English    Türkçe    فارسی   

3
828-877

  • Hârût la Mârût, sarhoşluklarından “Ah ne olurdu, bulut gibi biz de yeryüzüne rahmet yağdırsak,
  • Bu zulüm yurduna adalet, insaf, ibadet ve vefayı yaysaydık” dediler.
  • Onlar bunu dedi ama kaza ve kader de “Durun ayaklarınızın önünde gizli tuzaklar pek çok. 830
  • Kendinize gelin de belâ çölüne küstahça gitmeyin… Kendinize gelin de körcesine Kerbelâ’ya at sürmeyin!
  • Çünkü o çölde helâk olanların kıllarından, kemiklerinden yolcu, ayak basacak yer bulamaz.
  • Yol, baştanbaşa kıl, kemik, sinir doludur. Allah’ın kahır kılıcı, nice varları yok etmiştir!
  • Allah, “Allah’ın inayetine erişen kullar, yeryüzünde yavaş ve mülâyim bir surette yürürler” dedi.
  • Ayağı yalın olan dikenlikte nasıl yürür? Dura, dura. Düşüne, düşüne, ihtiyatla adım ata ata! diyordu. 835
  • Kaza bunu söylüyordu ama onların kulakları, coşkunlukları yüzünden tıkanmış, sağır olmuştu.
  • Varlıklarından kurtulanlardan başka herkesin gözlerini bağlamışlar, kulaklarını tıkamışlardır.
  • Gözleri, Allah inayetinden başka ne açar, kızgınlığı sevgiden başka ne yatıştırır?
  • Dilerim, Allah ihsanı olmayan muvaffakiyete ulaşmak için çalışıp çabalama, dünyada kimseye mukadder olmasın, Doğruyu Allah daha iyi bilir.
  • Firavun’un Musa aleyhisselâm’ı rüyada görmesi ve doğmaması için tedbirlere girişmesi
  • Firavunun çalışıp çabalaması, Allah ihsanı olan muvaffakiyete ulaşmamıştı. Allah muvaffakiyet vermediği için de diktiği yırtılıp sökülüyordu. 840
  • Hükmünde binlerce müneccim, binlerce düş yorucu, binlerce büyücü vardı.
  • Firavuna rüyasında Musa’nın doğacığını, Firavun’u ve saltanatını mahvedeceğini göstermişlerdi.
  • Düş yorucularla müneccimlere “Bu hayâlin, bu kötü rüyanın delâlet ettiği şeyi nasıl defetmeli?” dedi.
  • Hepsi de dediler ki: “Bir tedbirde bulunalım, çocuğun doğmasına mâni olalım”
  • Doğum gecesi gelince Firavun kulları şu tedbiri kabul ettiler, şunu münasip gördüler: 845
  • O gün İsrailoğullarını erkenden meydana, padişahın huzuruna götüreceklerdi.
  • “Ey İsrail oğulları, haydin… Sizi padişah filân yerde huzuruna çağırıyor.
  • Sizi örtüsüz, nikapsız yüzünü gösterecek, sevaba ermek üzere size ihsanlarda bulunacak” diye tellâllar bağıracaklardı.
  • Çünkü o esirler, Firavuna hiç yaklaşmazlardı, onu görmelerine izin yoktu.
  • Hatta yolda ona rastlasalar yüzükoyun yere kapanmaları emredilmişti. 850
  • Kanun buydu: hiçbir esir, ister vakitli olsun, ister vakitsiz, o padişahın yüzünü göremeyecek.
  • Yolda çavuşların seslerini duydu mu, yüzünü görmemek için duvara dönecekti.
  • Şayet yüzünü görürse mücrim sayılır, başına gelecek en kötü şeyler gelip çatardı.
  • Onlarda görmeleri men edilen o yüzü görmeyi pek isterlerdi. İnsan men edildiği şeye haristir derler.
  • İsrailoğullarını, Musa aleyhisselâm’ın doğumuna mâni olmak üzere meydana çağırmaları
  • (Tellâllar bağırdılar:) “Esirler, meydana doğru koşun. Umulur ki padişahlar padişahı, size yüzünü gösterecek. İhsanlarda bulunacak!” 855
  • İsrailoğulları bu müjdeyi duyunca padişahın didarına susuz ve müştak olduklarından,
  • Hileye inandılar. Süslenip püslenip o tarafa doğru koştular.
  • Hikâye
  • Hani şunun gibi: Burada da hilekâr Moğollar, “Mısırlılardan birini arıyoruz.
  • Mısırlıları bu tarafa toplayın da aradığımızı ele geçirelim” derler.
  • Kim gelirse “ hayır bu değil. Sen geç oracıkta otur” derler de, 860
  • Bu suretle herkes derlenip toparlandı mı bu hileyle hepsinin boynunu vururlar.
  • Onlar, ezan sesi duyunca Allah davetçisine uymazlardı ya… Onun şomluğu yüzünden.
  • Hilekâr Moğolların daveti, onları ölüme kadar çekti, sürdü. Akıllı kişi, sakın Şeytan’ın hilesinden!
  • Yoksulların, muhtaçların seslerini içesiye duy da hilebaz kişinin sesi, kulağını tutup çekmesin!
  • Yoksullar, tamahkâr ve kötü huylu adamlarsa bile sen yine gönül sahibini onların içinde ara! 865
  • Denizin dibinde inciler, taşlarla karışık olarak bulunur. Övülecek şeyler, ayıplar, kusurlar arasında olur.
  • İsrailoğulları coşarak erkenden meydana doğru koştular.
  • Firavun bu hileyle onları meydana götürünce güzelim yüzünü onlara gösterdi.
  • Gönüllerini aldı, ihsanlarda bulundu, vaatler etti.
  • Ondan sonrada “ Canınız için ne olur. Bu akşam hepiniz bu meydan da kalın, burada yatın uyuyun” dedi. 870
  • Cevap vererek dediler ki, “Sana kulluk eder, sözünü dinler hatta dilersen burada bir ay otururuz”
  • Firavunun, doğum gecesi, İsrailoğullarını karılarından ayırdığına sevinerek meydandan şehre dönmesi
  • Firavunun, geceleyin “Bu gece doğum gecesi, fakat hepside karılarından ayrı” diye sevinerek geri döndü.
  • Haznedarı İmran da yanındaydı. Onunla konuşa konuşa şehre geldi.
  • Ona, “İmran, bu gece sen de burada yat, karının yanına gitme onunla buluşma” dedi.
  • İmran, “Peki, burada yatarım, senin gönlünün istediği şeyden başka bir şey düşünmem bile” dedi. 875
  • İmran da İsrail oğullarındandı. Fakat Firavuna âdeta gönüllü, candı.
  • Firavun, onun isyan edeceğini, gönlünü korktuğu şeyi yapacağını nereden aklına getirecekti?
  • İmran’ın, Musa’nın anasıyla buluşması ve kadının Musa’ya gebe kalması