مسکن یارست و شهر شاه من ** پیش عاشق این بود حب الوطن
Bir mâşukun, garip âşığına “Şehirlerden hangi şehri daha güzel buldun, Hangi şehir daha kalabalık, daha büyük? Hangi şehrin nimetleri daha bol, hangi şehir daha ziyade iç açıcı” diye sorması
پرسیدن معشوقی از عاشق غریب خود کی از شهرها کدام شهر را خوشتر یافتی و انبوهتر و محتشمتر و پر نعمتتر و دلگشاتر
Bir güzel, âşığına dedi ki: Yiğidim, gurbette birçok şehirler gördün.
گفت معشوقی به عاشق کای فتی ** تو به غربت دیدهای بس شهرها
Hangi şehir daha ziyade hoşuna gitti. Âşık, “Sevgilinin oturduğu şehir”
پس کدامین شهر ز آنها خوشترست ** گفت آن شهری که در وی دلبرست
Padişahımız, nereye yaygısını yayar, oturursa orası, iğne deliği kadar dar bile olsa bize sahra gelir.3810
هرکجا باشد شه ما را بساط ** هست صحرا گر بود سم الخیاط
Ay gibi Yusuf neredeyse orası, kuyunun dibi bile olsa cennettir.” dedi.
هر کجا که یوسفی باشد چو ماه ** جنتست ارچه که باشد قعر چاه
Dostlarının, Buhara’ya gitme diye âşığı menetmeleri ve hiçbir şeye aldırış etmeksizin ulu orta sözler söyleme diyerek tehdit eylemeleri
منع کردن دوستان او را از رجوع کردن به بخارا وتهدید کردن و لاابالی گفتن او
O âşığa da öğütçünün biri dedi ki: “Ey bihaber, aklın varsa işin sonunu düşün.
گفت او را ناصحی ای بیخبر ** عاقبت اندیش اگر داری هنر
Aklını başına devşir de işin önüne, sonuna dikkat et. Pervane gibi kendini yakıp yandırma!
درنگر پس را به عقل و پیش را ** همچو پروانه مسوزان خویش را
چون بخارا میروی دیوانهای ** لایق زنجیر و زندانخانهای
Sadr-ı Cihan, sana kızgın… Âdeta demir çiğnemede, dişlerini gıcırdatıp durmada. Seni yirmi gözle bekliyor.3815
او ز تو آهن همیخاید ز خشم ** او همیجوید ترا با بیست چشم
Senin için bıçak bileyip duruyor. O âdeta kırlıkta kalmış bir köpek, sense unla dolu dağarcıksın!
میکند او تیز از بهر تو کارد ** او سگ قحطست و تو انبان آرد
Allah, bir fırsat verdi, kurtuldun… Sonra da zindana gidiyorsun ha… Ne oldu sana?
چون رهیدی و خدایت راه داد ** سوی زندان میروی چونت فتاد
Sana on çeşit memur dikseler bile onlardan kaçıp gizlenmen lazım; akıl, bunu emreder.
بر تو گر دهگون موکل آمدی ** عقل بایستی کز ایشان کم زدی
Hâlbuki senin başında tek bir memur bile yok. Neden böyle önden, arttan yolun bağlandı?”
چون موکل نیست بر تو هیچکس ** از چه بسته گشت بر تو پیش و پس
Gizli aşk, onu esir etmişti. O öğütçü, o korkutucu o gizli memuru görmüyordu ki!3820
عشق پنهان کرده بود او را اسیر ** آن موکل را نمیدید آن نذیر
Her memurun başında gizli bir memur var. Böyle değil de o memur, neden köpeğe benzeyen tabiatına esir. Neden onun bağlarıyla bağlı?
هر موکل را موکل مختفیست ** ورنه او در بند سگ طبعی ز چیست
Padişahın kızgınlığı ruhuna tesir etmiş, onu memurluğa, kara yüzlülüğe bağlamış.
خشم شاه عشق بر جانش نشست ** بر عوانی و سیهروییش بست
Hadi vur şu adamı diye onu dövüp duruyor! Benim feryadım, işte o gizli memurlardan!
میزند او را که هین او رابزن ** زان عوانان نهان افغان من
Kimi ziyanda görürsen bil ki görünüşte yapayalnız bile olsa hakikatte o ziyana bir memurla sürüklenir, gider.
هرکه بینی در زیانی میرود ** گرچه تنها با عوانی میرود
Bu hali bilseydin feryat eder, o padişahlar padişahına sığınırdın.3825
گر ازو واقف بدی افغان زدی ** پیش آن سلطان سلطانان شدی
Padişahın huzurunda başına topraklar saçar da o korkunç Şeytan’dan kurtulurdun.
ریختی بر سر به پیش شاه خاک ** تا امان دیدی ز دیو سهمناک
A karıncadan daha aşağı, daha kuvvetsiz ve ehemmiyetsiz adam, kendini bey görüyorsun ha… sen körsün de ondan başına dikilmiş olan o memuru görmüyorsun.
میر دیدی خویش را ای کم ز مور ** زان ندیدی آن موکل را تو کور
Bu yalancı kanatlarla gururlandın ha... Adamı suça, ziyankârlığa çeken kol kanat, ama da kol kanattır ya!
غره گشتی زین دروغین پر و بال ** پر و بالی کو کشد سوی وبال
Kanat dediğin adamı yücelere çeker… Topraklara bulandı mı da ağırlaşır, adam uçamaz gayrı!
پر سبک دارد ره بالا کند ** چون گلآلو شد گرانیها کند
Âşığın, aşk sırrını anlamayan öğütçüye ulu orta cevabı
لاابالی گفتن عاشق ناصح و عاذل را از سر عشق
Âşık dedi ki: “Ey öğütçü, sus… Niceye bir öğüt vereceksin, niceye bir? Vazgeç bu öğütten; bağ, pek kuvvetli.3830
گفت ای ناصح خمش کن چند چند ** پند کم ده زانک بس سختست بند
Senin öğüdünden daha da kuvvetlendi. Senin âlimin aşk nedir, tanımadı ki!
سختتر شد بند من از پند تو ** عشق را نشناخت دانشمند تو
Bir yerde aşk fazlalaştı, derdi arttırdı mı orada ne Ebû Hanîfe bir ders verebilir, ne Şâfiî!”
آن طرف که عشق میافزود درد ** بوحنیفه و شافعی درسی نکرد
Beni ölümle tehdit etme... Kendi kanıma susamış birisiyim ben zaten!
تو مکن تهدید از کشتن که من ** تشنهی زارم به خون خویشتن
Âşıklara her an bir ölüm var… Âşıkların ölümü bir çeşit değil!
عاشقان را هر زمانی مردنیست ** مردن عشاق خود یک نوع نیست
Âşık, doğru yolun ruhunu bulmuş, o ruhla iki yüz cana sahip olmuştur da her an iki yüzünü de feda edip durmadadır.3835
او دو صد جان دارد از جان هدی ** وآن دوصد را میکند هر دم فدی