English    Türkçe    فارسی   

3
4027-4076

  • Kâfir, o âlemin varlığından şüphe eder, dirileceğini ummaz. Bu yüzden gönlünde korku vardır.
  • Yola düşüp gider ama bir konak bile bilmez. Gönlü kör olan adam, korka korka adım atar.
  • Yolcu, yol bilmezse nasıl gider? Tereddütlerle, gönlü kanlarla dolu olarak!
  • Birisi “Hay adam hay… Yol, burası değil ki!” dese korkusundan hemen oracıkta duruverir. 4030
  • Fakat gönlüyle hakikati duyan, yolu bilen kişinin kulağına hiç öyle hay huylar girer mi?
  • Şu halde bu deve yüreklilerle yoldaş olma. Çünkü onlar, darlık ve korku zamanında kayboluverirler.
  • Onlar, lâf da Bâbil sihrine maliktirler, her şeyi yapar, çatarlar ama iş dara geldi mi kaçar, seni yapayalnız bırakıverirler!
  • Kendine gel ve züppelerden savaş umma. Tavus kuşlarından av avlama hünerini bekleme!
  • Tabiat tavus kuşuna benzer, sana vesveseler verir, saçma sapan söylenir durur; nihayet seni yerinden yurdundan eder. 4035
  • Şeytan’ın, Kureyş kabilesine “Ahmed’le savaşa girişin, ben de yardım eder, size yardım etmek üzere kabilemi getiririm” demesi, iki saf karşılaşınca da onları bırakıp kaçması
  • Şeytan gibi… o da asker içine girdi, yüzün biri oldu, “ Ben size yardımcıyım” dedi, onlara afsun okudu, onları aldattı.
  • Fakat Kureyş, onun sözüne uyup hazırlanarak iki ordu karşılaşınca,
  • Müminlerin saflarında melek askerlerini gördü…
  • Sizin görmediğiniz o gayp askerlerinin saf kurduklarını görünce canı, korkudan bir ateşgede kesildi.
  • Ayağını gerisin geriye çekmeye başladı. “Ben pek kalabalık bir ordu görüyorum. 4040
  • Allah’tan korkarım ben, o bana yardım etmez. Çekilin gidin… Ben, sizin görmediğinizi görüyorum” dedi.
  • Hâris dedi ki: “Ey Suraka, neden dün böyle söylemiyordun?”
  • Suraka şekline girmiş olan Şeytan “Şimdi savaşın başlamak üzere olduğunu görüyorum” dedi. Hâris, “Sen, ancak Arapların hor hakir bir topluluğunu görmektesin.
  • Bundan başka bir şey görmüyorsun ama ey aşağılık herif, o zaman lâf zamanıydı, şimdi savaş zamanı.
  • Dün ben dayanır, ayak direrim, size yardımda bulunurum, bu suretle de üst gelirsiniz diyordun. 4045
  • A melûn, dün ordu kumandanı kesilmiştin, şimdi namertleştin, bayağılaştın, korkaklaştın.
  • Senin sözüne kandık da geldik… Bu belâ tuzağına düştük” dedi.
  • Hâris, bu sözleri söyleyince o melûn bu azardan kızdı, hiddetlendi.
  • Bu sözlerden gönlü dertlendi, kızgınlıkla elini, Hâris’in elinden çekti.
  • Göğsünü döverek kaçıp gitti; o biçarelerin kanını da bu hileyle döktü. 4050
  • O, bunca âlemi yıktı, harap etti de sonra “Ben sizden değilim” dedi.
  • Meleklerin heybetini görünce Hâris’in göğsüne bir yumruk aşk edip yere yıktı, kaçıverdi!
  • Nefisle Şeytan, ikisi de birdir… Surette kendisini iki gösterdi.
  • Melekle akıl da birdir, himmeti var da onun için iki suret oldu.
  • İçinde, aklı alan, cana da düşman, dine de düşman olan böyle bir düşmanın var. 4055
  • Bir an kertenkele gibi saldırır… Derken hemencecik bir deliğe kaçıverir.
  • Gönlün de nice delikler var. Her delikten baş çıkarıp durmada!
  • Şeytanın insanlardan gizlenmesine, bir deliğe girip saklanmasına “Hunus” derler.
  • Onun gizlenmesi de kirpinin büzülüp gizlenmesine benzer. Kirpi büzülür de kafasını çıkarır, tekrar gizler ya… o da öyle işte.
  • Allah, Şeytan’a “Hannâs” dedi. Şeytan, kirpinin kafasına benzer. 4060
  • Kirpi, kötü avcıdan ürker de büzülür, başını gizler.
  • Fırsatını bulunca başını çıkarır… Bu hileyle yılanı bile zebun eder.
  • Nefis senin iç âleminde yolunu kesmeseydi bu yol kesiciler, sana el atabilirler miydi?
  • Seni kötü şeylere sevk eden şehvetten, o gizli memur yüzünden gönül, hırsa tamaha, afete esir olmuştur.
  • O gizli memur yüzünden hırsız oldun, kendini berbat ettin de nihayet bu görünen memurlar, seni kahretmek için yol buldular. 4065
  • Hadisteki şu güzel öğüdü duy; Düşmanlarınızın en kuvvetlisi, içinizdedir!
  • Bu düşmanın palavrasını dinleme kaç ondan… Çünkü o da inatta İblis’e benzer.
  • Dünya sevgisi, dünya geçimine savaşma yüzünden sana o ebedî azabı ehemmiyetsiz gösterir.
  • Ölümü bile ehemmiyetsiz bir hale getirirse bunda şaşılacak ne var ki? O, sihriyle bunun gibi yüzlerce iş yapar!
  • Sihir, bazen sanatla samanı dağ gösterir, bazen dağı saman! 4070
  • Gözbağcılıkla çirkinleri güzelleştirir, güzelleri, çirkin bir şekle sokar.
  • Sihrin hali budur; afsunlar, üfürür, her an hakikatleri başka bir şekle çevirir.
  • Bir an gelir, insanı eşek gösterir… Bir an gelir eşeği şaşılacak bir adam şekline bürür!
  • İşte senin içinde böyle bir sihirbaz gizlidir. Vesveselerde daimî bir sihir kudreti vardır!
  • Fakat bu sihirlerin hüküm sürdüğü âlemde öyle sihirbazlar da var ki sihirlerin hükmünü gideriverirler. 4075
  • Bu kuvvetli zehrin bittiği ovada tiryak da bitmiştir ey oğul!