Evet… Kafile halkı Peygamber’in mucizesine hayran oldu… “Ya Muhammed, ey deniz huylu Peygamber, bu ne?
قافله حیران شد اندر کار او ** یا محمد چیست این ای بحر خو
Küçücük bir kırbayı sebep ittihaz ettin, Arap’ı da suya gark ettin. Kürdü de!
کردهای روپوش مشک خرد را ** غرقه کردی هم عرب هم کرد را
O kölenin kırbasının gaybdan suyla dolması ve kara yüzünün ulu Allah’ın izniyle ağarması
مشک آن غلام ازغیب پر آب کردن بمعجزه و آن غلام سیاه را سپیدرو کردن باذن الله تعالی
Ey köle, şimdi kırbanın dolu olduğunu da gör de şikâyet edip iyi, kötü söylenme” dediler.
ای غلام اکنون تو پر بین مشک خود ** تا نگویی درشکایت نیک و بد
O zenci köle, Peygamber’in, bu mucizesine hayran oldu, imanı Lâmekân âleminden doğmaktaydı.
آن سیه حیران شد از برهان او ** میدمید از لامکان ایمان او
Gökten akan bir çeşme gördü o… kırbası onun coşkunluğuna bir vesile, onun hakikatine bir örtüydü!3165
چشمهای دید از هوا ریزان شده ** مشک او روپوش فیض آن شده
Gözünden bütün örtüler, bütün sebepler yırtılıp sıyrıldı. Böylece gayb çeşmesini görmeğe başladı.
زان نظر روپوشها هم بر درید ** تا معین چشمهی غیبی بدید
Göz pınarları doldu, efendini de unuttu, durağını da!
چشمها پر آب کرد آن دم غلام ** شد فراموشش ز خواجه وز مقام
Elsiz, ayaksız kaldı, yola gitmeye ne eli vardı artık, ne ayağı… Allah, ruhuna bir titremedir saldı!
دست و پایش ماند از رفتن به راه ** زلزله افکند در جانش اله
Mustafa, iş görmesi için tekrar onu o âlemden çekti de dedi ki: “Kendine gel… Ey faydalanmak isteyen, yürü…
باز بهر مصلحت بازش کشید ** که به خویش آ باز رو ای مستفید
Şaşırıp kalacak zaman değil. Asıl şaşılacak şey daha ileride.3170
وقت حیرت نیست حیرت پیش تست ** این زمان در ره در آ چالاک و چست
Şimdi öyle durma; davranıver bakalım, çevik bir halde yola düş! “
دستهای مصطفی بر رو نهاد ** بوسههای عاشقانه بس بداد
Mübarek eliyle kölenin yüzünü sıvazladı, onu kutlu bir hale getirdi.
مصطفی دست مبارک بر رخش ** آن زمان مالید و کرد او فرخش
O kölenin, o Habeş oğlunun yüzü bembeyaz oldu; gecesi, ayın on dördü gibi aydınlandı, gündüz gibi nurlandı!
شد سپید آن زنگی و زادهی حبش ** همچو بدر و روز روشن شد شبش
Güzellikte, işvede bir Yusuf kesildi. Peygamber ona “Hadi şimdi git de hali anlat “ dedi.
یوسفی شد در جمال و در دلال ** گفتش اکنون رو بده وا گوی حال
Köle elsiz, ayaksız sarhoş bir halde geldi, elden çıktı, ayağını tanımaz oldu!3175
او همیشد بی سر و بی پای مست ** پای مینشناخت در رفتن ز دست
Kervan halkından ayrıldı, suyla dolu iki kırbasını aldı, yola düştü.
پس بیامد با دو مشک پر روان ** سوی خواجه از نواحی کاروان
Efendinin, kölesini bembeyaz görüp tanımaması, “Benim kölemi öldürdün, seni kan tuttu, Allah seni benim elime düşürdü” demesi
دیدن خواجه غلام خود را سپید و ناشناختن کی اوست و گفتن کی غلام مرا تو کشتهای خونت گرفت و خدا ترا به دست من انداخت
Efendi, köleyi uzaktan görüp şaşırdı. Şaşkınlıkla o köy halkını çağırdı.
خواجه از دورش بدید و خیره ماند ** از تحیر اهل آن ده را بخواند
“Bu kırba bizim kırbamız, deve de bizim devemiz. Fakat Zenci köle ne oldu ki?
راویهی ما اشتر ما هست این ** پس کجا شد بندهی زنگیجبین
Bu uzaktan gelen, ay’ın on dördü gibi bir delikanlı… Yüzünün nuru, balkıyıp durmakta… Gündüzü bile nursuz bırakmakta.
این یکی بدریست میآید ز دور ** میزند بر نور روز از روش نور
Kölemiz nerede? Acaba birisi mi öldürdü, yoksa kurt mu paraladı da öldü?” demeye başladı.3180
کو غلام ما مگر سرگشته شد ** یا بدو گرگی رسید و کشته شد
Köle yanına gelince “Sen kimsin?” Yemenli misin, Türk müsün?
چون بیامد پیش گفتش کیستی ** از یمن زادی و یا ترکیستی
Söyle, doğru söyle… Kölemi ne yaptın? Öldürdüysen gizleme, hileye sapma!” dedi.
گو غلامم را چه کردی راست گو ** گر بکشتی وا نما حیلت مجو
Köle dedi ki: “Öldürmüş olsam yanına nasıl gelirim,
گفت اگر کشتم بتو چون آمدم ** چون به پای خود درین خون آمدم
Kendi ayağımla kanımı döktürmeye gelir miyim hiç?
کو غلام من بگفت اینک منم ** کرد دست فضل یزدان روشنم
Bey, “Hey ne söylüyorsun, kölem nerede benim? Doğruyu söylemekten başka çare yok, kurtulamazsın elimden “ dedi.3185
هی چه میگویی غلام من کجاست ** هین نخواهی رست از من جز براست
Köle dedi ki: “Köleyle arandaki sırları birer birer tamamıyla söyleyeyim…
گفت اسرار ترا با آن غلام ** جمله وا گویم یکایک من تمام
Beni satın aldığın zamandan şimdiye kadar ne gelmiş geçmişse anlatayım da,
زان زمانی که خریدی تو مرا ** تا به اکنون باز گویم ماجرا
Kapkara vücudumdan bir sabah açılmış olmakla beraber senin kölen olduğumu anla!”
تا بدانی که همانم در وجود ** گرچه از شبدیز من صبحی گشود
Kölenin rengi değişti ama tertemiz ruhun rengi yoktur ki… Ruhun ne rengi vardır, ne unsurlara bağlıdır, ne toprağa mensuptur!
رنگ دیگر شد ولیکن جان پاک ** فارغ از رنگست و از ارکان و خاک
Yalnız teni tanıyanlar, bizi çabucak kaybederler… Su içenler, tulumu da bırakırlar, küpü de!3190
تنشناسان زود ما را گم کنند ** آبنوشان ترک مشک و خم کنند
Fakat canı tanıyanların sayılarla işleri yoktur. Onlar, keyfiyetsiz ve kemiyetsiz olan denize gark olmuşlardır!
جانشناسان از عددها فارغاند ** غرقهی دریای بیچونند و چند
Can ol da can yoluyla canı tanı! Görüş dostu ol, kıyas oğlanı değil!
جان شو و از راه جان جان را شناس ** یار بینش شو نه فرزند قیاس
Melekle akıl, aynı yaradılıştadır hikmeti var da iki suret oldu.
چون ملک با عقل یک سررشتهاند ** بهر حکمت را دو صورت گشتهاند
Melek, kuş gibi kanatlı olmuş; akıl, kanadı bırakmış, nura bürünmüştür.
آن ملک چون مرغ بال و پر گرفت ** وین خرد بگذاشت پر و فر گرفت
Hulâsa ikisini de manası aynı olduğundan, ikisinin de hakikati bir olduğundan o iki güzel, birbirlerine arka olmuşlar, birbirlerine yardımcı kesilmişlerdir.3195
لاجرم هر دو مناصر آمدند ** هر دو خوش رو پشت همدیگر شدند
Melek de Hakk’ı bulmuştur, akıl da. Her ikisi de Âdem’ yardımda bulunmuş, her ikisi de Âdem’e secde etmiştir.
هم ملک هم عقل حق را واجدی ** هر دو آدم را معین و ساجدی
Nefisle Şeytan’sa ezelden bir olduğundan Âdem’e düşmandır, ona haset edip durur.
نفس و شیطان بوده ز اول واحدی ** بوده آدم را عدو و حاسدی
Âdem’i bedenden ibaret gören ondan kaçmış ona secde etmemiştir. Fakat onu emniyete mahzar olmuş bir nur olarak gören, karşısında eğildi, secde etti.
آنک آدم را بدن دید او رمید ** و آنک نور متمن دید او خمید
Melekle aklın… O ikisinin gözleri Âdem’i görüp nurlandı. Şeytan’la nefsin… Bu ikisinin gözleri, Âdem’i ancak toprak olarak gördü.
آن دو دیدهروشنان بودند ازین ** وین دو را دیده ندیده غیر طین
Bu anlatışım da işte kara saplanmış eşek gibi kalakaldı. Yahudi’ye İncil okunamaz ki!3200
این بیان اکنون چو خر بر یخ بماند ** چون نشاید بر جهود انجیل خواند
Şia’ya Ömer’den bahsedilebilir mi? Sağırın yanında kopuz çalınabilir mi?
کی توان با شیعه گفتن از عمر ** کی توان بربط زدن در پیش کر
Fakat köyün bir bucağında tek bir adam bile varsa bu hayhuyum kâfidir, o anlatmıştır ya, yeter!
لیک گر در ده به گوشه یک کسست ** های هویی که برآوردم بسست
Anlatılması icap eden şeyi taşlar, kerpiçler bile dile gelir de anlayana adamakıllı anlatır!
مستحق شرح را سنگ و کلوخ ** ناطقی گردد مشرح با رسوخ
Allah, göklerden, yerlerden, ârazdan, âyandan ne verdi ve ne yarattıysa hepsini de ihtiyaca karşılık olarak vermiş, yaratmıştır. Bir şeye muhtaç olmalı, o ihtiyacı elde etmeli ki Allah ihsan etsin. “Allah, bunalan kişinin duasını kabul eder.” Bunalma, bir şeye hak kazanmış olmaya şahittir.
بیان آنک حق تعالی هرچه داد و آفرید از سماوات و ارضین و اعیان و اعراض همه باستدعاء حاجت آفرید خود را محتاج چیزی باید کردن تا بدهد کی امن یجیب المضطر اذا دعاه اضطرار گواه استحقاقست
Küçücük bir çocuk olan İsa’yı dile getirip konuşturan, Meryem’in derde düşüp niyaz etmesidir.
آن نیاز مریمی بودست و درد ** که چنان طفلی سخن آغاز کرد
Meryem’in cüz’ü olan İsa, Meryem’in diliyle değil, kendi diliyle onun yerine söz söyledi. Senin cüz’ünün cüz’ü de gizlice söz söyler durur.3205
جزو او بی او برای او بگفت ** جزو جزوت گفت دارد در نهفت
A kişi, elin, ayağın sana şahit olur. Niceye bir münkirliğe el sunacak, ayak atacaksın?
دست و پا شاهد شوندت ای رهی ** منکری را چند دست و پا نهی
Anlatılanı anlamaya, söyleneni dinlemeye liyakatin yoksa söz söyleyenin söyleme kabiliyeti seni görür anlar… Yatar, uyur!
ور نباشی مستحق شرح و گفت ** ناطقهی ناطق ترا دید و بخفت
Arayan, aradığını bulsun diye yerden ne biterse ihtiyaç sahibi için biter
هر چه رویید از پی محتاج رست ** تا بیابد طالبی چیزی که جست
Allah, gökleri yarattıysa ihtiyaçları gidersin diye yarattı.
حق تعالی گر سماوات آفرید ** از برای دفع حاجات آفرید
Nerede dert varsa deva oraya gider, nerde yoksulluk varsa nimet oraya varır.3210
هر کجا دردی دوا آنجا رود ** هر کجا فقری نوا آنجا رود