Çünkü bu kuşun gönlü, ihtiyata riayet edenlerin padişahı kesildi de konağı, güllükler, çimenlikler dolu!
زانک شاه حازمان آمد دلش ** تا گلستان و چمن شد منزلش
O ihtiyatından razı, ihtiyatı ondan memnun… İşte sen de tedbirde bulunacaksan böyle bir tedbirde bulun, bu işe sarılacaksan böyle bir işe sarıl!
حزم ازو راضی و او راضی ز حزم ** این چنین کن گر کنی تدبیر و عزم
Nice defalar hırs tuzağına düştün, boğazını kesilmeye teslim ettin! 2870
بارها در دام حرص افتادهای ** حلق خود را در بریدن دادهای
Tövbeler kabul eden Allah, yine seni azat etti, tövbeni kabul ederek seni neşelendirdi.
بازت آن تواب لطف آزاد کرد ** توبه پذرفت و شما را شاد کرد
“Tövbenizi bozar, kötülüğe başlarsanız biz de tekrar size azap ederiz. Biz yapılan işlere uygun karşılıkları çift ettik” dedi.
گفت ان عدتم کذا عدنا کذا ** نحن زوجنا الفعال بالجزا
Bir kadının kocasını yahut bir kocanın karısını alıp bir yere götürsen eşi de koşa koşa mutlaka onun yanına gelir.
چونک جفتی را بر خود آورم ** آید آن را جفتش دوانه لاجرم
Bu yapılan işleri de eserleriyle çift yarattık… Bir amelde bulundun mu mutlaka eşi de zuhur eder.
جفت کردیم این عمل را با اثر ** چون رسد جفتی رسد جفتی دگر
Birisi gelip bir karının kocasını esir ederek götürse karısı, kocasını araya araya çıkagelir. 2875
چون رباید غارتی از جفت شوی ** جفت میآید پس او شویجوی
Sen de bir kere daha bu tuzağa geldin, bir kere daha tövbenin gözüne toprak serptin!
بار دیگر سوی این دام آمدیت ** خاک اندر دیدهی توبه زدیت
Tövbeleri kabul eden, suçluları yargılayan Allah, tekrar o düğümü çözdü de “Kendine gel… Bu tarafa yüz tutma” dedi.
بازتان تواب بگشاد از گره ** گفت هین بگریز روی این سو منه
Fakat tekrar unutkanlık pervanesi geldi, canınızı ateşe doğru sürükledi!
باز چون پروانهی نسیان رسید ** جانتان را جانب آتش کشید
Ey pervane, öyle çok unutkan olma, öyle pek şüpheye düşme… Yanan kanadına bak bir kere!
کم کن ای پروانه نسیان و شکی ** در پر سوزیده بنگر تو یکی
Ateşten kurtuldun mu bu kurtuluşun şükrü, bir daha tane olan yere hiç uğramamandır. 2880
چون رهیدی شکر آن باشد که هیچ ** سوی آن دانه نداری پیچ پیچ
Uğrama da şükrettikçe Allah sana tuzaksız, düşman korkusundan uzak bir nimet ihsan etsin.
تا ترا چون شکر گویی بخشد او ** روزیی بی دام و بی خوف عدو
Allah’ın sizi azat etmesine karşılık şükretmeniz, Allah nimetini anmanız gerek.
شکر آن نعمت کهتان آزاد کرد ** نعمت حق را بباید یاد کرد
Nice zahmetlere, nice belâlara düştün de “ Yarabbi, beni bu tuzaktan kurtar…
چند اندر رنجها و در بلا ** گفتی از دامم رها ده ای خدا
Sana itaat edeyim, ibadetlerde bulunayım, Şeytan’ın gözüne toprak serpeyim” dedi.
تا چنین خدمت کنم احسان کنم ** خاک اندر دیدهی شیطان زنم
Köpeklerin, her kış mevsimi “Yaz gelince kışın barınmak için kendimize bir ev kuralım” diye ahdetmeleri
حکایت نذر کردن سگان هر زمستان کی این تابستان چون بیاید خانه سازیم از بهر زمستان را
Kış geldi mi köpek ezilir, büzülür. Kışın soğuğu onu perişan bir hale kor. 2885
سگ زمستان جمع گردد استخوانش ** زخم سرما خرد گرداند چنانش
“Kışa dayanamıyorum sağ olursam taştan bir ev kurmam lazım.
کو بگوید کین قدر تن که منم ** خانهای از سنگ باید کردنم
Yaz gelince dişimle tırnağımla çalışıp çabalayayım, kışın barınmak için bir taş ev kurayım” der.
چونک تابستان بیاید من بچنگ ** بهر سرما خانهای سازم ز سنگ
Fakat yaz gelip de ısındı mı kellesi, kemiği yerine geldi mi, ilikleri, kemikleri kızışıp derisi gerildi mi,
چونک تابستان بیاید از گشاد ** استخوانها پهن گردد پوست شاد
Kendisini koskocaman görür de “İyi ama ben hangi eve sığarım ki?” der.
گوید او چون زفت بیند خویش را ** در کدامین خانه گنجم ای کیا
İrileşir, ayağını çeker… Tembel tembel, karnı tok sırtı pek, kendisine güvenmiş bir halde bir gölgeye çekilir. 2890
زفت گردد پا کشد در سایهای ** کاهلی سیری غری خودرایهای
Gönlü “Bir ev kur” derse de o, “Söyle be yahu, ben nasıl olur da bir eve sığarım ki?” diye cevap verir.
گویدش دل خانهای ساز ای عمو ** گوید او در خانه کی گنجم بگو
Sen de bir belâya, bir musibete düştün mü büzülürsün, hırs kemiklerin bitişir; küçülür, kalırsın.
استخوان حرص تو در وقت درد ** درهم آید خرد گردد در نورد
“Tövbeden bir ev kurayım, kışın o evceğizde barınayım” dersin.
گویی از توبه بسازم خانهای ** در زمستان باشدم استانهای
Fakat dertten kurtuldun da hırsın büyüdü mü köpek gibi ev sevdası geçer gider.
چون بشد درد و شدت آن حرص زفت ** همچو سگ سودای خانه از تو رفت
Nimete şükretmek, nimetten daha hoştur. Şükreden kişi, hiç şükretmeyi bırakır da nimet sevdasına düşer mi? 2895
شکر نعمت خوشتر از نعمت بود ** شکرباره کی سوی نعمت رود
Şükür, nimetin canıdır, nimetse deriye benzer. Çünkü seni sevgiliye kadar ulaştıran şükürdür.
شکر جان نعمت و نعمت چو پوست ** ز آنک شکر آرد ترا تا کوی دوست
Nimet, insana gaflet verir, şükürse uyandırır. Padişahın şükür tuzağıyla nimet avlamaya gör!
نعمت آرد غفلت و شکر انتباه ** صید نعمت کن بدام شکر شاه
Şükür nimeti, gözünü doyurur, seni bey yapar. Bu suretle de yoksullara yüzlerce nimet bağışlarsın.
نعمت شکرت کند پرچشم و میر ** تا کنی صد نعمت ایثار فقیر
Allah yemeğinden ye, doy da senden oburluk, tamah ve şuna buna ihtiyacını arz etme illeti geçsin.
سیر نوشی از طعام و نقل حق ** تا رود از تو شکمخواری و دق
Münkirlerin, Peygamberleri nasihatten menetmeleri ve Cebriler gibi delil getirmeleri
منع کردن انبیا را از نصیحت کردن و حجت آوردن جبریانه
Onlar dediler ki: “A öğütçüler, iyi söylüyorsunuz ama bu köyde adam olsa! 2900
قوم گفتند ای نصوحان بس بود ** اینچ گفتید ار درین ده کس بود
Allah, bizim gönlümüzü kilitledi, kimse Allah’tan ileri geçemez ki.
قفل بر دلهای ما بنهاد حق ** کس نداند برد بر خالق سبق
Her şeyi düzüp koşan Allah, bizi de böyle düzdü koştu. Kimse bu dedikoduyla kaderimizi değiştiremez.
نقش ما این کرد آن تصویرگر ** این نخواهد شد بگفت و گو دگر
Taşa istersen tam yüzyıl boyuna lâl olsana de… Eskiye tam yüzyıl yenilen diye söyle dur.
سنگ را صد سال گویی لعل شو ** کهنه را صد سال گویی باش نو
Toprağa yüzyıl su gibi arı duru ol desen, suya bal ol, süt kesil desen ne fayda!
خاک را گویی صفات آب گیر ** آب را گویی عسل شو یا که شیر
Gökleri ve göklerdeki şeyleri yaratan… Suyu, toprağı ve topraktakileri halk eden Allah, 2905
خالق افلاک او و افلاکیان ** خالق آب و تراب و خاکیان
Göğe dönmeyi takdir etmiş, onu saf bir hale getirtmiş… Suyla toprağa da bulanıklık vermiştir.
آسمان را داد دوران و صفا ** آب و گل را تیره رویی و نما
Gayri nasıl olur da gökyüzü bulanır, suyla balçık durulur?
کی تواند آسمان دردی گزید ** کی تواند آب و گل صفوت خرید
Allah, hepsine bir şey takdir etmiştir. Bir dağ, çalışmakla saman çöpü olur mu hiç?
قسمتی کردست هر یک را رهی ** کی کهی گردد بجهدی چون کهی
Cebrîlerin Peygamberlerin cevabı
جواب انبیا علیهم السلام مر جبریان را
Peygamberler dediler ki: “Evet… Allah, çekinip kurtulmaya imkan bulunmayan sıfatlar yaratmıştır.
انبیا گفتند کاری آفرید ** وصفهایی که نتان زان سر کشید
Fakat arızi sıfatlar da yarattı ki onları terk etmek mümkündür; herkesin nefretini kazanan kişi, o sıfatları terk eder, huylarından vazgeçerse herkesin sevgisini kazanır, herkes ondan razı olur. 2910
و آفرید او وصفهای عارضی ** که کسی مبغوض میگردد رضی
Taşa altın ol demek beyhudedir ama bakıra altın ol dersen yeri var; bakır pekâlâ altın olabilir.
سنگ را گویی که زر شو بیهدهست ** مس را گویی که زر شو راه هست
Kuma toprak ol dersen âcizdir, toprak olamaz. Fakat toprağa balçık ol desen bu söz yerindedir, toprak, balçık olabilir.
ریگ را گویی که گل شو عاجزست ** خاک را گویی که گل شو جایزست
Allah, insana topallık, yassı, burunluluk, körlük gibi çaresiz illetler vermiştir ama,
رنجها دادست کان را چاره نیست ** آن بمثل لنگی و فطس و عمیست
Ağız, yüz çarpıklığı, yahut baş ağrısı gibi bazı illetler de vermiştir ki bunlara çare vardır.
رنجها دادست کان را چاره هست ** آن بمثل لقوه و درد سرست
Allah bu ilâçları, insanlara iyilik vermek için yarattı. Dertler, devalar saçma değil ya! 2915
این دواها ساخت بهر ایتلاف ** نیست این درد و دواها از گزاف
Hatta dertlerin çoğunun devası, çaresi vardır. Adamakıllı aradın, üstüne düştün mü ele geçer!”
بلک اغلب رنجها را چاره هست ** چون بجد جویی بیاید آن بدست
Kâfirlerin tekrar Cebrîce deliller getirmeleri
مکرر کردن کافران حجتهای جبریانه را
Onlarsa “Bu, bizim derdimiz, deva kabul eder dert değil.
قوم گفتند ای گروه این رنج ما ** نیست زان رنجی که بپذیرد دوا