English    Türkçe    فارسی   

3
374-423

  • Nefis, bu çeşit mahlûklardandır da onun için gebertilmeye lâyıktır… onun için ulu Allah “Öldürün nefislerinizi” demiştir.
  • Nefis, üç köşeli dikendir, ne çeşit koysan sana batar, ondan kurtulmana imkân mı var? 375
  • Heva ve hevesi terk etme ateşini vur şu dikene… İyi işli dosta uzat elini, sarıl ona!
  • Seba’lılar, haddi aşınca bize veba, seher yelinden daha iyi diyecek derecede taşkınlık gösterince,
  • Öğütçüler, onlara öğüt verdiler, kötülüklerine, küfürlerine mâni olmaya çalıştılar.
  • Fakat onlar öğütçülerin kanlarına kastediyorlar, kötülük ve kâfirlik tohumu ekiyorlardı.
  • Kaza geldi mi bu cihan daralır, tatlı helva bile ağzında zehir kesilir demişler. 380
  • eksik
  • Kaza gelince göz kapanır da göz gözü görmez olur.
  • O atlının hilesi, bir toz kopardı mı o toz, seni yardım dilemeden bile uzaklaştırır.
  • Atlıya doğru yürü, toza doğru değil. Yoksa atlının tozu, seni ezer, bitirir.
  • Allah bu kurdun yediği adama “Kurdun tozunu gördü de neden feryat etmedi? 385
  • Kurdun kopardığı tozu bilemedi. Bunca bilgisiyle, bunca hüneriyle neden yayılıp otlamağa koyuldu?
  • Koyunlar bile kendilerine zarar verecek olan kurdun kokusunu duyar, ondan taraf taraf kaçarlar.
  • Hayvan bile aslanı kokusundan anlar da otlamayı bırakır” der.
  • Aslanın kızgınlığından bir koku aldın mı dön Allah’a sığınmaya, yalvarmaya koyul.
  • Onlar, kurdun tozundan ürkmediler, çekinmediler. Tozun ardından o koca mihnet kurdu çatıp geldi. 390
  • O koyunları, hışımla paraladı gitti. Onlar, akıl çobanından göz yummuşlardı.
  • Onları, çoban ne kadar çağırdı da gelmediler… Çobanın gözüne toz, toprak serptiler.
  • “ Yürü be, biz senden ziyade çobanız… Her birimiz başız, uluyuz. Böyle olduğu hâlde nasıl sana uyarız?
  • Biz kurtlara lokmayız, senin adamın değil. Ateşin odunlarıyız, utanma arlanma yok bizde” dediler.
  • Bilgisizlik, akılda bir taassuptur ki buna tutulanların şehirlerinde kargalar şom, şom bağırışırlar, yerleri, yurtları harabeye döner. 395
  • Onlar mazlûmlar için kuyu kazdılar ama kazdıkları kuyuya kendileri düştüler, ah etmeye başladılar.
  • Yusufların derilerini yüzdüler, fakat kendi yaptıklarını birer birer buldular.
  • O Yusuf kimdir? Senin Hak arayan gönlün. O gönül, bir esir gibi senin yurdunda bağlıdır.
  • Bir Cebrail’i direğe bağlamış, koluna, kanadına yüzlerce yara açmış, perişan etmişsin de.
  • Sonra da önüne kebap olmuş dana getiriyor, bazan da onu samanlığa götürüp 400
  • Hadi ye, işte bizim yağlı gıdamız budur diyorsun. Hâlbuki ona Allah vuslatından başka gıda yoktur.
  • O dertlere düşmüş zavallı da bu işkenceden bu sınanmadan kırılıp senden Allah’a şikâyet ederek der ki:
  • “ arabbi, bu kocamış kurttan elâman.” Allah da ona “Sabret, işte vakit geldi.
  • Haberi olmayan her kişiden öcünü alacağım” der. Feryada erişen Allah’tan başka kim feryada erişir ki.
  • O “Yarabbi, yüzünün ayrılığından sabrım bitti. 405
  • Yahudiler elinde âciz kalmış Ahmed’im Semud kavminin hepsine düşmüş Salih’im.
  • Ey Peygamberlerin canlarına kutluluk bağışlayan. Ya beni öldür, ya kendine çağır yahut da sen gel!
  • Kâfirlere bile ayrılığına tahammül yok… Onların bile her birisi, keşke toprak olsaydım, der.
  • “Kâfirin bile hâli böyle olursa senin ülkenden olanın hâli, sensiz ne olur?” der. 410
  • Sabah yaklaştı, sus, çok coşma. Ben senin için çalışıp duruyorum, sen çalışma!”
  • Şehirlinin, köylünün daveti üzerine köye gitmesi
  • Ey yiğit arkadaş, dön… Bu söz hadden aştı. Köylü, şehirliyi evine nasıl götürdü, onu söyle.
  • Seba’lıların hikâyesi bir tarafta kalsın, daha iyi. Sen şehirlinin köye gelişini anlat.
  • Köylü, yaltaklandıkça, yaltaklandı. Nihayet şehirlinin reyi, tedbiri elden gitti, şaşırdı, ahmaklaştı.
  • Köylünün haber üstüne haber salması, nihayet şehirlinin duru suyunu bulandırdı. 415
  • Bir taraftan da çocukları neşeyle “Baba, gezer oynarız, ne olur?” demeye başladılar.
  • Yusuf gibi. Onu da “Gezer oynarız” sözü tuhaf bir takdir neticesi babasın gölgesinden ayırdı.
  • O oyun değil, canlı oynayış… Hile, düzen, hainlik.
  • Seni dostundan ayıran sözü dinleme sözde ziyan vardır, ziyan!
  • Hatta o sözde sad edenler sad vefkının faydası bile olsa aldırış etme. Altın için hazineyi bırakma yoksul! 420
  • Şunu dinle, Allah, Peygamber’in eshabına iyi, kötü nice şeyler söyleyip kaç kere hitabetti.
  • Çünkü kıtlık yılında davul sesini duyunca Cuma namazını hemencecik bırakıverdiler.
  • Başkaları daha ucuza almasınlar, o alışverişle bizim kârımızı onlar elde etmesinler dediler.