او یا خود دوموست
O kara saç, kara sakal, insanlık sıfatıdır. Söylediğimiz kıl, sakal, bıyık kılları söylediğimiz saç baştaki değildir.
هست آن موی سیه وصف بشر ** نیست آن مو موی ریش و موی سر
İsa, beşikte “Genç olmadan şeyhsiz, piriz” diye bağırır.
عیسی اندر مهد بر دارد نفیر ** که جوان ناگشته ما شیخیم و پیر
Oğul, insan, insanlık sıfatlarının bir kısmından kurtuldu mu şeyh olmaz, fakat olgun bir adam olur.1795
گر رهید از بعض اوصاف بشر ** شیخ نبود کهل باشد ای پسر
İnsanlık sıfatlarından bir tek kara kıl bile kalmadı mı şeyh olur, Allah’a makbul bir adam haline gelir.
چون یکی موی سیه کان وصف ماست ** نیست بر وی شیخ و مقبول خداست
Fakat bir adam yaşlansa da saçı sakalı ağarsa hakikatte ne pirdir, ne Allah hası!
چون بود مویش سپید ار با خودست ** او نه پیرست و نه خاص ایزدست
Varlığında insanlık sıfatlarından bir tek kıl bile kalsa mensup olamaz, âlem halkından birisidir o!
ور سر مویی ز وصفش باقیست ** او نه از عرش است او آفاقیست
Şeyh’in, oğullarına ağlamadığına özür getirmesi
عذر گفتن شیخ بهر ناگریستن بر فرزندان
Şeyh, kendisine bu sözü söyleyen karısına dedi ki: “Arkadaş, merhametim, şefkatim yok, yüreğim katı sanma,
شیخ گفت او را مپندار ای رفیق ** که ندارم رحم و مهر و دل شفیق
Biz, kâfirler, Allah’a küfranı nimette bulunmuş olmakla beraber onlara acırız.1800
بر همه کفار ما را رحمتست ** گرچه جان جمله کافر نعمتست
Hatta halk onları taşlıyor diye köpeklere acırız.
بر سگانم رحمت و بخشایش است ** که چرا از سنگهاشان مالش است
Ben beni ısıran köpeğe de dua eder, Yarabbi sen onu bu huydan vazgeçir,
آن سگی که میگزد گویم دعا ** که ازین خو وا رهانش ای خدا
Adamları ısırmasın da halkın taşını, topacını yemesin derim.
این سگان را هم در آن اندیشه دار ** که نباشند از خلایق سنگسار
Allah, velileri âlemlere rahmet olmak üzere yeryüzüne getirmiştir.
زان بیاورد اولیا را بر زمین ** تا کندشان رحمة للعالمین
Onlar, halkı Allah’ın haremine davet ederler, Hakk’a da “Yarabbi bunları sen kurtar” diye dua ederler.1805
خلق را خواند سوی درگاه خاص ** حق را خواند که وافر کن خلاص
Bu yüzden halka usanmadan öğüt verirler. Halk, öğütlerini kabul etmedi mi, “ Yarabbi, sen bunlara acı sen kapını kapama “ derler.
جهد بنماید ازین سو بهر پند ** چون نشد گوید خدایا در مبند
Halkın mazhar olduğu rahmet, cüz’i rahmettir. Fakat himmet sahibi er, külli rahmete mazhardır.
رحمت جزوی بود مر عام را ** رحمت کلی بود همام را
Allah’ın cüz’i rahmetine mazhar olan, küllî rahmete ulaştı mı rahmet denizi kesilir, yol gösterici olur.
رحمت جزوش قرین گشته بکل ** رحمت دریا بود هادی سبل
Ey cüz’i rahmet, külle ulaş… Ey külli rahmet sen de yürü, halka yol göster.
رحمت جزوی بکل پیوسته شو ** رحمت کل را تو هادی بین و رو
Cüz’i rahmete mazhar olan ve o mertebede kalan, denizin yolunu bilmez. Kuyuları da denize benzer sanır!1810
تا که جزوست او نداند راه بحر ** هر غدیری را کند ز اشباه بحر
Denizin yolunu bilmedikçe nasıl yol alır, halkı nasıl denize götürür, denize ulaştırır?
چون نداند راه یم کی ره برد ** سوی دریا خلق را چون آورد
Sel ve nehir gibi denize kadar akıp gitti mi o vakit denize ulaşır, denizle birleşir.
متصل گردد به بحر آنگاه او ** ره برد تا بحر همچون سیل و جو
Bundan önce halkı davet etse bile bu daveti taklittir. Yolu, varılacak makamı görerek yahut Allah’tan vahiy ve ilhamla, Allah kuvvetiyle değil!”
ور کند دعوت به تقلیدی بود ** نه از عیان و وحی تاییدی بود
Kadın, “Peki mademki herkese acıyorsun, bu sürünün çobanı gibi sürünün etrafında dönüp dolaşıyorsun demektir.
گفت پس چون رحم داری بر همه ** همچو چوپانی به گرد این رمه
Ecel cellâdı, oğullarını vurup öldürdüğü halde nasıl oluyor da kendi oğluna ağlamıyorsun?1815
چون نداری نوحه بر فرزند خویش ** چونک فصاد اجلشان زد بنیش
Gözyaşları, merhamete delildir, yürek yanmadıkça göz yaşaramaz, neden gözlerinde yaş yok, niçin ağlamıyorsun ya?” dedi.
چون گواه رحم اشک دیدههاست ** دیدهی تو بی نم و گریه چراست
Şeyh kadına yüz çevirip dedi ki. “Kocakarı, kış mevsimi, temmuz ayına benzemez.
رو به زن کرد و بگفتش ای عجوز ** خود نباشد فصل دی همچون تموز
İsterse hepsi ölsün, isterse diri kalsın… Gönül gözünden kaybolmuyorlar ki!
جمله گر مردند ایشان گر حیاند ** غایب و پنهان ز چشم دل کیاند
Onları gözümün önünde görüp dururken neden senin gibi yüzümü yırtayım?
من چو بینمشان معین پیش خویش ** از چه رو رو را کنم همچون تو ریش
Zamanın devranından çıktılar… Çıktılar ama onlar yine benimle beraber, etrafımda oynayıp duruyorlar!1820
گرچه بیروناند از دور زمان ** با مناند و گرد من بازیکنان
Ağlayış ya elemden olur, ya ayrılıktan. Hâlbuki ben aziz sevgililerimle vuslattayım, koşuşup duruyorum.
گریه از هجران بود یا از فراق ** با عزیزانم وصالست و عناق