English    Türkçe    فارسی   

3
2096-2145

  • Zahiri pisliğin kokusu yirmi adımlık yerden gelir, bâtıni pisliğin kokusuysa Rey’den tut da Şam’a kadar gider!
  • Hatta göklere çıkar, hurilerle Rıdvan’ın burunlarını doldurur!
  • Bu söylediğin sözler yok mu? Senin anlayışın miktarı ancak… Öldüm iyi ve doğru anlayışın hasretinden!
  • Anlayış sudur, beden testi. Testi kırılınca içindeki su dökülür gider!
  • Bu testinin beş tane büyük deliği vardır, içinde ne su durur ne kar! 2100
  • “Gözlerinizi sımsıkı yumun” emrini duydun da yine ayağını doğru atmadın.
  • Söz söylemem, manasız çan çan etmem, ağzından anlayışını alıp götürür. Kulak kuma benzer, anlayışını içiverir!
  • Öbür deliklerinden de aynı bunun gibidir… O gizli anlayış suyunu çeker, emer.
  • Denizden bile, yerine koymamak şartıyla su alsan nihayet o denizi kurutur, çöl haline getirirsin.
  • Neyleyim ki vakit yok… Yoksa denizden giden sular, o suların yerine karşılık olan suların ne çeşit ve neden geldiğini söylerdim; 2105
  • Denizin suları harcandıktan sonra karşılık olarak yerine gelen suları anlatırdım.
  • Yüz binlerce canlı mahlûk, denizden su içmekte… Bulutlarda ondan su alıyorlar.
  • Sonra yine deniz, onların karşılığını almakta… Nereden alıyor? Bunu akıl ve fikir sahibi olanlar bilir.
  • Bu kitap da birçok hikâyelere başlayıverdik… Fakat onlar noksan kaldı.
  • Ey Hak ziyası cömert Husameddin, feleklerle unsurlar, senin gibi bir padişah doğurmamıştır. 2110
  • Sen, cana da nadir gelirsin, gönüle de. Senin kudumuna karşı bir şey yapamadığından can da mahcuptur, gönül de!
  • Geçmiş kavimleri ne kadar methettim, fakat bütün bunlardan maksadım sensin.
  • Dua, çıktığı evi bilir, sen kimin adını anarsan an, kimi översen öv!
  • Övüşleri namahrem olanlardan gizlemek için Allah bile hikâyeler söylemekte, misaller getirmektedir.
  • O medihler de sana karşı hiçtir, onlar da senden utanıyorlar ama yoksul, elinden ne gelebilirse armağan olarak onu sunar, Allah, bu armağanı da kabul eder. 2115
  • Allah, âciz kişinin aczini hoş görür. Körün gözlerindeki iki katra yaşı da kabul eder. Zaten körün gözünde bu iki katradan başka ne bulunabilir ki?
  • Ben o güzelim adı pek kısa bir tarzda övdüm; bunu kuş da biliyor, balık da!
  • Sebebi de şu: Hasetçiler, kıskanıp haset ederek ah etmesinler, hayalini dişleriyle dişlemesinler!
  • Ama zaten hasetçi, onun hayalini nereden bulacak? Hiç fare deliğinde dudu kuşu oturur mu?
  • O hasetçinin gördüğü hayal, onun hayali değildir ki… O hilâl değil, onun kendi kaşının kılı! 2120
  • Ben seni beş duyguyla yedi kat göğe sığmayacak bir şekilde öveceğim. Şimdi yaz bakalım: Dekukî ileri geçip imam oldu.
  • Dekukî’nin ileri geçip onlara imam olması
  • Tahiyatta, salih kişilere selâm verilirken bütün peygamberler methedilmiş olur; hepsinin methi, birbiriyle yoğururlar.
  • Medihler, birbirine karışır, âdeta testilerdeki sular, bir leğene dökülür.
  • Çünkü övülen, bir kişiden daha fazla değildir ki. Bundan dolayı dinler, mezhepler, ancak tek bir mezhepten ibarettir.
  • Bil ki her övüş, Allah nuruna varır, ulaşır; suretlerle şahısları övüşse âriyettir. 2125
  • Müstahak olmayanı kim metheder ki? Fakat bilmeyenler, şunu bunu methediyor sanırlar da yol azıtırlar.
  • Bu, şuna benzer: bir duvara herhangi bir nurdur vurur. Duvar o nurun aksetmesine bir vasıtadır.
  • Fakat ayın aksi aslına ulaştı mı, yol azıtan kişi ayı kaybeder, övüşü terk eder.
  • Yahut da ay, bir kuyuya akseder, adam da bu aksi görür, başını kuyuya uzatır, bakar durur.
  • Methe başlarsa hakikatte ayı metheder, isterse bilgisizlikle ayın aksine yüz tutmuş olsun. 2130
  • Övüşü aya aittir, ayın aksine ait değil. Fakat birisi, Hakk’ı övmez de mahlûku överse yanlış bir iş yapmış olur ki bu, küfürdür.
  • Bu işi yapan kötülükten yolunu kaybetmiştir. Ay, gökyüzündeyken o, aşağıda sanmıştır.
  • Halk bu put gibi güzellere kapılıp perişan olur; şehvete uyup onlara dokunan pişman olur.
  • Çünkü bir hayale şehvetlenirler, hakikatten çok uzakta kalırlar.
  • Hayale meylin yok mu? Senin için bir kanada benzer. O kanatla uçar, hakikatte yükselirsin. 2135
  • Fakat şehvete uydun mu kanadın dökülür, topal kalırsın, o hayal de senden kaçar gider.
  • Kanadını koru, şehvete kapılma da meyil kanadın seni cennetlere yüceltsin.
  • Halk kendilerini güzel yaşıyoruz, zevk ve işrette bulunuyoruz sanır ama onlar, bir hayal uğruna kendi kanatlarını kendileri yolarlar.
  • Bu nükteyi başka bir yerde anlatmak borcum olsun… Şimdi bana mühlet ver, halim yok, susayım.
  • O kavmin Dekukî’ye uyması
  • Dekukî, namaz kıldırmak üzere onların önüne geçti, o kadar birleştiler, o kadar kaynaştılar ki sanki onlar atlas bir kumaştı, Dekukî de o kumaşın sırması, süsü! 2140
  • O padişahlar, saf olup o ünlü imama uydular.
  • Tekbir getirince kurbanlık koç gibi âlemden çıktılar.
  • Ey ulu tekbirin manası şudur: Yarabbi, huzurunda kurbanız.
  • Koyun keserken “Allahu ekber-Allah uludur” dersin ya o geberesi nefsi keserken de bu söz söylenir.
  • Ten İsmail’e benzer, can Halil’e, can bu semiz bedeni yaptırdı da tekbir getirdi mi, 2145