Bu görünen pislik bir parça suyla arınır, fakat içte olan pislik, artıkça artar.
این نجاسهی ظاهر از آبی رود ** آن نجاسهی باطن افزون میشود
İçteki pislikler anlaşıldı mı gözyaşından başka bir şeyle temizlenemez.
جز بب چشم نتوان شستن آن ** چون نجاسات بواطن شد عیان
Allah, kâfire “Pis murdar” demiştir. Bu pislik, bu murdarlık, onun dışında değildir.
چون نجس خواندست کافر را خدا ** آن نجاست نیست بر ظاهر ورا
Kâfirin dışı, pisliklere bulaşmıştır. Pislik onun huyundadır, dinindedir.2095
ظاهر کافر ملوث نیست زین ** آن نجاست هست در اخلاق و دین
Zahiri pisliğin kokusu yirmi adımlık yerden gelir, bâtıni pisliğin kokusuysa Rey’den tut da Şam’a kadar gider!
این نجاست بویش آید بیست گام ** و آن نجاست بویش از ری تا بشام
Hatta göklere çıkar, hurilerle Rıdvan’ın burunlarını doldurur!
بلک بویش آسمانها بر رود ** بر دماغ حور و رضوان بر شود
Bu söylediğin sözler yok mu? Senin anlayışın miktarı ancak… Öldüm iyi ve doğru anlayışın hasretinden!
اینچ میگویم به قدر فهم تست ** مردم اندر حسرت فهم درست
Anlayış sudur, beden testi. Testi kırılınca içindeki su dökülür gider!
فهم آبست و وجود تن سبو ** چون سبو بشکست ریزد آب ازو
Bu testinin beş tane büyük deliği vardır, içinde ne su durur ne kar!2100
این سبو را پنج سوراخست ژرف ** اندرو نه آب ماند خود نه برف
“Gözlerinizi sımsıkı yumun” emrini duydun da yine ayağını doğru atmadın.
امر غضوا غضة ابصارکم ** هم شنیدی راست ننهادی تو سم
Söz söylemem, manasız çan çan etmem, ağzından anlayışını alıp götürür. Kulak kuma benzer, anlayışını içiverir!
از دهانت نطق فهمت را برد ** گوش چون ریگست فهمت را خورد
Öbür deliklerinden de aynı bunun gibidir… O gizli anlayış suyunu çeker, emer.
همچنین سوراخهای دیگرت ** میکشاند آب فهم مضمرت
Denizden bile, yerine koymamak şartıyla su alsan nihayet o denizi kurutur, çöl haline getirirsin.
گر ز دریا آب را بیرون کنی ** بی عوض آن بحر را هامون کنی
Neyleyim ki vakit yok… Yoksa denizden giden sular, o suların yerine karşılık olan suların ne çeşit ve neden geldiğini söylerdim;2105
بیگهست ار نه بگویم حال را ** مدخل اعواض را و ابدال را
Denizin suları harcandıktan sonra karşılık olarak yerine gelen suları anlatırdım.
کان عوضها و آن بدلها بحر را ** از کجا آید ز بعد خرجها
Yüz binlerce canlı mahlûk, denizden su içmekte… Bulutlarda ondan su alıyorlar.
صد هزاران جانور زو میخورند ** ابرها هم از برونش میبرند
Sonra yine deniz, onların karşılığını almakta… Nereden alıyor? Bunu akıl ve fikir sahibi olanlar bilir.
باز دریا آن عوضها میکشد ** از کجا دانند اصحاب رشد
Bu kitap da birçok hikâyelere başlayıverdik… Fakat onlar noksan kaldı.
قصهها آغاز کردیم از شتاب ** ماند بی مخلص درون این کتاب
Ey Hak ziyası cömert Husameddin, feleklerle unsurlar, senin gibi bir padişah doğurmamıştır.2110
ای ضیاء الحق حسام الدین راد ** که فلک و ارکان چو تو شاهی نزاد
Sen, cana da nadir gelirsin, gönüle de. Senin kudumuna karşı bir şey yapamadığından can da mahcuptur, gönül de!
تو بنادر آمدی در جان و دل ** ای دل و جان از قدوم تو خجل
Geçmiş kavimleri ne kadar methettim, fakat bütün bunlardan maksadım sensin.
چند کردم مدح قوم ما مضی ** قصد من زانها تو بودی ز اقتضا
Dua, çıktığı evi bilir, sen kimin adını anarsan an, kimi översen öv!
خانهی خود را شناسد خود دعا ** تو بنام هر که خواهی کن ثنا
Övüşleri namahrem olanlardan gizlemek için Allah bile hikâyeler söylemekte, misaller getirmektedir.
بهر کتمان مدیح از نا محل ** حق نهادست این حکایات و مثل
O medihler de sana karşı hiçtir, onlar da senden utanıyorlar ama yoksul, elinden ne gelebilirse armağan olarak onu sunar, Allah, bu armağanı da kabul eder.2115
گر چه آن مدح از تو هم آمد خجل ** لیک بپذیرد خدا جهد المقل
Allah, âciz kişinin aczini hoş görür. Körün gözlerindeki iki katra yaşı da kabul eder. Zaten körün gözünde bu iki katradan başka ne bulunabilir ki?
حق پذیرد کسرهای دارد معاف ** کز دو دیدهی کور دو قطره کفاف
Ben o güzelim adı pek kısa bir tarzda övdüm; bunu kuş da biliyor, balık da!
مرغ و ماهی داند آن ابهام را ** که ستودم مجمل این خوشنام را
Sebebi de şu: Hasetçiler, kıskanıp haset ederek ah etmesinler, hayalini dişleriyle dişlemesinler!
تا برو آه حسودان کم وزد ** تا خیالش را به دندان کم گزد
Ama zaten hasetçi, onun hayalini nereden bulacak? Hiç fare deliğinde dudu kuşu oturur mu?
خود خیالش را کجا یابد حسود ** در وثاق موش طوطی کی غنود
O hasetçinin gördüğü hayal, onun hayali değildir ki… O hilâl değil, onun kendi kaşının kılı!2120
آن خیال او بود از احتیال ** موی ابروی ویست آن نه هلال
Ben seni beş duyguyla yedi kat göğe sığmayacak bir şekilde öveceğim. Şimdi yaz bakalım: Dekukî ileri geçip imam oldu.
مدح تو گویم برون از پنج و هفت ** بر نویس اکنون دقوقی پیش رفت
Çünkü bir hayale şehvetlenirler, hakikatten çok uzakta kalırlar.
زآنک شهوت با خیالی رانده است ** وز حقیقت دورتر وا مانده است
Hayale meylin yok mu? Senin için bir kanada benzer. O kanatla uçar, hakikatte yükselirsin.2135
با خیالی میل تو چون پر بود ** تا بدان پر بر حقیقت بر شود
Fakat şehvete uydun mu kanadın dökülür, topal kalırsın, o hayal de senden kaçar gider.
چون براندی شهوتی پرت بریخت ** لنگ گشتی و آن خیال از تو گریخت
Kanadını koru, şehvete kapılma da meyil kanadın seni cennetlere yüceltsin.
پر نگه دار و چنین شهوت مران ** تا پر میلت برد سوی جنان
Halk kendilerini güzel yaşıyoruz, zevk ve işrette bulunuyoruz sanır ama onlar, bir hayal uğruna kendi kanatlarını kendileri yolarlar.
خلق پندارند عشرت میکنند ** بر خیالی پر خود بر میکنند
Bu nükteyi başka bir yerde anlatmak borcum olsun… Şimdi bana mühlet ver, halim yok, susayım.
وامدار شرح این نکته شدم ** مهلتم ده معسرم زان تن زدم
O kavmin Dekukî’ye uyması
اقتدا کردن قوم از پس دقوقی
Dekukî, namaz kıldırmak üzere onların önüne geçti, o kadar birleştiler, o kadar kaynaştılar ki sanki onlar atlas bir kumaştı, Dekukî de o kumaşın sırması, süsü!2140
پیش در شد آن دقوقی در نماز ** قوم همچون اطلس آمد او طراز
O padişahlar, saf olup o ünlü imama uydular.
اقتدا کردند آن شاهان قطار ** در پی آن مقتدای نامدار