O da sudur, sudur ama toprakla karışık… Gayri sakın gönlüne gönül deme.
زانک گر آبست مغلوب گلست ** پس دل خود را مگو کین هم دلست
Göklerden yüce olan gönül, ya Abdal’ın gönlüdür, ya da Peygamberin.
آن دلی کز آسمانها برترست ** آن دل ابدال یا پیغامبرست
Su, topraktan arındı mı saf olur, artar, her işe yarar.
پاک گشته آن ز گل صافی شده ** در فزونی آمده وافی شده
Su topraktan arınınca denize kavuşur; zindandan kurtulur, denize katık olur.2250
ترک گل کرده سوی بحر آمده ** رسته از زندان گل بحری شده
Bizim suyumuza, dikkat et de bak, toprakta hapsedilmiş. Ey rahmet denizi, sen de çek bizi!
آب ما محبوس گل ماندست هین ** بحر رحمت جذب کن ما را ز طین
Fakat deniz, “Ben, seni çekip duruyorum ama sen, ben iyi tatlı bir suyum demektesin.
بحر گوید من ترا در خود کشم ** لیک میلافی که من آب خوشم
Senin lâfın, seni mahrum ediyor. O zannı bırak da bana gel” demektedir.
لاف تو محروم میدارد ترا ** ترک آن پنداشت کن در من درآ
Topraktaki su denize gitmek isterse de ayağını toprak tutmuştur, onu kendisine çekmektedir.
آب گل خواهد که در دریا رود ** گل گرفته پای آب و میکشد
Ayağını toprağın elinden kurtarırsa toprak, kupkuru bir hale gelir, o da hür kalır, başına buyruk olur!2255
گر رهاند پای خود از دست گل ** گل بماند خشک و او شد مستقل
O toprağın suyu çekip mahvetmesi nedir? Senin halis şarapla mezeye düşkünlüğün!
آن کشیدن چیست از گل آب را ** جذب تو نقل و شراب ناب را
Böylece cihandaki her şehvet, ister mal olsun, ister mevki, ister ekmek…
همچنین هر شهوتی اندر جهان ** خواه مال و خواه جاه و خواه نان
Bunların her biri seni sarhoş eder. Bunları bulmazsan başın ağrımaya başlar, sersemleşirsin.
هر یکی زینها ترا مستی کند ** چون نیابی آن خمارت میزند
Bu gam sersemliği, bulamadığın şeyin seni sarhoş ettiğine delâlet eder.
این خمار غم دلیل آن شدست ** که بدان مفقود مستیات بدست
Bunların ihtiyaçtan fazlasına meyletme de, sana galebe etmesin, sana bey olmasın!2260
جز به اندازهی ضرورت زین مگیر ** تا نگردد غالب و بر تو امیر
Sen, ben de gönül sahibiyim, başkasına ihtiyacım yok, Allah’a ulaştım diye baş çekersin ama,
سر کشیدی تو که من صاحبدلم ** حاجت غیری ندارم واصلم
Bu halin, toprakla bulanık olan suyun, ben de suyum, neden başkasından yardım isteyecekmişim ki diye serkeşlik etmesine benzer.
آنچنانک آب در گل سر کشد ** که منم آب و چرا جویم مدد
Bu bulaşık şeyi gönül sandın da gönlünü gönül sahiplerinden çektin.
دل تو این آلوده را پنداشتی ** لاجرم دل ز اهل دل برداشتی
Süt, bal sevdasına düşen bu gönlün, gönül olmasını reva görür müsün, sen böyle.
خود روا داری که آن دل باشد این ** کو بود در عشق شیر و انگبین
Sütün, balın güzelliği, gönlün onlara aksiyle hâsıl olur. Her güzele güzellik gönülden gelir.2265
لطف شیر و انگبین عکس دلست ** هر خوشی را آن خوش از دل حاصلست
Şu halde gönül cevherdir, âlem araz. Gönlün gölgesi, nasıl olur da gönle maksat olur?
پس بود دل جوهر و عالم عرض ** سایهی دل چون بود دل را غرض
Mala, mevkiye âşık olan gönül, ya bu toprağa zebundur, ya kara suya!
آن دلی کو عاشق مالست و جاه ** یا زبون این گل و آب سیاه
Yahut da karanlıklarda hayallere kapılmıştır, dedikodu için o hayallere tapıp durmaktadır!
یا خیالاتی که در ظلمات او ** میپرستدشان برای گفت و گو
O nur denizinden başkası gönül olamaz. Gönül, hem Allah’ın nazargâhı olsun, hem kör… İmkân var mı buna?
دل نباشد غیر آن دریای نور ** دل نظرگاه خدا وانگاه کور
Yüz binlerce halkta, yüz binlerce ileri gelenlerde bulunan gönül değildir. Gönül, bir tek kişide olur. O tek kişi hangisidir, hangisi?2270
نه دل اندر صد هزاران خاص و عام ** در یکی باشد کدامست آن کدام
Sen, o kırık dökük, parça buçuk gönül kırpıntılarını bırak, asıl gönül ara da o kırık dökük gönül de onun sayesinde dağ kesilsin.
ریزهی دل را بهل دل را بجو ** تا شود آن ریزه چون کوهی ازو
Gönül, bu vücut ülkesini kaplamıştır, cömertliğinden altınlar saçıp durmaktadır.
دل محیطست اندرین خطهی وجود ** زر همیافشاند از احسان و جود
Âlemdekilere Allah selâmından selâmlar saçmaktadır.
از سلام حق سلامیها نثار ** میکند بر اهل عالم اختیار
Kimin eteği sağlamsa, kimin eteği hazırsa o gönül saçısına nail olur.
هر که را دامن درستست و معد ** آن نثار دل بر آنکس میرسد
Senin eteğin de o niyazdır, o huzurdur. Kendine gel de kötülük taşlarını eteğine koyma.2275
دامن تو آن نیازست و حضور ** هین منه در دامن آن سنگ فجور
Koyma da o taşlar eteğini yırtmasın. Eteğin yırtılmasın sana asıl parayı uydurma paradan fark edesin.
تا ندرد دامنت زان سنگها ** تا بدانی نقد را از رنگها
Sen, eteğini cihandaki taşlarla, çocuklar gibi altın ve gümüş farz edilen taşlarla doldurdun.
سنگ پر کردی تو دامن از جهان ** هم ز سنگ سیم و زر چون کودکان
Fakat hayali altın ve gümüş, hakiki altın ve gümüşe benzemez. Onlar, senin doğruluk eteğini yırttı, derdini artırdı.
از خیال سیم و زر چون زر نبود ** دامن صدقت درید و غم فزود
Akıl, el atıp da eteklerini tutmadıkça çocuklar, taşın taş olduğunu nasıl görürler?
کی نماید کودکان را سنگ سنگ ** تا نگیرد عقل دامنشان به چنگ
İnsan akılla bir olur; saçı sakalı ağarmakla değil. O talihe, o devlete ümit kılı sığmaz, o devlet ümit ile rica ile bulunmaz!2280
پیر عقل آمد نه آن موی سپید ** مو نمیگنجد درین بخت و امید
O cemaatin, Dekukî’nin dua ve şefaatini hoş görmeyip uçması, gayp perdesi altında gizlenmesi Dekukî’ini, havaya mı çıktılar, yere mi geçtiler diye şaşırıp kalması
انکار کردن آن جماعت بر دعا و شفاعت دقوقی و پریدن ایشان و ناپیدا شدن در پردهی غیب و حیران شدن دقوقی کی در هوا رفتند یا در زمین
O gemi kurtuldu, murat hâsıl oldu, o cemaatin namazı da tamamlandı.
چون رهید آن کشتی و آمد بکام ** شد نماز آن جماعت هم تمام
Onlar, birbirleriyle fısıldaşmaya başladılar. “Baba, bu aramızdaki herzevekil kim acaba” diyorlardı.
فجفجی افتادشان با همدگر ** کین فضولی کیست از ما ای پدر
Her biri, öbürüne gizlice söz söylüyordu. Dekukî’nin arkasında olduklarından görünmüyorlardı.
هر یکی با آن دگر گفتند سر ** از پس پشت دقوقی مستتر
Her biri, ben şimdiye kadar böyle bir duayı ne içimden geçirdim, ne dilime getirdim demekteydi.
گفت هر یک من نکردستم کنون ** این دعا نه از برون نه از درون
Birisi, “Her halde bu işe karışan biz değiliz. Galiba imamımız derde düştü, üzerine lazım olmayan bir işe karıştı, münacatta bulundu” diyor;2285
گفت مانا این امام ما ز درد ** بوالفضولانه مناجاتی بکرد
Öbürü” Canım dostum, bana da öyle geliyor.
گفت آن دیگر که ای یار یقین ** مر مرا هم مینماید این چنین
O bir boşboğazmış, canı sıkılınca Allah’ın dileğine itiraz etti galiba” diyordu.
او فضولی بوده است از انقباض ** کرد بر مختار مطلق اعتراض
Dekukî, şöyle anlatır: Sonra bakayım, o kerem sahipleri ne diyorlar? dedim.
چون نگه کردم سپس تا بنگرم ** که چه میگویند آن اهل کرم
Bir de baktım ki hiçbiri yerinde yok, hepsi de gitmiş.
یک ازیشان را ندیدم در مقام ** رفته بودند از مقام خود تمام
Ne solda adam var, ne sağda, ne yukarda kimse kalmış, ne aşağıda. Keskin gözüm, onların hiçbirini göremedi!2290
نه به چپ نه راست نه بالا نه زیر ** چشم تیز من نشد بر قوم چیر
Sanki inciymişler de erimişler, su olmuşlar. Ne ayak izleri kalmış, ne sahrada tozları var!
درها بودند گویی آب گشت ** نه نشان پا و نه گردی بدشت
Hepsi de Allah kubbelerine gizlenmişler. O cemaat, acaba hangi bahçeye gitti ki?
در قباب حق شدند آن دم همه ** در کدامین روضه رفتند آن رمه
Allah, bunları nasıl oldu da benim gözümden gizledi? Şaşırdım kaldım.
درتحیر ماندم کین قوم را ** چون بپوشانید حق بر چشم ما
Onlar, balıklar nasıl dereye dalar, kaybolursa Dekukî’nin gözünden öyle kayboldular. Öyle gizlendiler.
آنچنان پنهان شدند از چشم او ** مثل غوطهی ماهیان در آب جو
Yıllarca onların hasretiyle yandı, ömürlerce iştiyaklarından gözyaşı döktü.2295