Akıl burada hayran… Acaba bu mu onu çekti, yoksa bu çekiş, o taraftan mı oldu?
عقل حیران کین عجب او را کشید ** یا کشش زان سو بدینجانب رسید
Cür’etten vazgeç… Sen, bunu bilmezsin, anlamazsın. Dudağını yum, gizli sırrı Allah daha iyi bilir.
ترک جلدی کن کزین ناواقفی ** لب ببند الله اعلم بالخفی
Bundan böyle bu sözü, gizleyeyim… Beni o çeken, çekmekte; ne yapayım ben?
این سخن را بعد ازین مدفون کنم ** آن کشنده میکشد من چون کنم
Ey bir işe sarılıp savaşan, onu güzelce başarmaya uğraşan, seni çeken… Bundan bahsetmeye bırakmayan kim?4455
کیست آن کت میکشد ای معتنی ** آنک مینگذاردت کین دم زنی
Bir yere gideyim diye yüzlerce defa karar verir, davranırsın… Fakat seni bir saik, başka yere çeker durur.
صد عزیمت میکنی بهر سفر ** میکشاند مر ترا جای دگر
Binici, dizgini her tarafa çevirir, ta ki ham at üstünde bir binicinin bulunduğunu, başıboş bulunmadığını anlasın diye.
زان بگرداند به هر سو آن لگام ** تا خبر یابد ز فارس اسپ خام
Fakat terbiyeli at, üstünde binici olduğunu bilir, bundan dolayı iyi yürür.
اسپ زیرکسار زان نیکو پیست ** کو همیداند که فارس بر ویست
O yok mu? Senin gönlünü yüzlerce sevdaya bağlamış, nihayet seni muratsız bir hale getirmiş de sonrada gönlünü kırıvermiştir.
او دلت را بر دو صد سودا ببست ** بیمرادت کرد پس دل را شکست
İlk kararının kolunu kanadını kırdı ya… Peki, niçin o kanat kıranın varlığı doğru olmuyor, niçin kendini ona teslim etmiyorsun?4460
چون شکست او بال آن رای نخست ** چون نشد هستی بالاشکن درست
Onun kaza ve kaderi senin tedbir ipini koparıverdi… Pekâlâ, neden kaza ve kaderine inanmıyor, niçin kazasına rıza vermiyorsun?
چون قضایش حبل تدبیرت سکست ** چون نشد بر تو قضای آن درست
Allah, kuvvet ve kudretin yalnız kendisinde olduğunu anlatmak için insanların karar verdikleri şeyleri bozar, zıddını meydana getirir. Bazen da kararında azmetsin, yapacağı şeye tamah eylesin diye o kararı bozmaz da sonunda bozar, bu da tembih üstüne tembih olur
فسخ عزایم و نقضها جهت با خبر کردن آدمی را از آنک مالک و قاهر اوست و گاه گاه عزم او را فسخ ناکردن و نافذ داشتن تا طمع او را بر عزم کردن دارد تا باز عزمش را بشکند تا تنبیه بر تنبیه بود
Yapacağın işlere iyice niyetlenir, yapmayı kurar, kararlaştırırsın. Bazen bu kararın denk gelir.
عزمها و قصدها در ماجرا ** گاه گاهی راست میآید ترا
Gönlün tamahtan düşer, niyetini sağlamlarsın. Sonra tekrar o niyet bozuluverir!
تا به طمع آن دلت نیت کند ** بار دیگر نیتت را بشکند
Seni tamamıyla muratsız bir hale getirseydi gönlün ümitsizlenirdi, dilek tohumunu nasıl ekebilirdin?
Ama emel tohumunu ekseydin, akılsız bir hale düşseydin Allah hükmünde olduğun, onun emrinin altında bulunduğun nasıl meydana çıkardı4465
ور بکاریدی امل از عوریش ** کی شدی پیدا برو مقهوریش
Âşıklar, muratsız kaldılar da Allah’larından haber aldılar.
عاشقان از بیمرادیهای خویش ** باخبر گشتند از مولای خویش
Muratsızlık, cennete kılavuzdur. Ey yaradılışı güzel, “Cennet, istenmeyen, hoşa gitmeyen şeylerle, murada nail olmayışlarla kaplanmıştır” hadisini işit!
بیمرادی شد قلاوز بهشت ** حفت الجنه شنو ای خوش سرشت
Senin muratlarının, görüyorsun ya, ayakları kırık… Ama öyle adam vardır ki bütün muratları olur.
که مراداتت همه اشکستهپاست ** پس کسی باشد که کام او رواست
Şu halde onun tarafından gönülleri kırılanlar, onun yolunda onun aşkında doğru olanlardır. Fakat nerede âşıkların gönül kırıklığı, nerede başkalarından gönül kırıklığı,
پس شدند اشکستهاش آن صادقان ** لیک کو خود آن شکست عاشقان
Akıllıların gönülleri, mecburî kırılır… Dilediklerini yapamazlar, meyus olurlar. Âşıklarda ise yüzlerce ihtiyar var, dilediklerini yüzlerce kere yapabilirler, öyle olduğu halde ona tabi olurlar, gönülleri bu yüzden kırılır; emellerine bu yüzden erişememişlerdir.4470
عاقلان اشکستهاش از اضطرار ** عاشقان اشکسته با صد اختیار
Akılı başında olanlar, bağla bağlanmış kullardır, âşıklar ise hürdür, şekerlenmiş, ballanmış canlardır onlar!
عاقلانش بندگان بندیاند ** عاشقانش شکری و قندیاند
Peygamber aleyhisselâm’ın esirlere bakıp gülerek “Şaşarım bu kavme ki onları cennete zincirlerle, bukağılarla sürüklüyorlar” demesi
نظرکردن پیغامبر علیه السلام به اسیران و تبسم کردن و گفتن کی عجبت من قوم یجرون الی الجنة بالسلاسل و الاغلال
Peygamber, bir bölük esir gördü. Onları çekip sürüklüyorlardı, hepsi de feryadü figan ediyordu.
دید پیغامبر یکی جوقی اسیر ** که همیبردند و ایشان در نفیر
O sırları bilen aslan, zincirlere vurulmuş olduklarını gördü, gizlice onlara bakmaya başladı.
دیدشان در بند آن آگاه شیر ** می نظر کردند در وی زیر زیر
Her biri hiddetinden o Hak Peygambere dişlerini gıcırdatmakta, dudaklarını çiğnemekteydi.4475
تا همی خایید هر یک از غضب ** بر رسول صدق دندانها و لب
Fakat bu kadar kızgın oldukları halde ağız açmaya kudretleri yoktu… Hepsi de on batmanlık kahır zincirine vurulmuştu.
زهره نه با آن غضب که دم زنند ** زانک در زنجیر قهر دهمنند
Memur, onları şehre doğru çekmekte, küfür ülkesinden alıp kahırla sürüklemekteydi.
میکشاندشان موکل سوی شهر ** میبرد از کافرستانشان به قهر
Ne yerlerine başkası kabul ediliyor, ne koyuverilmeleri için para alınıyor, ne de bir ulu kişi onlara şefaat ediyordu.
نه فدایی میستاند نه زری ** نه شفاعت میرسد از سروری
Peygamber’e “Âlemlere rahmet” diyorlar ya… Öyle olduğu halde bütün bir âlemin boynunu, boğazını kesiyordu.
رحمت عالم همیگویند و او ** عالمی را میبرد حلق و گلو
Onlar Peygamber’i binlerce defa inkâr ederek, ağızlarının içinden hareketini kınayarak gidiyorlardı.4480
با هزار انکار میرفتند راه ** زیر لب طعنهزنان بر کار شاه
Diyorlardı ki: Nice çarelere başvurduk, çare olmadı. Zaten bu adamın yüreği taş gibi katı .
چارهها کردیم و اینجا چاره نیست ** خود دل این مرد کم از خاره نیست
Biz, binlerce Alpaslan’ken iki üç çıplak ve yarı canlının elinde.
ما هزاران مرد شیر الپ ارسلان ** با دو سه عریان سست نیمجان
Bu derece âciz kaldık… Uygunsuz hareketimizden mi, yıldızımızın düşüklüğünden mi… yoksa sihirden mi?
این چنین درماندهایم از کژرویست ** یا ز اخترهاست یا خود جادویست
Bahtı, bahtımızı yırttı; tahtı, tahtımızı baş aşağı etti.
بخت ما را بر درید آن بخت او ** تخت ما شد سرنگون از تخت او
İşi, sihirle yüceldi, büyüdüyse bir de sihir yaptık, neden tutmadı, neden tesir etmedi?4485
کار او از جادوی گر گشت زفت ** جادوی کردیم ما هم چون نرفت
“Fetih istiyorsanız işte size Fetif ayetinin tefsiri… Ey kınayanlar, diyordunuz ki “Benimle Muhammed aleyhisselâm’dan hangimiz doğrucuysak Yarabbi, sen onu kazandır, ona yardım et!” Bu sözü, dinleyenler sizi doğruluk istiyorsunuz, bir gareziniz yok sansınlar diye söylemekteydiniz. Hak kimdedir, görün diye işte biz de şimdi Muhammed’e yardım ettik
تفسیر این آیت کی ان تستفتحوا فقد جائکم الفتح ایهای طاعنان میگفتید کی از ما و محمد علیه السلام آنک حق است فتح و نصرتش ده و این بدان میگفتید تا گمان آید کی شما طالب حقاید بی غرض اکنون محمد را نصرت دادیم تا صاحب حق را ببینید
Eğer dâvamız doğru değilse bizim kökümüzü sök diye putlara da dua ettik, Allah’a da.
از بتان و از خدا در خواستیم ** که بکن ما را اگر ناراستیم
Hak kimdeyse, kim doğrucuysa ona yardım et, onun yardımında bulun, biz doğruysak bize, o doğruysa ona muin ol dedik.
آنک حق و راستست از ما و او ** نصرتش ده نصرت او را بجو
Bu duada çok bulunduk, Lât, Uzzâ ve Menât’a nice secdeler ettik;
این دعا بسیار کردیم و صلات ** پیش لات و پیش عزی و منات
Dedik ki: Eğer Muhammed haksa meydana çıkart, değilse onu bize zebun et.
که اگر حقست او پیداش کن ** ور نباشد حق زبون ماش کن
Şimdi onun Allah yardımına mazhar olduğunu gördük işte… Biz, umumiyetle zulmetmişiz, o nur!4490
چونک وا دیدیم او منصور بود ** ما همه ظلمت بدیم او نور بود
Bu, bize cevap: Dilediğiniz işte meydana çıktı, hanginizin doğru olduğu açığa vuruldu.”
این جواب ماست کانچ خواستید ** گشت پیدا که شما ناراستید
Sonra yine fikirlerindeki bu düşünceyi körletiyorlar, bu sözleri bırakarak diyorlardı ki:
باز این اندیشه را از فکر خویش ** کور میکردند و دفع از ذکر خویش
“Bu düşüncemiz de işimizin tersine gitmesinden meydana geldi; gönlümüzde onun doğru olduğuna dair bir düşüncedir peydahlandı.
کین تفکرمان هم از ادبار رست ** که صواب او شود در دل درست
Birkaç kere galip geldiyse ne oldu ki… Bundan ne çıkar? Zaman da herkese galebe çalıyor!
خود چه شد گر غالب آمد چند بار ** هر کسی را غالب آرد روزگار
Biz de zamaneden kâm aldık, bizim bahtımız da yaver oldu… Biz de ona birkaç kere üst geldik.”4495
ما هم از ایام بختآور شدیم ** بارها بر وی مظفر آمدیم
Sonra yine “O da mağlûp oldu ama mağlûp oluşu, bizim mağlup oluşumuz gibi çirkince, alçakça değildi.
باز گفتندی که گرچه او شکست ** چون شکست ما نبود آن زشت و پست
İyi bahtı o bozgunlukta, o mağlûbiyette bile ona el altından gizlice yüzlerce neşe verdi.
زانک بخت نیک او را در شکست ** داد صد شادی پنهان زیردست
Hatta o, hiç de mağlûba benzemiyordu. Ne gamı vardı, ne üzülüyordu” demekteydiler.
کو باشکسته نمیمانست هیچ ** که نه غم بودش در آن نه پیچ پیچ
Müminlerin nişanesi mağlûbiyettir ama müminin alt oluşunda da bir güzellik var!
چون نشان مومنان مغلوبیست ** لیک در اشکست ممن خوبیست
Misk ve amberi kırsan dünyayı güzel kokularla doldurursun.4500
گر تو مشک و عنبری را بشکنی ** عالمی از فوح ریحان پر کنی
Fakat ansızın eşek tezeğini kırsan evler, baştanbaşa pis kokuyla dolar.
ور شکستی ناگهان سرگین خر ** خانهها پر گند گردد تا به سر