Eğer bu söz, Calinus’a iftira ise cevabım Calinus’a değil… 3975
ور ز جالینوس این گفت افتراست ** پس جوابم بهر جالینوس نیست
Bunu söylemiş olan kişiye. Çünkü bunu söyleyen nurlarla dolu gönle eş olmamıştır.
این جواب آنکس آمد کین بگفت ** که نبودستش دل پر نور جفت
Can kuşu, kedilerden “ Hele durun bakalım” sesini duyunca delik arayan fareye dönmüştür.
مرغ جانش موش شد سوراخجو ** چون شنید از گربگان او عرجوا
O yüzden canı, fare gibi bu dünya deliğini vatan tutmuş, yurt edinmiştir.
زان سبب جانش وطن دید و قرار ** اندرین سوراخ دنیا موشوار
Bu delikte yapılar yapmaya girişmiş, bu deliğe lâyık bilgilere sahip olmuştur.
هم درین سوراخ بنایی گرفت ** درخور سوراخ دانایی گرفت
Ona bu delikte yarayacak onu burada yüceltecek sanatları seçti de diğerlerini bıraktı. 3980
پیشههایی که مرورا در مزید ** کاندرین سوراخ کار آید گزید
Çünkü dışarı çıkmadan ümidini kesti, bedenden kurtulma yolu kapandı.
زانک دل بر کند از بیرون شدن ** بسته شد راه رهیدن از بدن
Örümcekte Anka tabiatı olsaydı tükürüğüyle çadır kurar mıydı hiç?
عنکبوت ار طبع عنقا داشتی ** از لعابی خیمه کی افراشتی
Kedi pençesini kafese de atar. Pençesinin adı derttir, elemdir, ıstıraptır.
گربه کرده چنگ خود اندر قفص ** نام چنگش درد و سرسام و مغص
Kedi ölümdür, pençesi de hastalık, kuşu da, kuşun kanadını da pençeler.
گربه مرگست و مرض چنگال او ** میزند بر مرغ و پر و بال او
Kuş, bucak bucak ilâç bulmaya koşar. Ölüm kadıya benzer, hastalık şahide. 3985
گوشه گوشه میجهد سوی دوا ** مرگ چون قاضیست و رنجوری گوا
Bu şahit, kadıdan gelen adam gibidir. “Gel kadı, seni mahkemeye istiyor” der.
چون پیادهی قاضی آمد این گواه ** که همیخواند ترا تا حکم گاه
Ondan kaçıp kurtulmak için bir mühlet istersin. Verirse ne âlâ… Vermezse “Olmaz, hadi kalk” diye emreder.
مهلتی میخواهی از وی در گریز ** گر پذیرد شد و گرنه گفت خیز
Mühlet istemen, mühlet alman ilâçlardır, tedavidir. Âdeta ten hırkasını yamalarla yamarsın!
جستن مهلت دوا و چارهها ** که زنی بر خرقهی تن پارهها
Fakat nihayet bir sabah kızgın bir hale gelir. “ Bu mühlet niceye bir sürecek? Utan artık!” der.
عاقبت آید صباحی خشموار ** چند باشد مهلت آخر شرم دار
Ey hasetlerle dopdolu adam, o gün gelmeden önce davran da padişahtan özür iste! 3990
عذر خود از شه بخواه ای پرحسد ** پیش از آنک آنچنان روزی رسد
Atını karanlıklara süren adam, gönlünü o nurdan tamamıyla ayırır.
وانک در ظلمت براند بارگی ** برکند زان نور دل یکبارگی
Şahdan da kaçar, şahitten de, götürmek istediği yerden de. Çünkü o şahit, onu kazaya, hükme davet etmektedir.
میگریزد از گوا و مقصدش ** کان گوا سوی قضا میخواندش
Mescid halkının bir kere daha geceleyin o mescide kalmak istemesini kınamaları
دیگر باره ملامت کردن اهل مسجد مهمان را از شب خفتن در آن مسجد
Ahali dedi ki: “Babayiğitlik satma, yürü… bu sevdadan vazgeç de elbisen de burada rehin kalmasın, canın da!
قوم گفتندش مکن جلدی برو ** تا نگردد جامه و جانت گرو
Burada gecelemek, uzaktan kolay görünür ama bu geçit sonunda güçleşir!
آن ز دور آسان نماید به نگر ** که به آخر سخت باشد رهگذر
Nice kişiler vardır ki kasınır, böbürlenir... Fakat elem ve ıstırap zamanında yapışacak, el atacak bir şey arar! 3995
خویشتن آویخت بس مرد و سکست ** وقت پیچاپیچ دستآویز جست
Savaştan önce halkın gönlüne iyi ve kötü hayal kolay görünür.
پیشتر از واقعه آسان بود ** در دل مردم خیال نیک و بد
Fakat adam savaşa girdi mi iş o zaman sarpa sarar!
چون در آید اندرون کارزار ** آن زمان گردد بر آنکس کار زار
Mademki aslan değilsin, ileriye ayak atma. Çünkü ecel kurttur, canınsa koyun!
چون نه شیری هین منه تو پای پیش ** کان اجل گرگست و جان تست میش
Yok… Eğer Abdal’dan olmuşsan, koyunun aslan haline gelmişse korkma, emin bir halde gel ileri… Ölümün sana mağlûp olur, bir şey yapamaz!
ور ز ابدالی و میشت شیر شد ** آمن آ که مرگ تو سرزیر شد
Abdal kimdir? Varlığı değişmiş olan, Allah’ın değiştirmesiyle şarabı sirke kesilen! 4000
کیست ابدال آنک او مبدل شود ** خمرش از تبدیل یزدان خل شود
Fakat sarhoşsan kendini aslanları bile tutarım, emrime ram ederim sanıyor, sarhoşlukla aslan olduğunu zannediyorsan kendine gel, sakın ileri atılma!
لیک مستی شیرگیری وز گمان ** شیر پنداری تو خود را هین مران
Allah, doğru yolu bulmamış kötü münafıklar hakkında “Onların savaşmaları, kendi aralarında şiddetlenir” dedi.
گفت حق ز اهل نفاق ناسدید ** باسهم ما بینهم باس شدید
Kendi kendilerine kaldılar mı er kesilirler. Fakat savaşta evdeki karılara dönerler.
در میان همدگر مردانهاند ** در غزا چون عورتان خانهاند
O gayp askerinin başbuğu Peygamber dedi ki: “Ey yiğit, savaştan önce yiğitlik olamaz!”
گفت پیغامبر سپهدار غیوب ** لا شجاعة یا فتی قبل الحروب
Sarhoşlar, savaş lâfına kalkıştılar mı ağızlarından köpük saçarlar ama savaş kızışınca köpük gibi kalırlar, hiçbir işe yaramazlar. 4005
وقت لاف غزو مستان کف کنند ** وقت جوش جنگ چون کف بیفنند
Bu çeşit adamın kılıcı savaş sözü olunca, uzar. Asıl savaştaysa soğan gibi kat, kat kınlara gömülür!
وقت ذکر غزو شمشیرش دراز ** وقت کر و فر تیغش چون پیاز
Savaşı düşündüğü zaman gönlü, yaraları arar, saflara dalar, erlikler gösterir. Savaş zamanındaysa bucak bucak kaçar?
وقت اندیشه دل او زخمجو ** پس به یک سوزن تهی شد خیک او
Cefaya uğrayıp cilâlanacağı zaman kaçan, sonra da safa dileyen kişiye şaşarım doğrusu.
من عجب دارم ز جویای صفا ** کو رمد در وقت صیقل از جفا
Aşk dâvaya benzer, cefa çekmek de şahide. Şahidin yoksa dâvayı kazanamazsın ki!
عشق چون دعوی جفا دیدن گواه ** چون گواهت نیست شد دعوی تباه
Kadı, senden şahit isterse incinme. Yılanı öp ki hazineyi elde edesin! 4010
چون گواهت خواهد این قاضی مرنج ** بوسه ده بر مار تا یابی تو گنج
Zaten o cefa sana değildir ki ey oğul! Sendeki kötü hulyadır.
آن جفا با تو نباشد ای پسر ** بلک با وصف بدی اندر تو در
Sopayla kilime vuran, kilimi dövmez, tozlarını silker!
بر نمد چوبی که آن را مرد زد ** بر نمد آن را نزد بر گرد زد
Kızıp atı döven, hakikatte atı dövmez, aksak yürüyüşünü döver.
گر بزد مر اسپ را آن کینه کش ** آن نزد بر اسپ زد بر سکسکش
Bu yürüyüşü bıraksın da iyi yürüsün, rahvanlaşsın der. Üzüm suyunu şarap olsun diye hapis edersin ya…
تا ز سکسک وا رهد خوشپی شود ** شیره را زندان کنی تا میشود
Birisi bir yetimi dövse gören der ki: O yetimceğizi neye dövüyorsun. Allah’tan korkmuyor musun? 4015
گفت چندان آن یتیمک را زدی ** چون نترسیدی ز قهر ایزدی
Döven de “Canım, dostum, ben onu ne vakit dövdüm ki? Ben, ondaki Şeytan’ı dövüyorum” der.
گفت او را کی زدم ای جان و دوست ** من بر آن دیوی زدم کو اندروست
Annen, sana “geber” dese bu sözüyle kötü huyunun, kötülüğünün gebermesini ister.
مادر ار گوید ترا مرگ تو باد ** مرگ آن خو خواهد و مرگ فساد
Edepten, terbiyeden kaçanlar, erliğin yüzsuyunu da dökerler, erlerin yüzsuyunu da!
آن گروهی کز ادب بگریختند ** آب مردی و آب مردان ریختند
Bunlar, kendilerini kınayanları da savaştan döndürürler… Nihayet böyle rezil ve kahpe bir halde kala kaldılar.
عاذلانشان از وغا وا راندند ** تا چنین حیز و مخنث ماندند
Herzevekillerin herzelerini, manasız sözlerini saçma gururlarını az dinle, bu çeşit adamlarla savaş safına girme. 4020
لاف و غرهی ژاژخا را کم شنو ** با چنینها در صف هیجا مرو
Allah, bunlar hakkında buyurdu ki “Onlar size uyunca sayınızı çoğaltmazlar, ancak hile ve fesadı çoğaltırlar", "Kaypak arkadaşlara uyma, çevir onların yaprağını!
زانک زاد و کم خبالا گفت حق ** کز رفاق سست برگردان ورق
Çünkü onlar sizinle yoldaş olurlarsa gaziler de saman gibi içsiz bir hale düşerler.
که گر ایشان با شما همره شوند ** غازیان بیمغز همچون که شوند
Size uymuş görünür, sizinle beraber safa girerler ama sonra kaçarlar, safı da bozar perişan ederler.
خویشتن را با شما همصف کنند ** پس گریزند و دل صف بشکنند
Bu çeşit adamdansa… Münafıklardan pek kalabalık kişinin size uymadansa azlık asker daha iyi.
پس سپاهی اندکی بی این نفر ** به که با اهل نفاق آید حشر