English    Türkçe    فارسی   

3
2190-2239

  • Onlar da ağlayıp inleyerek duaya koyulmuşlardı, gemiden gökyüzüne kadar bir duman yükselmişti. 2190
  • Şeytan ise o sırada düşmanlığından her birinin karşısına dikilip “ A köpeğe tapanlar, işte size iki illet!
  • A münkir, münafıklar, hem korkun, hem geberin. Nihayet bu olacaktı zaten.
  • Kurtulunca yine gözleriniz kurur, yine şehvet için yaratılmış birer şeytan kesilirsiniz.
  • Allah’ın sizi kazadan kurtarmak üzere elinizden tuttuğu, sizi tehlikeden kurtardığı gün, hatırınıza bile gelmez” diye bağırmaktaydı.
  • Şeytan böyle söylüyordu ama can kulağı ile duyanlardan başkası bu sözü duymuyordu ki! 2195
  • Mustafa, o kutup, o padişahlar padişahı, o temizlik denizi bize ne doğru buyurmuştur:
  • “Cahilin sonunda göreceği şeyi akıllılar önce görür.”
  • İşlerin sonu ilk zamanlarda gizlidir ama akıllı, akıbeti önce görür; günaha dalıp ısrar edense meydana çıkınca!
  • Her şeyin sonu, önden belli olmaz, gizlidir. Fakat meydana çıkınca akıllı da görür, cahil de!
  • Mademki ayıbı görmüyorsun, bari ihtiyatı elden bırakma, sele verme behey inatçı! 2200
  • İhtiyat nedir? Her an ansızın gelebilecek bir belâyı görmek!
  • İhtiyatlı adamın düşünceleri
  • Hani ansızın bir aslan çıkagelir de adamı kapıp ormanlığa götürür ya…
  • O adam, aslan tarafından götürülürken ne düşünürse sen de ey din üstadı, onu düşün!
  • Kaza ve kader aslanı, bir işle güçle meşgulken bizim canımızı alır, ormanlara götürüverir.
  • Bu da şuna benzer: Halk, yoksulluktan korkar, ama boğazlarına kadar acı suya batarlar. 2205
  • O yoksulluğu yaratandan korksalardı onlara yeryüzünde defineler aşikâr olurdu.
  • Hepsi de gam korkusuyla gamın içine batmışlar, varlık kaygısıyla yokluğa düşmüşlerdir!
  • Dekukî’nin şefaat etmesi ve geminin kurtulmasına duası
  • Dekukî o kıyameti görünce merhameti coştu, gözyaşları akmaya başladı.
  • Yarabbi, dedi, onların yaptıklarına bakma, ey lütuf sahibi padişah, ellerini tut, imdatlarına yetiş.
  • Ey eli denize de yetişen, karaya da. Onları sağlıkla, selâmetle kıyıya çıkar. 2210
  • Ey ebedî kerem merhamet sahibi, o kötü kişilerden bu kötülüğü defet!
  • Bedava olarak insanlara yüzlerce göz, yüzlerce kulak veren, rüşvetsiz akıl, fikir ihsan eden Allah.
  • Sen, biz hak etmeden lütuflarda, ihsanlarda bulunursun. Nimetlerine karşı yaptığımız kâfirliklerle hatalarımızı hep görürsün.
  • Ey ulu Allah, bizim şanımız ulu ulu günahlarda bulunmaktır. Fakat sen, bunları lütfunla affetmeye kaadirsin.
  • Biz, hırstan, şehvetten kendi kendimizi yaktık. Bu duayı da senden öğrendik Yarabbi. 2215
  • Bize duada bulunmak için müsaade etmen, dua öğretmen, böyle bir karanlığı aydınlatman hürmetine sen bunlara acı.
  • İhtiyarsız bir surette şefkatli analar gibi dua edip duruyor.
  • Gözlerinden yaşlar akıyordu. Kendisinde olmaksızın ettiği dua, gökyüzüne yüceltmekteydi.
  • O ihtiyarsız dua, yok mu? Bambaşka bir şeydir. O da, adamın kendisinden değildir, Allah’tandır. Allah ilhamıdır.
  • O esnada insan, yok olur, o duada bulunan Allah’tır; dua da Allah’tandır, icabette. 2220
  • Arada vasıta olarak mahlûk yoktur. O niyazdan cismin de haberi yoktur, canın da.
  • Lütuf ve merhamet sahibi olan Allah kulları, işleri düzeltmekte Allah huyuna sahiptirler.
  • Onlar, şiddet zamanı, sıkıntı vakti, rüşvet almaksızın mahlûkata acırlar yardımda bulunurlar.
  • Ey belâlara uğramış adam, kendine gel de bunları ara… Kendine gel de belâ vaktinde onların duasını ganimet bil!
  • O Allah erinin duasıyla gemi kurtuldu. Gemidekilerse kendi gayretleriyle, 2225
  • Kendi ihtiyatlarıyla hünerler gösterip oku hedefe attılar, gemiyi kurtardılar zannındaydılar.
  • Av esnasında tilkiyi ayakları kurtarır da mağrur tilki, kendisini kuyruğu kurtardı sanır.
  • Canımızı pusudan bu kurtardı diye kuyruğu ile oynar, kuyruğunu sever!
  • A tilki, ayağını taştan koru… A açgözlü sersem, ayak olmasa kuyruk ne yapabilir ki?
  • Biz de tilkilere benzeriz, bizi yüzlerce çeşit belâlardan kurtaran ayaklarımız, ulularımızdır. 2230
  • Derin hilelerimiz, kuyruğumuza benzer de biz onunla sağdan, soldan oynar, onunla oynaşır dururuz!
  • İstidlâle yapışır, hileye koyulur, falan adam, feşman adam bize şaşsın kalsın diye kuyruğumuzu sallarız!
  • Halkın hayran olmasını isteriz, hatta tamah elimizi Allahlığa bile uzatırız.
  • Afsunlarla gönüller alalım deriz ama çukura düştüğümüzü görmeyiz.
  • Behey kaltaban, çukura düşmüşsün, kuyudasın sen. Başkalarını bırak, kendine bak! 2235
  • Güzel hoş bir bahçeye var da ondan sonra halkın eteğini tut, çek!
  • Ey dört unsurlu beş duyguya, altı cihete hapis olup kalmış adam, ne güzel yerin var, hadi, başkalarını da çek oraya!
  • Ey eşeğe kul olan, ey eşeğin kuyruğunun altına lâyık olan, öpülecek bir yer buldunsa hadi bizi de götür!
  • Sevgilinin kulluğu, sana el vermedikçe bu padişahlık meyli nereden geldi sana?