English    Türkçe    فارسی   

4
1015-1064

  • Hırsız inkârdan gelir, susar bir şey söylemez ama sahne onu sıkıştırır, hırsızlığını meydana çıkarır! 1015
  • Bu topraklarda da nice nimetler çalmıştır... Onu belâlara uğratır, ikrar ettirir.
  • Onun nice şaşılacak çocukları var... Fakat Ahmet hepsinden üstün!
  • Yerle gök, bizim gibi iki çiftten böyle bir tek padişah doğdu diye gülmekte, sevinip neşelenmektedir.
  • Gökyüzü neşesinden yarılmada... Yeryüzü, azadeliğinden süsene dönmektedir!
  • Ey güzel toprak, mademki dış yüzün iç yüzünle savaşta, çekişte... 1020
  • Kim kendisiyle savaşa girişirse nihayet hakikati, bulur, rengin, kokunun ( görünüşün ) düşmanı olur.
  • Karanlığı nuruyla muharebeye girişenin can güneşine zeval yoktur.
  • Bizim için sınamalara giren, bizim için çalışan kişinin ayağına gök bile sırt verir!
  • Zahirin karanlıklardan feryat etmede ama içyüzün gül bahçesi içinde için de gül bahçesi!
  • O, ekşi suratlı sofiler gibi nur söndüren kişilerle karışıp uzlaşmamak niyetinde. 1025
  • Ekşi suratlı arifler, kirpiye benzerler... Sert dikenlerin dibinde gizlice zevki safâdadır onlar.
  • Bahçe gizlidir de bahçenin çevresindeki diken meydanda... Yani ey düşman hırsız, bu kapıdan uzaklaş derler!
  • Ey kirpi, kendine dikeni bekçi yapmışsın... Başını, sofiler gibi içine çekmişsin.
  • İstiyorsun ki şu gül yüzlü, fakat diken huylu kişilerden hiç kimse, senin azıcık bir zevkine bile ilişmesin!
  • Senin çocuğun, çocuk huylu ama iki âlem de onun yavrucağı... Onun için yaratılmış! 1030
  • Biz, âlemi onunla diriltir, feleği onun hizmetine kul, köle ederiz!
  • Abdülmuttalip “şimdi nerede ey gizlileri bilen, bana ona varacak doğru yolu göster” dedi.
  • Abdülmuttalib’in, Muhammed aleyhisselâm nerede onu bildir de bulayım diye niyaz etmesi, Kâbe içinden ses gelip yerinin bildirilmesi
  • Kâbe içinden Abdülmuttalib’e ses geldi: “Ey o aklı başında olan çocuğu arayan,
  • Filan vadide, falan ağacın altında!” O iyi bahtlı, bu sesi duyunca hemen yürüdü.
  • Ardınca da Kureyş emirleri gidiyorlardı. Çünkü Peygamber’in atası Kureyş ulularındandı. 1035
  • Âdem Peygamber’e kadar bütün geçmişleri, mecliste de en ulu kişilerdi, savaşta da!
  • Bu soy, zahiri soyuydu... Ulu padişahlar padişahından süzülmeydi.
  • İçiyse zaten soydan, soptan uzaktı, paktı... Balıktan “simak” denilen yıldıza kadar onunla cins ve eşit olacak kimse yoktu!
  • Hak nurunun kimden doğduğunu, nasıl vücut bulduğunu kimse aramaz. Allah halkının nescini arayıp sormaya ne lüzum var?
  • Allah’ın sevap karşılığı olarak verdiği en bayağı hil’at bile güneş ziyasından daha parlak, daha üstündür! 1040
  • Belkıs’ı rahmete çağırma hikâyesinin arta kalanı
  • Kalk ey Belkıs, gel de devleti, saltanatı gör... Allah denizi kıyısında inciler topla!
  • Kız kardeşlerin, yüce göklerde oturuyor... Sen neden murdar bir şeye padişahlık eder durursun?
  • O padişahın, kız kardeşlerine yüce ve bol bahşişlerden neler verdiğini hiç bilir misin?
  • Hâlbuki sen neş’e ile “Külhanın padişahı ve başbuğu benim” diye davul dövmedesin!
  • İnsanın dünyaya kâni olup hırsla dünyayı dilemesi ve kendi cinsinden olan ruhaniler “Ne olurdu, kavmimiz halimizi bilse” diye bağırıp dururken onların devletinden gafil olması
  • Hani bir köpek, çukur içinde kör dilenciyi gördü de saldırdı, hırkasını yırttıydı ya! 1045
  • Bunu söyledik ama tenkit için bir kere daha söylüyoruz.
  • Kör dedi ki: Senin dostların şimdi dağlarda av arıyorlar...
  • Hısımların dağda yaban eşeği avlıyorlar... Sense köy ortasında kör tutuyorsun!
  • A yücelerden kaçan şeyh, bu hileyi bırak! Sen, başına birkaç körü toplamış acı suya benziyorsun!
  • Âdeta bunlar benim dervişlerimdir... Ben de acı suyum. Benden içerler de böyle kör olurlar diyorsun! 1050
  • Suyunu Ledün denizinden tatlı bir hale getir. Kötü suyu bu körlere tuzak yapma!
  • Kalk, yaban eşeği avlayan Allah aslanlarını gör... Sen, neden köpek gibi hileyle kör avlamadasın?
  • Onlara yaban eşeği avlıyorlar dedim... Fakat yaban eşeği de nedir ki? Onlar sevgiliden başkasını avlamazlar... Hepsi de aslandır, aslan avcısıdır, nur sarhoşudur!
  • Avı ve padişahın avcılığını seyrederken hepsi de avlanmayı bırakmışlar, hayran olup can vermişlerdir!
  • O cinsten olan kuşları avlamak için avcılar nasıl ellerine ölü bir kuş alırlarsa sevgili de onları eline almıştır. 1055
  • O ölü kuş vuslat ve firkat arasında ihtiyarsız bir haldedir. “Kalp, Allah’ın iki parmağı arasındadır” hadisini okumadın mı?
  • Ölü kuşa avlanan dikkat ederse görür ki padişaha avlanmıştır.
  • Bu ölü kuştan baş çeken, asla avcının elini bulamaz!
  • Ölü kuş der ki: benim murdarlığıma bakma padişahın bana olan aşkına bak... Bak da beni nasıl görüp gözetmekte, bir gör!
  • Ben pis değilim... Beni padişah öldürdü; suretim, ölüye benzedi. 1060
  • Bundan önce kanadımla uçuyordum; şimdiyse hareketim, padişahın elinden.
  • Fâni hareketim, derimden çıktı gitti... Şimdiki hareketim bâki, çünkü ondan!
  • Benim hareketime karşı eğri harekette bulunanı, simurg bile olsa perişan eder, ağlatır, inletir, öldürürüm!
  • Diriysen aklını başına topla da beni ölü görme... Kulsan benim padişah elinde olduğumu gör!